Ruhsal Yaşamdaki Gerçek Varlığımız

Psikolog Feryat Altekin'in bu haftaki yazısı... Ruhsal Yaşamdaki Gerçek Varlığımız...

Ruhsal Yaşamdaki Gerçek Varlığımız
FERYAT ALTEKİN / PSİKOLOG  

İnsanın ruhsal yaşamı, gayesi ile belirlenmiştir.

İnsanın bütün etkinlikleri her zaman için var olan belli bir gayeye doğru yönelmedikçe, etkinliklerini belirleyen, değiştiren ve sürekliliğini sağlayan bir gaye bulunmadıkça, hiçbir insanın düşünmesi, istemesi ve hayal kurması gerçekleşemez. İnsan yaşamının bedensel ve ruhsal etkinliklerinin temeli işte budur.

Ruhsal bir gelişmeyi ancak her zaman için var olan bir gayeyi dikkate alırsak anlayabiliriz. Bir insanın gayesini bilmek, aynı zamanda dış dünya ile ilgili birtakım bilgiler edinmek, o insanın devinim ve davranışlarının ne anlama geldiğini ve bütün bunların o insanın gayesine ulaşmak için yapmış olduğu hazırlıklar olarak ne gibi değer taşıdığını anlamamızı sağlamaktadır.

Aynı zamanda o insanın gayesine ulaşabilmek için ne türden devinimler yapması gerektiğini de bilmiş olamayız: tıpkı yerde yuvarladığımız bir bilyenin nereye yöneleceğini bilmemiz gibi. Ancak her zaman değişken bir ruha sahip olduğumuz için ruhumuzun doğal bir yasası yoktur. Ruhsal yasayı yöneten ise kişiliğimiz ve kararlarımızdır. Bir insanın gayesinin ne olması gerektiğini o insanın şimdiki etkinliklerinden çıkarabiliriz. Bu nokta son derece önemlidir. Çünkü gayelerinin ne olduğunun farkında olan o kadar az insan var ki!

Gerçekte, insanlık hakkında bilgi edinmek için tutunacağımız yol ise budur. Bir insanın gayesini ele alıp çocukluktaki bir davranış kalıbının yetişkin bir insanda bütün bu şaşırtıcı benzerliği ile nasıl yeniden keşfedebileceğini göstermek üzere son olarak bir örnek vermek istiyorum:

“Gelişmesi sırasında karşılaştığı zorluklara rağmen yaşamda başarı ve saygınlık kazanabilmiş, son derece saldırgan karakterde bulunan otuz (30) yaşlarında bir adam büyük bir ruhsal çöküntü içerisinde doktora gitmiş, yaşamak ve çalışmak için hiçbir istek duymadığından şikayet etmiştir. Nişanlanmak üzere olduğunu, ama geleceğe karşı büyük bir güvensizlik duyduğunu söylemiştir. Şiddetli bir kıskançlık duygusu onu rahatsız etmektedir ve büyük bir olasılıkla nişanı bozulacaktır. Bu konuda kendisini haklı göstermek için öne sürdüğü kanıtlar hiç de ikna edici değildir. Nişanlısı olan genç kızın ayıplanacak hiçbir davranışı olmadığı için, açıkça göstermiş olduğu güvensizlik onu bu konuda birtakım kuşkulara yöneltmiştir. Hastamız başka bir insana yaklaşan, onun çekiciliğine kapıldığını duyumsayan ama kurmak istediği ilişkiyi olanaksız kılacak şekilde hemen saldırgan bir tavır takınan birçok insandan biri olarak görünmektedir.”

Şimdi yukarıda belirtmiş olduğum şekilde, bu adamın yaşam biçiminin şemasını çizelim; geçmiş yaşamından bir olguyu analiz edelim. Bu olguyu şimdiki tavrı ile birleştirmeye çalışalım. Deneyimlerimizden edindiğimiz bilgiye bakacak olursak; genellikle, ilk çocukluk anısının ne olduğunu sorarız. Ama bu anıyı objektif olarak değerlendirmenin her zaman mümkün olmadığını biliriz.

Bu adamın ilk çocukluk anısı şu; annesi ve küçük kardeşi ile bir Pazar yerinde bulunuyordu. Pazar yerinin gürültüsü ve kalabalık olması nedeni ile annesi onu yani iki kardeşin büyük olanını kucağına almıştı. Hatasını anlar anlamaz onu yere bırakıp bu sefer küçük olan kardeşini kucağına almıştır ve hastamızı kalabalık içerisinde itişip kakışarak son derece şaşkın bir halde koşuşmak zorunda bırakmıştı. O zaman henüz dört yaşındaydı.

Bu anıyı anlatırken, şimdiki şikayetleri arasında fark etmiş olduğumuz aynı belirtilere rastladık. Kendisinin tercih edilmiş olduğuna inanamıyordu. Bir hastanın tercih edilmiş olabileceği düşüncesine de dayanamıyordu. Aradaki ilgi kendine açıklandığı zaman, hastamız büyük bir hayretle hemen bu iki olay arasındaki ilişkiyi fark edebilmiştir.

İnsanların devinimlerini yönlendiren gaye çevrenin çocuk üzerindeki etkileri ve çocukta uyandırmış olduğu izlenimlerle belirlenmiştir.

Her insanın ideali, yani gayesi, belki de yaşamının ilk aylarında şekillenmektedir. Bu dönemde bile bazı duygular çocukta bir sevinç ya da rahatsızlık tepkisi uyandırabilmektedir. Çocukta yaşamsal güvenirlik yetişkinlik sürecini etkiler ve gelişim sürecindeki etkiler ileriki hayatlarını daha sağlam ilerlemesinde etki gösterir.

Güncelleme Tarihi: 18 Ocak 2019, 02:54
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER