Kendi sanatçısıyla, politikacısıyla, yazarıyla, şairiyle, tiyatrocusuyla, başkanıyla…Yani lideriyle övünmek ister.
Bizimse övünülecek değil, utanılacak aydınlarımız var.
Aydın, bir toplumun lokomotifidir. O nereye giderse, toplum onu takip eder. Ne yerse, ne giyerse, nasıl yürürse, ne okursa, kısacası nasıl yaşarsa toplum onu örnek alır.
Aydın, toplumu “aydınlatan”dır. Toplumu karanlıklardan çıkarıp, aydınlanan bir çehreye bürür.
Aydın toplumun geleceğidir. O ne isterse toplum onu yapar.
Aydın, yol gösterendir. Toplumun yanlışlarını sorgulayan, yanlışları karşısında toplumu incitmeden uyaran ve doğru rota çizebilendir.
Aydın, toplumun sorunlarıyla uğraşır. Toplumun sorunlarıyla mücadele eder ve huzur ortamı için çabalar.
Aydın, sorumluluk sahibidir. Yeri halkının yanıdır. Yeri geldiğinde sistemi bile karşısına alır ama halkının yanını asla terk etmez.
Aydın, kendi onurunu ve toplumun haysiyetini önemser. Kendi kişisel menfaati için asla halkını yalnız bırakmaz.
Aydın, halkının yanında olmayandan yana olamaz.
Aydın, iyi ve kötü günde halkının yanındadır. Kendisini halkına siper eder ve toplumunu korur.
Aydın kolay yetişmez. Bir toplum onu yıllarca bekler.
Biz Hakkarililer de yıllarca bizden çıkacak aydını bekledik. Toplumun tümünü kucaklayabilen, sorunlarımızı dile getirebilen, liderlik edebilen kişiler bekledik.
Sonunda aydın olabilecek birkaç kişi çıktı. Tam dört kişi. Yılmaz Erdoğan, Mustafa Erdoğan, Aydın Aydın ve Muhsin Kızılkaya.
Hakkari halkı dördünü de bağrına bastı. Onları sahiplendi, onlara siper oldu. Onlarla övündü, onlarla ağladı, onlarla güldü. Tanınınca Hakkari halkına sırt çevirdiler.
Şimdi dördü de sistemin şaklavanlığını yapıyor. Dördü de topluma ve toplumun sorunlarına duyarsız.
Dördü de ne yaptığının ve ne söylediğinin farkında ama dördü de net değil.
Bu yüzden onlar aydın değil, birer aydıncıktırlar.
Muhsin Kızılkaya, büyük usta Mehmet Uzun’un kitaplarını Kürtçe’den Türkçe’ye çeviren kişidir.
Bu çok değerli eserleri milyonlarca insanın okumasını sağlayan kişidir. Muhsin Kızılkaya, bu kitaplarla Muhsin Kızılkaya oldu. Yoksa onu 3-5 kişiden fazla tanıyan yoktu.
Mustafa Erdoğan, 90’lı yıllarda Özgür Günden Gazetesi’nin bir emekçisiydi. Hakkari halkı onu bu emeğiyle tanıdı.
Yılmaz Erdoğan, Hakkari halkının sahiplenmesiyle tanındı ve büyüdü.
Aydın Aydın da Hakkari koyunlarının ve çöplerinin (!) sayesinde adını duyurdu.
Şimdi hiçbiri Hakkari halkının yanında değil. Ne hayırda, ne şerde, ne kavgada, ne barışta…Hiçbiri Hakkari halkının yanında olmadı.
Ben siyasi düşüncelerinden söz etmiyorum. Herkes istediği şeye inanmakta ve istediği değerlere sahip olmakta özgürdür.
Ben toplumun değerlerinden ve hassasiyetlerinden bahsediyorum.
Mehmet Uzun gibi büyük bir şahsiyetin kitaplarını Türkçe’ye çevirebilecek kadar farkında olan birinin söylemleri ucuz olmamalı. Çıkmış diyor ki HDP’nin barajı aşmasını istemiyorum. Ya bırakın onuru, haysiyeti, bu ülkede demokrasinin zerresinden anlayan bir kişi bile HDP’nin barajı aşmamasının ülkeye büyük bir zarar olacağını biliyor.
Daha önce de çıkmış, babası çocuğuna kot pantolon almadığı için gençler dağa çıkıyor diyordu.
Sığ ve basit bir söylem.
Geçenlerde de Mustafa Erdoğan Mersin’de AKP’ye destek gösterisi yaptı.
Onun kardeşi Yılmaz Erdoğan hiçbir zaman bir Hakkarili olamadı. Öldürülen amcasına bir şiir yazdı ve onun rantını yedi. Hakkariliği bu kadar.
Öbürüyse hoplayıp zıplıyor, başka bir yaşamı yok. En son uçakta millete şaklavanlık yaptı.
Memlekette katliam olsa, deprem olsa, kıyamet kopsa o davulun üstünde zıplamaya devam eder.
Hiçbiri samimi değil. Hiçbiri bir Hakkarili’ye yakışır şekilde dik değil. Hiçbirinin Hakkari’ye faydası yok. Bu yüzden hiçbiri Hakkari’de yaşamıyor.
Ya siz Hakkarilisiniz. 30 yılı aşkındır yaşanan kirli savaşın tam göbeğindeki kentte doğdunuz. Yedi sülaleniz orada. Gözlerinizin önünde binlerce katliam yapıldı, binlerce sakat insan var, yüzlerce köy yakıldı. Hakkari yüz yıla yakındır her alanda bilinçli bir şekilde geri bırakıldı. Hakkari’de işsizlik oranı % 70’lerde. Onlarca okulda hala okul yok. Sizin bir çok akrabanız doktorsuzluktan öldü. Onlarca köyünüzde hala doğru dürüst yol yok.
Söyler misiniz bana, bu güne kadar bu sorunlardan hangisini dile getirdiniz?
Hangi platformlarda, hangi gazetede, hangi gösterinizde, hangi tv programında, hangi etkinliğinizde
Hakkari’nin ve bu ülkenin sorunlarını dile getirdiniz.
Savaşa karşı duruşunuzu ne zaman gösterdiniz?
Ne zaman barıştan yana tavır aldınız?
İnsanların ölmemesi için ne yaptınız?
Bugün çıkıp birbirinize ve birilerine yalakalık yapıyorsunuz?
Sizin nereniz aydın?
Zor zamanlarınızda yanınızda olan, sizleri yalnız bırakmayan Hakkarililer´in hangi değerlerine sahip çıktınız? Sizi asla zorda ve darda bırakmayan Hakkarilileri, sizler sırtlarından vurdunuz.
Bu yüzden tarih sizleri asla affetmeyecek. Sizler de bu ülke halklarının kardeşliğine değer vermeyenlerden oldunuz.
Sizler savaşın değirmenine su taşıyanlardansınız.
Bu yüzden barışın sıcak düşleri kadar, Hakkari’nin ihtişamlı asaleti de sizleri affetmeyecek.