“Kardeşlerim annemin cesedi ile 1 gün geçirdiler, en çok bunu unutmuyorum. Akşam olunca soruyorlar annemiz nerede diye, 7 çocuk kaldık, 5’i okuyor, babam zaten hasta, hayatımız nasıl devam edecek bilmiyorum.”
Sevgili Abdullah Demirbaş, günaydın. Bugün köşemi, AGOS gazetesinden Uygar Gültekin’in seninle ilgili haberine bırakıyorum. En yakın zamanda görüşme umuduyla sana iyilikler diliyorum kardeşim…
Yazar, akademisyen ve gazetecilerden oluşan bir grup kadın olarak Cizre’nin acısını paylaşmak için dün Cizre’ye gittik.
Gürültü sükunetin içinde ritmini buluyor, melodisine yakalanıyorum
Cizre’de yaşananlar, devletin halkla ilişkilerinde her şeyin eski tas eski hamam olduğunu gösterdiği öncelikle. Geçen on yılların, hatta yüzyılların sonrasında bile hiçbir yapısal ilerlemenin yaşanmadığını...
Batı’da yaşayan bir grup kadın, Cizre’ye gitmek üzere yola çıktık ve bugün hepimiz Cizreliyiz, silahlar susup barış umudu yeşerene kadar da Cizreli kalacağız.
2 aylık çocuk hastaneye götürülemediği için can vermiş. 80 yaşında bir ihtiyar aynı nedenle hayatını kaybediyor.
Dağlıca’da, PKK saldırısında onlarca asker ve subayımızın öldürüldüğü haberinin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan yandaş televizyon kanalında yine açık konuştu.
Yüreğim yangınlarda ve hasret öyle sarmalamış ki aşılmaz bir dağın eteğindeyim yeni yola koyulan…
Kendi çöküşünü yaşamaya başladın, çatırtıları artık sen de duyuyorsun, korkun bundan...
Ekranlardan ve gazete sayfalarından fırlayıp yüreğimizin yakasına yapışan o olağanüstü fotoğraf üzerine...
Başkalarını kendi varlıklarından daha fazla duyumsayanlar var. Dünyanın bunların yüzü suyu hürmetine döndüğü rivayet edilir.
Jandarma Yarbay Mehmet Alkan'ın sorusu, yerinde bir soru ve önümüzdeki iki yola işaret ediyor. Uzun yıllardır süren, çok sayıda insanımızın yaşamını yitirmesine neden olan bu çatışmayı sonlandırmak için, iki yol bulunuyor: Çözüm ya da savaş...
Aklı bir yana düşmüş, kalbi başka yana… Hadi buyur geç sırattan diyorlar. Sırat kıldan ince değil, çift asfaltlı bir yol olsa ne yazar…
Şehit cenazelerinde boy gösterenler! Varto sokaklarında sürüklenen çıplak bedeni gördünüz mü?
Hep ağlamaklı geçen zamanların en can alıcısı bir nida ki yürekleri paralayan en derin bir his ve alışagelen gibi gösterilen en anlaşılmaz hal…
Yüreğim umutsuzluğun pençesinde diye, yanan yürekleri anlamayarak empati kurmayı bilmek istemeyenler, fikri ziyan, karnı tokça yüksek ses çıkaranlar, halkların dillerini, edebiyatlarını, tarihlerini inkar edenler ve öten her bülbülün ötüşüne eşlik eden sesler, fikirler…
Erdoğan bu sefer de memleketi Rize’den kükremiş! Rize’den “Kürt kardeşlerine” sesleniyor. “Kürt kardeşlerim, gücünü terör örgütlerinden alanlarla mı yürüyeceksiniz?” diye soruyor. Cumhurbaşkanı Rize’deki Kürtlere mi, yoksa Metinerlere mi sesleniyor onu bilmiyorum ama bildiğim bir şey var ki biz onun sesini Bölgeden duymuyoruz!
Bu süreç, bir kopuşa yol açar mı? Bunun bölgeye, Kürtlere ve Türkiye'ye faturası ne olur? Barışçı bir çözüm, hangi temelde, yeni baştan gündeme gelebilir? Karmaşık bir süreçten söz ediyoruz.
Bir kışın ortasındaymışım gibi! Saçakların altından seyrine dalmışım buz sarkaçlarının… Öyle soğuk, öyle soğuk…
PKK'nin Kandil kadroları kesin ağırlık koyarlarsa, PKK eylemleri durur. Yani, kontrol dışı bir noktada olduğumuzu düşünmüyorum. Ancak, Erdoğan'ın da 'savaş politikası'ndan vazgeçmesi gerekiyor. 'Savaş politikası'na son vermek ve 'kanı durdurmak' şart. 2011'den farklı olarak, bu kez, Ankara'nın dinleyeceği ve dinlediği 'üçüncü taraf'ın devreye girmesi de zorunlu.
Kanatlarını birbirine sürerek ses çıkaran erkek karaçekirgenin en büyük silahı, oluşturduğu melodidir.
Işığa hasret bu gönül sensizliğin olduğu pencereden bakınca…
Sabah ezanından hemen sonra, büyük bir gürültüyle, bağırma sesleriyle uyandık. bağırmaların şiddeti gittikçe arttı. “Çıkın lan dışarı, şerefsizler…”
Yüksekova'da bir inşaat şantiyesinde çekildiği anlaşılan görütüler önceki gün haber sitelerine düştü.