Güneşe hasret kalan karanlığa özlem duymaz…
Bugün yüreğim buruk, bugün gözlerim dolu ve hasretin sardığı bir acı devam etmekte,
Gözlenen yollar hep uzar oldu vuslat git gide uzaklaşmakta ve senin gelişinle bahar olacak gibi…
Dalgalar vurur gibi yüreğimde bir sancı ve dillere destan bir lahza ayrılık kokuyor sanki veda ederken,
Yalnızlığına terk edilen gibi her sevgiye muhtaç bir şekilde hoş çakalın diyerek…
Gelişin bir umut, bakışın bir haykırış ve sen içten gelen en güzel bir edasın
Zeytin siyahıydı gözlerin öyle anlamlı bakışlarıyla seyre dalar ve hissettirirdi kendini, öyle hazin bir hikâye ki; ancak hicran dolu sözler ve vuslata özlemin ne kadar hasret uyandıran sözleri yol verir. İşte böyle dedirten en içten yakarışlarla süregelir ardı, yılların vermiş olduğu bir burukluk çöker insanın yüreğine ve hayata anlam veren her şey bir anda kaybolur gider ve sen her demin en hazinine bürünür gelirsin hayata tutunarak. Ayrılık çanları çalınır ve hüzne boğar en acıklı bir hal ile benim adım yalnızlık der ve senin adını sorgular durur her seferinde gül sultan…
Zamanın içinden en durgun bir hal ile idame ederken hayata bir illet sarar bedeni bozulur ruh haleti insanlığın düşer kendi derdine, düş kurulur o vakit sıhhatin mahiyetine dair...
Yalnızlığın iki büklüm olduğu bir pencereden seyre dalar; gâh gelişleri, gâh gidişleri bir geçit gibi canlanmakta hayat keşkelere kapılır durur insan
Ben yolcu, sen yolcu hayat istikamet, dur durak bilmez sırtına yüklenilen bir yükle...
Hayat kader insanlık beşer ya doğruyu işler hayatta ya da hep şaşar
Artık vuslatın yaklaştığı andır şafaklara gölge olan güneşlerin. Ve demidir hep düşünülüp de geride bırakılan mutlulukların. Ve anıdır yaşanılan sevgilerin hep dilde aşina sevgi sözcüklerinin. Kalbin en derinindedir sevgilerin saklı olduğu mekân ne dert ne tasa sevdadır insanı yakan denizler kadar derin bir sevgi ve güzelliğin hep var olduğu bir mekân dileğiyle…
Güncelleme Tarihi: 19 Ağustos 2014, 20:59