Her yanın aynı telaşlar ve heyecanlarla mı sarmalanmış. Tekrar tekrar aynı anları yaşamaktan yoruldun mu? Zihninde sıkışmışlık duygusu mu egemen?
Ötelerden bi haberdir bir kaç demlik hayat.
Güneş ışınları penceresinden içeri sızdığında gözlerini açardı. Akşamları yatağını ve başını koyacağı yastığı, sabahın ilk ışıklarının değeceği şekilde hesaplayarak düzenlerdi.
Merhaba deyişinle başladın ayrılığa ve yüzünde tebessümle ayrılığın tohumlarını ekerek…
Bu hafta kadın yazarların sizlere hangi konuda yazacağını düşünmelerine gerek kalmadı maalesef. Özgecan ve Özgecanlar…
Bir karara varmak, bir tercihte bulunmak, ola ki bir yola varmak yahut bir idraka ermek için çoğu zaman iç seslerimizi dinler, hislerimizin, sezgilerimizin mukayesesini yaparız uzun uzadıya tartışmalar yaparız kendi kendimizle...
Yürekte isyanın kara sularına batar gibi bir hengâmenin içine dalar bir heyecanı yaşamaktır ve ne olursa olsun yürekte hissedip yürekten hissetmektir aşk ve delillerle ifade etmektir en güzel nişanı sevgilinin…
Beklemekten yorulanlar bitkin düşer. Bizdeki bitkinlik değil, tez canlılık, sabırsızlık hatta…
Hayata umutla bakmaktı gözlerinin gülüşü ve hayatın anlamı idi kimi zaman hayata dair sözlerin…
'Kürt siyasi hareketi', 'devlet'in ne yapacağını görmeden, Kobani konusunda sınıfta kalmış olan Tayyip Erdoğan'ın isteklerine, bir "talimat" ile harfiyen uyar mı?
Dönüp baktığımda henüz insan olmadığını, ancak insanlaşma arzusunun çok güçlü olduğunu görmüştüm. Onu büyüleyen, başını döndüren bu hedef, benim için çok önceden sıradanlaşmıştı.
Kendimi biliyorum unutulmuşluğa yüz tutsam ve çileli olsa bile güzelliğe bir umut olacağımı unutmuyorum…
AKP iktidarı, "Kobani sınavı" boyunca "IŞİD'in utangaç müttefiki" görüntüsünden kendisini sıyıramadı. Bu yüzden Kürtçe'ye meraklı Başbakan ve kimi zaman "Kürt kardeşlerim" vurgusunu yapan Cumhurbaşkanı şu günlerde Kobani için "Biji Berxwedana Kobanê" diyebilirlerse, çok şey hallolacak. "Çözüm süreci" için de çok iyi olacak.
Orhan Veli’nin hiçbir kitabında yer verilmeyen “Ölümüm” adlı şiiri, Köprü adlı sanat gazetesinde yayımlanışından tam 60 yıl sonra, Varlık’ın Ocak sayısında okurlarıyla buluştu.
Yara zamanla azalmaz aksine kendisini çoğaltan bir tümöre dönüşür
Şemdinli… Güneşi bol ama güneşsiz memleket. Bütün kentler arasında en esmer yürekli olanı. En masum ve en güzel düşlere sahip bir çocuk yüzü. İçinde kötülüğün arınmış olduğu bir “iyi” ve nazlı bir çocuktur, Şemdinli. Berrak suları ve rengarenk doğa örtülü dağlarını, ormanlar yakılırken yükselen dumanlar tamamladı, yıllarca. Sonra kurşun, top, bomba sesleri ve elleri-ayakları kopan insanlar.
Bir vedası bu hayatın gâh değişlerle süre gelen bir yılgınlık, gâh asrısaadete yolculuğun hikmet misali nerde çıkılacağı bilinmeyen bir ikram…
Yabancı olmak, tohumdan yapraklara doğru ilerleyen serüvenin tersten işlemesidir.
Dolanıp durur dilimde seni anımsayan sözcükler ve çıkılmazlara bürünür her yerde sen olunca dilimde…
Biliyor musunuz bazen galiba deliriyorum diye düşünüyorum, bu ülke aklımı başımdan alıp beni bir meczuba çeviriyor. Biri bana AKP ve polis politikasının nedenlerini açıklasa da, bu yaşımda durduk yerde mahallenin meczubu durumuna düşmesem.
Bazen sınanırız yaşamla aramızdaki bağlarımızdan. Kırılıp dökülürüz belki de. İç dünyamızda sonbahar manzaralarının seyrine dalar, sonra onun kışa evrilişinin hüznüne bırakırız kendimizi.
Bu gün yaşadığımız toplumu anlamak gerçekten epeyce bir beyin jimnastiğine ihtiyaç vardır biz nereye gidiyoruz kim olmak istiyoruz, kime benzemek istiyoruz ve bunları yaparken hangi amaca hizmet ediyoruz.
Güneşi umutla beklediğim sabahları özlüyorum belki; bilinmezliği bir an olsun açığa çıkaracak diye...
Hem Kürt hem de yoksuldun çocuk, yoktu senin hayatının değeri
Bu ülkenin neredeyse yüz yıllık geçmişine işlenmiş ırkçılık değirmeninde halklar un ufak edildi.