Sizce kim Oy ve Ötesi gibi tamamen gönüllülerden oluşan ve seçim güvenliği alanında çalışan bağımsız bir sivil toplum kuruluşundan rahatsız olur? Kim ve niye?
Tarih Kasım 2014. Antep'te bir yerel gazete olan Kilis Postası'nda 'müjdeli' bir haber vardı. O vakitler bu müjdeden çıkacak melanetleri bilmiyorduk.
Züğürt Ağa, bence sinemamızın en iyi filmlerinden biridir.
Ağır gerçeklerin varisleri, sıklıkla yarınlara dair özlemlerini unutma eğilimi taşırlar.
22 kişinin öldüğü Cizre’de, barikatlar duruyor, sokaklarda PKK bayrağı dalgalanıyor
"Ankara katliamı"nın sonrasında ve ardından geçen bir haftanın ertesinde, 1 Kasım seçimleri, sadece Tayyip Erdoğan'ın 7 Haziran sonuçlarının iptali ve kendi ihtiraslarına yol açabilmek amacıyla tercih etmiş bulunduğu bir "riskli macera" olmanın ötesine taşınmıştır
Alt alta topla çıkan sonucu devlet hanesine şöyle yaz: Destansı bir ihmaller silsilesi, destansı bir çöküş. Bugün bunu destekleyen başka bir bilgi daha...
Evet, Türkiye darbeler ülkesi oldu.
Ankara'da Barış Mitingi'ne bombalı saldırı yaptığı öne sürülen Yunus Emre Alagöz'ün 17 Mayıs'ta kardeşi Yusuf Alagöz ile yaptığı ve polisin dinlediği telefon görüşmesinde 'eylem' işareti verdiği ortaya çıktı!
Barış kelimesi için, “uyum, karşılıklı anlayış ve hoşgörü ile oluşturulan ortam” diyor devletin resmi sözlüğü. Halkın nezdindeyse, önce eşit sonra kardeş. Barış, aşîtî, ????????????,...
Evet, acımız çok büyük.
Bir başarı hikayesi ile heyecanlanmıştık. Bu başarının sahibini her kesimden insanın kendine ait kılma çabası ve tartışmaları gözüme, bu topraklarda yaşayan her kesimden insanın gerçekte nasıl insanların özlemini duyduğu gibi görünmüştü.
Marquez'in Kırmızı Pazartesi'sinde Santiago Nasar'ın ölümü, daha doğrusu öleceği, öldürüleceği, herkesin başından beri bildiği bir ölümdür.
Sorumlusu kim bu can kayıplarının? Yok.Sorumlu olması gereken ve taşıdığı sıfat ve sorumluluk gereği en basit bir işlemi yapabilen, yani istifa eden? Yok.
Uzun yıllar hep aynı şeyi yazdım.
Artık vuslat değil mi hep hicran hep hicran dedik, umudun alıp götürdüğü bir güzelliği arz ederken... Gidişinle yıkılışın en sabahındayım daha yeni bir başlangıçta...
İnsan önce kendini tasarlamalı. Nasıl bir insan olmak istediği ile ilgili bir fikir ve hayal sahibi olmalıdır. Kendisine bu denli emek verebilen biri için, başka insanların yapıları da önemli olur.
O hâlâ kalkmış Strasbourg’da Avrupa’ya celalleniyor:
Yaklaşık 5 gündür sokağa çıkma yasağının devam ettiği Nusaybin’de durum gittikçe kötüleşiyor. Nusaybinlilerden sık sık mektup alıyorum. Dün aldığım bir mektubu aynen yazıyorum:
Eski İçişleri Bakan'ı Efkan Ala'nın "Jandarma ya da emniyet validen bir operasyon yetkisi almak zorunda değildir" açıklaması için "JİTEM yeniden hortlatılıyor" diyen ceza hukukçusu Ercan Kanar, "Ala'nın açıklamaları 90'lı yılları da aşan daha da vahim bir anlayışı yansıtıyor" dedi.
“Biz milletimizin umudu olarak iktidara geldik.”
Ahmet Hakan’a dün öğle vakti geçmiş olsuna gittim. Apartmanın önü gazeteci milletiyle, güvenlik güçleriyle, evin içi geçmiş olsuna gelenlerle doluydu.
Acaba iki parça karşı karşıya gelir de birbirini yok eder mi kaygısı en büyük ölümdür yaşarken. Buna ölümü yaşamak denir. Kimin hakkı var çözüm ve barış sürecinin masasını yıkarak oralara yeniden bu acıları yaşatmaya.
Suriye de daha birkaç yıl öncesine kadar, birilerini öldürmeyi düşünemeyecek insanlar bugün ancak birilerini öldürerek hayatta kalabilecekleri bir yola girmişler. Psikopatlaşma sürecinden geçmiş olan profesyoneller hariç, her gruptan insan için bu noktaya gelmenin pekte kolay olmadığını düşünebiliriz.
Kürt Sözlü Sanatı’nın kılam ve stranlar söyleyerek oluşturulan Dengbéjlik Geleneği her ne kadar çoğu dengbéjlerin kapısını çalmışsa da bu gelenekte ‘’Dengbéjler Şahı’’ olarak bilinen aslen Ağrı Patnoslu ŞAKİR DENİZ yani Dengbéj Şakiro’ nun apayrı bir yeri olmuştur