Her inanç kendi içinde bir sistem barındırır. Bir dizi ritüel (bizde ibadet) ve hayata yaklaşım ölçüleri içerir. Mensupları o inancın zamana yayılan ve takvime bağlanmış ibadetlerini yerine getirmek zorundadırlar.
Önümüzdeki günlerde bu kapsamda tüm İslam'a mensup olanlar için ramazan ayı başlayacaktır.
Oruç bir ibadet olsa da, toplumsal bir çok boyutu da içermektedir. İnsanların birbirleriyle ilişkilerini düzenlemeyi, toplumdaki gelir dağılımından kaynaklı yabancılaşmayı gidermeyi, karşılıklı hoşgörüyü , bağışlamayı ve dayanışmayı teşvik etmeyi barındırmaktadır.
Her zaman için geçerli olan ahlak kurallarına bu ay içerisinde farklı bir özen gösterilir.Yalan söylememek, haksızlıktan kaçınmak, birbirine saygı göstermek gibi.
Peki özellikleri yalnızca yılın bir ayına sığdırmak neden? Oysa bunlar tüm zamanlar için geçerli, sadece o ayda yoğunlaşıldığından hayata geçirilmesi gerekli imiş gibi görünüyor.
Girişte tercihler alanı olduğuna değinmiştik. Tercih etmek, kabul ve gerekliliklere karşı sorumluluk alma ilanıdır.
İnsan ilişkilerinde hoşgörüyü, dayanışmayı ilçemiz genelinde sürekli canlı tutsak ne eksiltir bizden. Birbirimizin arkasında, diğerini yıpratacak, belki onla olan ilişkilerimizi zedeleyecek tutumlardan kaçınmaya özen göstersek, ne eksiltir bizden!
Birimiz düştüğünde onun düşüşüne dikkat çekip, malzeme çıkaracağımıza, el verip kaldırsak ne eksiltir hayatlarımızdan.
Birbirimizin basamağı da değiliz, bugün onu sen yıpratıyorsun, yarın o seni yıpratıyor. Böyle böyle bir yere, bir noktaya taşımayan bir gerçeklik içerisinde dönüp duruyoruz. Yapılan tercihe de ters bir durum, onun kendi penceresinden baktığımızda.
Bu durumu tolere eden bir toplum anlayışı mevcut. Kimse, kimseye iyi ve güzel bir yaşam için tutarlılığı dayatmıyor. Oysaki hepimizin, aynı çevrede yaşayan herkesin çıkarına olan bir durum bu. Birbirinin ihtiyacını gidermeye kafa yormayı, verimli olmayı, üretken olmayı yüceltirsek hayatla aramızdaki ilişki de değişir.
Ortadoğu'da maalesef güzel bir yaşam inşaa etme yarışından çok, güce yönelik çaba var. Peki aranan güç elde edildiğinde ne olacak! O gücü elde eden kişiler tamamen, elde etme süreci tarafından şekillenmiş olacaklar ve insanların beklentilerine de nasıl yanıt verecekleri konusunda yetersizlik yaşayacaklar , bu kez de beklentileri alıştıkları yöntemlerle bastıracaklar. Örneğin ırakta olanlar.. Yıllardır kaygı değişmediği için , sonuçta değişmiyor. Hala kan gövdeyi götürüyor.
Önümüzde ki haftadan itibaren başlayacak ramazan ayında, özellikle ilçemizde ki geliri düşük insanlarla haşir neşir olunmalı. Sıkıntıları yerinde görülmeli ve mümkünse kalıcı olarak giderme çözümleri aranmalı. İnancın da içeriği bunu gerektirmektedir.
Ramazanda sahur yemeği vasıtasıyla ailevi bağlar, iftar yemeği vasıtasıyla akrabalık bağları ve umumi iftarlar vasıtasıyla toplumsal bağlar yenilenir ve güçlendirilir.
Oruç tutanların tutmayanlara, tutmayanların tutanlara özenli bir hoşgörüyü esirgememesi gereken bir aya gireceğiz.
Yalnızca bir ayla sınırlı kalmaması dileğimle..
Güncelleme Tarihi: 25 Haziran 2014, 12:02