YÜREĞİM Anne çok sıcak ne zamana kadar bu tarlada ayçiçekleri toplayacağız. Bitmek bilmiyor. Anne ellerime dokunsana bak parmak uçlarım asındı… Ayağımdaki patikleride çıkarttım, üşüyorum gidelim artık… Bak güneş kavuruyor...
YÜREĞİM Anne çok sıcak ne zamana kadar bu tarlada ayçiçekleri toplayacağız. Bitmek bilmiyor. Anne ellerime dokunsana bak parmak uçlarım asındı… Ayağımdaki patikleride çıkarttım, üşüyorum gidelim artık… Bak güneş kavuruyor...
Payîzeke sar rojeke bi baran bû. Ewrên tarî kom bûne ser çiyayê zapê. Dilê min de agirekî mezin hebû ji ber hesreta te. Ev hesret wek tofaneke mezin bû; mîna zelzeleyekê... Li ber evîneke pîroz radiwestiyam... Ax xwezî zimanê min lal nebûya......
Gecenin bir türlü aydınlığa kavuşamadığından belliydi. O günün takvimini unutmak ne mümkün.. Gökyüzümün yırtılmışçasına boşalan yağmurundan belliydi. Ya da beynimde aydınlattığım ışığını söndüren o sessiz fırtınadan…...
Akıl hastanesinde ilk günüm. Buraya ik gelmem ve deliyim sorusunu cevaplamak oldukca zordu. Kirli demir kapılar soğuk koridorlar ve saçları kırpılmış ben. Deliydim gider gelirdi aklım. Hissizdim. İki üç nefeslik kalmıştım. Bilinçsiz bir...
Yıllar sonra yüzünü hatırlamaya çalışmak... içim de inceden inceye kopan sinsi bir kıyamet... Acı vermekten öte bir şey sanki. Çok sevdiğim anımın mumyalanıp çürümesi bu. Oysa hatırlamak için önce unutmak gerekmez mi? Unutuyor muyum...