ZÜBEYT BARTİN/YAZDI
Yüksekovalı Türk Dili ve Edebiyatı Öğretmeni Zübeyt Bartin, 'Modern Zamanlarda Mektuplar 3' adlı yazısını okuyucuları için paylaştı.
''Öğretmen Bartin'in Yazısı Şöyle:
‘’…ben bir şehre geldiğim vakit
o başka bir şehre gitmese
singapur yolunda demeseler
bana bunu yapmasalar yorgunum
üstelik parasızım pasaportsuzum
ne olur sabaha karşı rıhtımda
seslendiğini duysam pia'nın
sırtında yoksul bir yağmurluk
çocuk gözleri büyük büyük
üşümüş ürpermiş soluk
ellerini tutabilsem pia'nın
ölsem eksiksiz ölürdüm
Şimdiye kadar rastladığım insanlardan bir tanesi benim üzerimde belki en büyük tesiri yapmıştır, diyor Sabahattin Ali Kürk Mantolu Madonna isimli eserinde. Belki de Attila İlhan’ın üzerindeki tesir de Pia’ydı. Gönlümce düşünmek ve yazabilmek için ıslak düşüncelerle mayıs ayının uzun günlerinde -rüzgârların kanyonlarda ıslık çaldığı gün batımlarında- insanın içine dokunan bir serinlikle kendimi masanın başında buluyordum.
Ne zaman kendimle baş başa kalsam bu âlemin tezahürlerini dışarı vermediklerine bakıp onların manen yaşamadıklarına hükmedecek yerde bu meçhul mahkûm birer beyinle âlemi -seni- merak etsem belki hiç ummadığım bir şeyler görmem, beklemediğim zenginliklerle karşılaşmam mümkün olabilirdi. Fakat sen nedense daha ziyade ne bulacağını tahmin ederek ömür tüketiyordun körler ülkesinde ayna satan kalbinle. Dibinde bir ejderhanın yaşadığı bilinen bir kuyuya inecek bir kahraman bulmak, muhakkak ki, dibinde ne olduğu hiç bilinmeyen bir kuyuya inmek cesaretini gösterecek bir insan olmaktan daha kolaydır. Benim de gençliğimin verdiği tahammülsüzlükle ve kütleşmiş hislerle ruhen –tamamen- yabancı bir yalnızlıkla bir gurur ve acı bir zevk duymaya başladığım saatler yaklaşıyordu. Bu garip düşüncelerle zaman geçerken yaşanılan zaman dilimleri gözlerimin önünde film şeridi gibi yol alıyordu. Unutup gittiğini zannettiğim bu hatıraların- zaman dilimleri- bundan sonra beni hiç bırakmayacaklarını biliyorum. Hangi hain tesadüf onları yolumun üstüne çıkardı ve beni aylardan beri dalmış olduğum derin uykudan ayırdı? Deli olacağım yahut öleceğim dersem gerçeği çarpıtmış olacağım. İnsan tahammül edemeyeceğini zannettiği şeylere pek çabuk alışıyor ve katlanıyor. Ben de yaşayacağım… Ama nasıl yaşayacağım!.. Yalnız bir şeylere dayanmak artık benim için mümkün değil. Her şeyi kafamda yalnız başıma saklamayacağım. Söylemek, bir şeyler, birçok şey anlatmak istiyorum… Kime?.. Şu koskocaman dünyada benim kadar yalnız dolaşan bir insan daha var mı acaba? Kime, ne anlatabilirim? Aylardan beri beyaz kâğıtlar dışında kimseye bir şey söylediğimi hatırlamıyorum.
Gün batımı ile oturduğum masanın başında aklı cehennem karanlığına dönmüş biri olarak kalkıyordum günün ağarmasıyla beraber. Etrafıma baktığımda yalnız olduğumu gördüm. Yani… Yalnız işte… Kimsesiz… Ruhen yalnız… Nasıl söyleyeyim? Tamamen yalnızım… Ama burada değil… Bütün kâinatta yalnızım… Küçükten beri… Pencerenin kenarına yaslanarak hareketsiz bir şekilde dışarıya baktım. Yeni başlayan hafif bir yağmur yağıyordu dışarda. İçime çektiğim bu ıslak hava ne kadar da tazeydi! Yaşamak!.. Dünyada bundan daha güzel bir şey olabilir miydi? İçinde hakikaten sevmek kabiliyeti olan bir insan hiçbir zaman bu sevgiyi bir kişiye ait hissettiremez ve kimseden de böyle yapmasını bekleyemez. Ne kadar çok insanı seversek asıl sevdiğimiz bir tek kişiyi de o kadar çok severiz. Aşk dağıldıkça azalan bir şey değildir. Ben şarkıları başka türlü düşünür zannederdim. Kim bilir, belki de aşk istemektir.
Bu yazdıklarım bir an -zaman- meselesidir. Aslında mayıs ayının öyküsüdür. Mihnetin gününün yoldaşları oldukları zamanlar diliyorum. Selâm ederim. Sevgiler… ‘’
Güncelleme Tarihi: 20 Mayıs 2022, 00:27