Gün aşırı bir yorgunluktun gözlerden süzülen.
Siyah beyaz fotoğraflarda ölümün sesiydin.
Yalın ayak bastığın toprakta tuhaf bir gölge,
Siyah bir düzlemde sarı bir lekeydin ruhumun derinliğinde.
Sarmaşık güller etrafında, tenimin her zerresinde…
Yorgun dumanıyla boğulmuş bir şarkıydın dudağımda üzeri yosun tutmuş.
Ebedi hoşnutsuzluğun kollarına bırakıyordum seni…
Ölümle yüzleşiyordum ve melekler kadehtokuşturuyordu ruhumun sancısına.
Bir perde aralanıyordu gök kubbede.
Ay güneşle çiftleşiyor, dünya daha bir esmer oluyordu
Ve ölüm bihaberdi aşkın el yordamıyla sana sunduğu benden.
Kavuşmayı arzulayan toprak ile gökyüzü bizi yatağına yağmur taneleri ile çağırdığında
Bahar gibi düştüğün ovamda bilirdim teninin en çıplak duygularla ölümü kucaklayacağını.