Suriye’den ölüme giden karanlık yol

Perşembe günü, Krishnadev Calamur The Atlantic’in yeni haberler bölümüne göz atarken Avusturya yetkilileri korkunç bir açıklama yaptılar

Suriye’den ölüme giden karanlık yol
 Bir otoyolun emniyet şeridinde, Avusturya-Macaristan sınırına çok yakın bir yerde bir kamyon terk edilmiş şekilde bulundu. İçerisinde çürümeye yakın 59 erkek, 8 kadın ve 4 çocuğun cesedi vardı. Bu kurbanların 2 gün öncesinde boğularak öldüğü düşünülüyor. Aracın kasasındaki soğutma ve havalandırma sistemleri çalışmaz haldeydi ve kapısı kilitli bırakılmıştı. Bulunan kimliklerin çoğu, kurbanların Suriye’deki şiddetli iç savaştan kaçan sığınmacılar olduğunu gösteriyordu. Ve kamyonun kasasının üzerinde eski sahibinin Slovakyalı bir tavuk firması olduğunu gösteren bir logo ve slogan vardı: “Tadım çok güzel, çünkü beni çok güzel besliyorlar.”

‘KİMSE ÇOCUĞUNU BİR BOTUN İÇİNE KOYMAZ’

“Şunu anlamanız lazım,” diyor Somali ve İngiltere vatandaşı olan Warsan Shire isimli şair mültecilerle ilgili olarak, “deniz topraklardan daha güvenli olmadığı sürece kimse çocuğunu bir botun içine koymaz.” 

Bu haftanın korkunç haberlerinden birine saklı üzücü bir gerçek bu da. Avusturya’ya giden yolda yok olan 71 can kesinlikle bir cehennemden kaçıyor olmalıydı, çünkü o kamyonun kasasında yapacakları yolculuk onlar için hiçbir şeydi.

‘BURADA 5 BİN DEFA ÖLÜYORUZ’

The Washington Post’ta çalışan Anthony Faiola temmuz ayı boyunca hikayesi Avusturya’daki mültecilerle neredeyse aynı olan bir aileyle beraberdi. Faiola ve Fotoğrafçı Charles Ommanney aileyle beraber Yunanistan kıyılarından Balkanlara, oradan da Avrupa Birliği topraklarına uzanan ‘Karanlık Yolculuk’a katıldı.

Yolculuk haberinin ana konusu Ahmed Jinaid, 42 yaşında bir kargo işçisiydi. Yanında üvey kardeşi, yeğenleri, birkaç bin avrosu ve 275 dolarlık telefonuyla Halep’ten Avusturya’nın Gmünd şehrine doğru çıktı. Geride 6 çocuğunu, tedavi gören eşini ve omurgasından yediği mermi sonucu tekerlekli sandalyeye mahkum olan küçük kardeşini bırakarak. Ahmed için Halep ile Gmünd arasındaki mesafe, kilometrelerle ölçülemiyor; kaçakçılarla anlaşmak ve çetelere rüşvet vermek zorunda kalmak, henüz tedavi görmemiş guatr hastalığı ve bel fıtığı, hepsinin üstüne Macaristan’da hapishanede geçen 15 gün. Tüm yolu bunlarla beraber düşünün.

“Suriye’de yalnızca bir defa ölebiliriz,” diyor Ahmed, Sırbistan’da üvey kardeşine bir arabanın çarpması üzerine, “Burada 5 bin defa ölüyoruz.”

Faiola’ya göre Jinaid ailesinin yolculuğu sadece ‘savaşın üzücü yüzünü’ değil, aynı zamanda II. Dünya Savaşından bu yana yaşanan en büyük mülteci krizinde ‘Avrupa Birliğinin işlevsizliği’ni somutlaştırıyor. Bunun nedeni, Yunanistan’a göç etmiş pek çok Suriyeli ve Iraklının yasal iltica hakkı alabilme şansı olması. Ancak orada çok az iş var ve yardım kuruluşları batmış bir ülkede yeterince çalışamıyor. 

Daha kuzeyde, ‘vadedilmiş topraklar’ olarak görülen Avusturya’da, Fransa’da, Almanya’da ve İsveç’te iltica daha çok bir çatı ve dolgun bir maaşa sahip güzel bir iş demek. Ancak maalesef Avrupa Birliği buralara güvenli bir geçiş vadetmiyor. Bu yüzden tüm bu olayın ismi ‘Karanlık Yol’.

Ahmed Jinaid’in yolculuğu sadece bir ailenin hikayesi. Geçtiğimiz haftada 71 hikaye, Macaristan ve Avusturya arasında bir yerlerde ansızın yok oldu. (Çeviren: Mücahit Yılmaz)

Güncelleme Tarihi: 04 Eylül 2015, 12:28
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER