Çığlıklar dilde aşina bir hal;

Hey gidi günlerin dile geldiği zamanı düşler insanlık dünden bugüne hayat perdelerle örülü bir hayat ve zaman bir yola koyulmuş bir yolcu misali hep gide gele yollar tükenmiyor…

Belirsizliğin hâkim olduğu bir mekânın vedası artık kaleme alınan ve hayat kaldığın yerden devamının bir sevinicini yaşarken bir buluttu göklerden silinen ve masmavi bir gökyüzünün ahengidir içte yaşanan bin sevinç…

Bazen hüzünleri sarar, bazen tepe takla bir yolcu misali hep gel, hep git artık bir çaresi olmalı bu hali perişanlığın…

Bir sabır bin metanet ve emin olduğunun bir eseri olsa gerek dile gelen gönülden yansıyandır dediğin en açık bir göstergesi bu sere serpilen…

Artık düşlerin bir olacağı bir günü özlemle beklerken güneşi her sabah beklediğin gibi aynı yerde bir daha…

Hani bir sabahtı çaresizliğin hüküm sürdüğü bir mekândı bilinmezliğin yaşandığı en acımazlığın bir zamanı ve ardında gözyaşların yol olduğu bir metin misali hep yollara koyulan ve düşe kalka gelinen bir umuttu beklenilen ve sonrasında gelebilecek bir heyecan…

Gözlerdedir umut, kalplerdedir heyecan ve vardır her can da bir beden; biz bin beden olduk ölümsüzlüğün dile geldi en dolu dolu aşk…

Ey sevgili bu can yola koyulmuş en deli aşık ve sen gülşeni süsleyen en güzel rengim…

Bahar artık sana doydu renklerle dile getirdiği güzelliğini ve artık hasadı bu hayatın meyvelerinin toplandığı heyecan dolu bir zaman…

Bir mevsim gibi hep yaşanılanın yaşatıldığı bir hal…

Siper almış aşka karşı sevdam yenmeye çalışıyor tüm azmiyle...

Bağrında bir yara açıyor, kocaman kapanmayan bir yara…

Her tarafı ışık saçıyor ve her renk mevcut

Şimdi sevdam arıyor seni ama sen hala bilinmezlerde… 

Bir yalnızlık kentindesin, sultanımsı bir hükümle hükmediyorsun gönül kentime…

Duygularım köle, zavallı misali emrine amade ve her şarkı gibi onlarda sonunu bekliyor…

Artık haykırışlara boğularak bu gönül; sana gel artık gelmekte geç kaldığın ve ulaşman gereken yere…

Bir tarafın ayrılık bir tarafın sevgi