"1 Kasım'da Türkiye'nin özgür iradesi kazanacak" diyen Yüksekdağ, bu kez iki kat daha fazla inat ettiklerini ve oylarını yükselteceklerini söyledi. HDP'ye oy veren ve verecek olanlara seslenen Yüksekdağ, "Yüreğinizin ışığını karartmalarına izin vermeyin. Savaş ve zulüm karşısında insanca direnmenin, barış içinde yaşamanın sözü ve iradesi olun. Karanlıklar mutlaka biter" dedi.
Adana, Şırnak ve Mardin'den sonra seçim turunu Siirt ile sürdüren HDP Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, partisinin Siirt adayları Kadri Yıldırım, Hatice Seviptekin, Besime Konca ve Fatih Dalğalı birlikte Ankara Katliamı'nda yaşamını yitiren Rıdvan Akgül'ün ailesine taziye ziyaretinde bulundu. Rıdvan Akgül'ün annesi Hediye Akgül ve babası Ekrem Akgül'e başsağlığı dileğinde bulunan Yüksekdağ, yaşanan katliamla birlikte herkesin yüreğine kor ateşi düştüğünü belirterek, "Ankara'daki saldırıda yaşamını yitiren arkadaşlarımızın barış demekten başka suçları yoktu. Bu saldırı ile barışı yok edeceklerini sandılar ama barış daha güçlü gelecek ve onların kanı yerde kalmayacak. Bu saldırı bizim ve barış diyenlerin güçlü olmalarından koktukları için gerçekleştirdiler. İnanıyorum ki saldırıda yaşamını yitirenlerin yerleri cennettir, ama katliamı yapanların bu dünyada da, öbür dünyada da yerleri cehennemdir" şeklinde konuştu.
'Erdoğan barış istemiyor'
Anne Hediye Akgül ise, gerekli önlemlerin alınmamasına tepki gösterdi. Halkın özsavunmasının önemine dikkat çeken anne Akgül, "Siz hiçbir önlem almadan Erdoğan'ın kucağına gittiniz. Erdoğan barış istemiyor ve bizleri bir yılan gibi sokuyor" dedi.
'Seçim ile gelen irade hiçe sayıldı'
Yüksekdağ, daha sonra parti binasına geçerek basın mensuplarıyla bir araya geldi. Yüksekdağ, tüm engellemelere rağmen çalışan tek partinin HDP olduğunu belirterek, "Her zaman susturulan ve baskılara maruz bırakılan insanların sesi olmak için elimizden geleni yaptık ve yapıyoruz. 7 Haziran seçimlerinde Siirt'te de halkımızın özgür iradesini temsil ettik. 7 Haziran çok büyük yenilik ve umut oldu herkes için. Ama gördük ki yine sevinmemizi istemeyenler 7 Haziran seçimlerini hiçe saydılar" dedi.
7 Haziran seçimlerinin hiçe sayılmasının halkın özgür iradesine yönelik yapılmış bir sivil darbe olduğunu söyleyen Yüksekdağ, şöyle konuştu: "Artık biliyoruz ki darbeler yalnızca tanklarla yapılan askeri darbelerle sınırlı değil. 7 Haziran seçimleri sonrası sandıklara darbe yapıldığını gördük. Bu sivil darbeyi de yapanlar icat etti. Askeri darbeden şikayet edenler, halkı darbelere karşı savunacaklarını söyleyenler darbe yaptı. Bizzat Cumhurbaşkanı eliyle bir darbe gerçekleşti. Her fırsatta seçimle geldiğini söyleyerek övünen Cumhurbaşkanı seçimle gelen iradeyi yok saydı, 7 Haziran sonrası yapılan seçimi işlevsiz hale getirdi. 7 Haziran seçimleri sonrasından bu yana bu memleket Saray tarafından idare edilir hale geldi. Tüm Türkiye'de yaşanan olumsuzluklar, ölümler, katliamlar saray merkezli cereyan ediyor. Basiretsiz, kifayetsiz bir hükümetle karşı karşıyayız. Başbakan olduğunu hatırlamayan ve git gide saçmalayan bir Başbakan ve atanmışlardan oluşan bir seçim kabinesi var. Şimdi herkes 7 Haziran seçimleri çatışmasız ortamın nasıl çatışmaya evirildiğini soruyor. Türkiye'deki herkesin kaderi 400 milletvekili ve başkanlığa zincirlenmiş durumda. İstiyorlar ki Türkiye'de siyasetin bütün yolları başkanlığa çıksın ve onu beslesin. Ama işler her zaman Saray'dan dikta edildiği gibi olmuyor ve olmayacak."
'Barış ve demokrasi organizasyonuyuz'
Siirt'in, halkların bir arada yaşadığı Türkiye'nin minyatürü olan bir kent olduğunu ifade eden Yüksekdağ, Siirt'e bakıldığında Türkiye'nin görülebileceğini vurguladı ve şöyle devam etti: "Burada yıllarca halklarımız komşuluk yaptı, beraber ticaret yaptılar ve birlikte yaşadılar. Kenti kaderini tayin etmek için bu kent çok tarihsel bir seçim yaptı 7 Haziran'da. Kendisini bölen siyasi iktidara karşı birleşti. Bizim yaptığımız demokrasi, barış ve birlikte yaşam çağrımıza yanıt verdi. Bizler Cumhurbaşkanı'nın da dediği gibi çok büyük bir organizasyonuz, barış ve demokrasi organizasyonuyuz. İktidarın, Saray'ın ayırıp düşmanlaştırdığı insanları biz bir araya getirdik. Burada Arap'ıyla, Kürt'üyle, Türk'üyle çok büyük barış birliği hareketi gerçekleşti ve o kazandı. Ancak onlar birleşen halkı istemiyorlar. Halkların birleştiği zaman oluşturduğu o büyük gücü, aydınlık ve demokrasi gücünü istemiyorlar ve bundan korkuyorlar. Yarasanın ışıktan korktuğu gibi korkuyorlar. Bizler karar vermeliyiz, bu ışığı koruyacak mıyız, bu ışığı diktatörlüğün karanlık bulutu altında kararmasına izin mi vereceğiz? Ya da bu karanlık bulut karşısında kendi ışığımızı, kendi taşıdığımız meşaleyi koruyup daha da güçlendireceğiz ve bütün bir Türkiye'ye ışık olmasını mı sağlayacağız?"
'Barış içinde yaşamanın sözü ve iradesi olun'
Siirt'in 7 Haziran'da çok değerli ve tarihsel bir seçim yaparak halkların birlikteliğine bir ışık yaktığını dile getiren Yüksekdağ, "Bu ışık Türkiye'yi bile aydınlatabilecek kadar büyük bir ışıktır. 1 Kasım'da Siirt bu ışığı bağrında, inancında, mücadelesinde koruyarak bütün Türkiye'yi aydınlatacak bir ışığa dönüştürebilir. Burada HDP'ye oy veren ve verecek olanlara seslenmek istiyorum: Yüreğinizin ışığını karartmalarına izin vermeyin. Savaş ve zulüm karşısında insanca direnmenin, barış içinde yaşamanın sözü ve iradesi olun. Karanlıklar mutlaka biter. Karanlık üzerinden hüküm sürmeye çalışan yüzlerce iktidar geçip gitti. Şairin dediği gibi 'Bir gölge bile bırakmadan gitti'. Şimdi bizler halkların ışığına dayanarak ve inanarak kendi değerlerimizi ve başarımızı korumak zorundayız" diye konuştu.
'Toplumun iyi yanlarını kemiren bir iktidar var karşımızda'
Bugünün Kerbela'nın ve Yezidlerin zulmüne karşı direnen halkın haklı bulduğu yolda ısrarla yoluna devam edenlerin günü olduğunu ifade eden Yüksekdağ, şunları dile getirdi: "Hz. Hüseyin'in, Hz. Zeynep'in büyük insanlık için Kerbela'nın zulmü karşısındaki o büyük ve görkemli duruşun asırlar boyunca nasıl da büyük insanlığın hem acısı hem isyanı oldu. Büyük insanlık büyük acıları yaşamış olsa da büyük direnişlere girmek gerektiğini hep bildi. Biz de bizleri ışıksız, susuz, umutsuz bırakmaya çalışanlara karşı umudumuza, ışığımıza, inancımızın gücüne sahip çıkmalıyız. Dün olduğundan daha fazla sahip çıkmalıyız. Barış meydanlarımızı kana buluyorlar, mahallelerimizde barış ve demokrasi diyen yeni ve demokratik yaşam için ayağa kalkan halkımızı katlediyorlar. Seçilmişleri, parti çalışması yürüten çalışanlarımızı tutukluyorlar. Bunların arasında biz inadına barış diyoruz. Toplumun iyi yanlarını kemiren bir iktidar var karşımızda. En başlarında da Saray duruyor. Biz halkın yönetime katılması ve özyönetim hakkı diyoruz. Bu ne demektir? Halk siyasete katılırsa, yönetime katılırsa denetler. Hırsızlık, yolsuzluk yapamazlar. Savaş silah ticareti yapamazlar."
HDP'ye oy verenlere tehdit
Siirt'te HDP'ye ilk kez oy verenlerin tehdit edildiğini aktaran Yüksekdağ, HDP'yi tehditle oy toplamakla suçların HDP'ye oy verenleri tehdit ettiğini ancak bunun hesabını vereceklerini belirterek, tehditle karşı karşıya kalanlara bu zulme boyun eğmemelerini ve halka güvenmeleri gerektiğini dile getirdi. Halkın artık AKP'ye güvenmediğini söyleyen Yüksekdağ, "1 Kasım'da Türkiye'nin özgür iradesi kazanacak. Biz iddiamızın arkasındayız. O yüzden inadına dedik. Ve onlar iyi bilirler ki biz inat ettik mi yaparız. Bu sefer iki kat daha fazla inat ettik. 1 Kasım'da oylarımızı yükselterek bu seçim maratonunu tamamlayacağız" diye ifade etti.
'HDP saldırı odaklarının hedef tahtasına yerleştirildi'
Türkiye'nin artık güvenli bir ülke olmadığını ve bunun sorumlusunun iktidar olduğunu söyleyen Yüksekdağ, "Yıllarca uyardık ve eleştirdik. IŞİD'i o derin strateji gereği desteklemekten vazgeçin dedik. Ama hiçbir uyarımızı dikkate almadılar ve IŞİD'i desteklemeye, kollamaya devam etti siyasi iktidar. Suruç'ta, Diyarbakır'da, Ankara'da yaşanan katliamlarda Türkiye'deki siyasi iktidarın katliam şebekeleriyle geliştirdiği iş birliğinin ürünü ve sonucudur. HDP de bu saldırı odaklarının hedef tahtasına yerleştirildi" dedi.
'Bizi yolumuzdan döndüremez'
Kendisine ve Selahattin Demirtaş'a yönelik suikast planlarını hatırlatan Yüksekdağ, "Ama bugün burada aldıkları güvenlik tedbirini daha önce almadılar. Biz artık bu saldırı planlarının nasıl anlaşılması gerektiğini halkın vicdanına ve izanına bırakıyoruz. Beni defalarca 'Bir kurşunla devrilirsin' diye tehdit edenler, siyasi iktidarın milletvekilleridir.Beni 'Susturun şu şirreti' diye hedef gösterenler bu siyasi iktidarın yandaş basınıdır. Selahattin Demirtaş'ı defalarca haberleriyle, söylemleriyle hedef gösterenler bu siyasi iktidarın temsilcileri ve sözcüleridir. Cumhurbaşkanı'ndan bakanlara, Başbakan'a kadar bizi açıkça tehdit ettiler. Etmeye de devam ediyorlar. Ama bunlar bizi yolumuzdan döndüremez" diye aktardı. DİHA
Güncelleme Tarihi: 23 Ekim 2015, 15:29