Yıllarımı verdiğim saniyelerini bile ayırmadı, günün başladığı yerde hep akşamım oldular geceye kaldı sabahın edası hep karanlığa kapılır gibi...
bir güz gibi hep kışı andırdı hayat hep bir kahır nidasıyla...
zamanın en anlamlı tebessümü idi günaydınların ve ardında gülüşlerin en güzelini hayatın, kim bilir bir ırmak gibisin akışa bırakılan hayatların hep dalgalarının seferber olduğu...
şimdi gelişini bekler hasretin son bulduğu vuslat anı artık gülüşünü özler oldu bu yürek sensizliğin penceresinde hep buğulu bir hayata katlanarak...
güneşini özledim sabahın ilk ışıkları gibi heyecan verici ve hayattan sonra gelen en güzel bir nimet
bil ki hala bıraktığın yerdeyim özlemle gelişini bekleyen
ya güneşim ol ya da karanlığa boğma ne olur
Aslında sesini özledim gülüşünle ne yangınlara sevk ettiğini,
bir yüreğini özledim hasretini çektiğimde ne kadar hazlara sevk ettiğini ve seni sevdim nihayetinde güzelliğini hayranlıkla seyre daldığın en güzelliğim...
artık gülümser yüzüm ne gönlüm kara nede özüm,
bir güneşi beklediğim yerde karanlığa boğuldum, sessizliğin olduğu yerde hep nidaların yükseldiği bir yere dönüşürken, yalnızlık bitti vuslat zamanı artık şimdi...
karanlığın bittiği yerde güneşlere taç vuran ışıkken, hicranla yandı bu gönül hicranla hep bu sene, geçmiş gidiyor baharlar beklerken…