Yeni nesilde anlık tatmin ve her şeye sahip olma arzusu son yıllarda giderek artan bir endişe ve sorun haline gelmektedir. Anlık tatmin, beklemeden veya çaba göstermeden her şeye hemen sahip olma arzusudur.
Yıllar geçtikçe bu durum daha da kötüleşti ve kötüleşmeye devam ediyor, neden?
Bu durumun nedenleri çeşitli etmenlere dayandırılabilir: Ebeveynlerin hoşgörüsü veya çaresizliği, teknoloji ve sosyal medyaya maruz kalma ve aşırı tüketim kültürüne geçiş. Çocuklara istedikleri şeyler gecikmeden sürekli olarak verildiğinde, hayatlarının her alanında anında anlık tatmin beklentisi baş gösterir. Bu beklenti yeni nesilde bir hâk etmişlik duygusuna ve herkesin onlara özel muamelede bulunmaları gerektiği inancına yol açabilir.
Çoğunlukla ebeveynlerin aşırı hoşgörü ve çocuklarına karşı bonkörlüğü, hatta savurganlığı bu tür sorunlara yol açmaktadır. Değişen yaşam koşulları, gündelik yaşam temposu ve sosyo-ekonomik sorumluluklar nedeniyle çocuklarıyla kaliteli zaman geçirememekten kaynaklanan ebeveyn suçluluğu ve ebeveynlerin geçmişte yaşayamadıkları şeylere duydukları özlem çocuklarını aşırı tüketim alışkanlığına, anlık tatmin duygusuna ve doyumsuz bir kişiliğe itmektedir.
Ebeveynlerin çocukken ya da gençken sahip olamadıkları şeylere çocuklarının sahip olmalarını istemeleri ve bunu sağlama çabaları olağan bir durum ve sıradan bir arzudur. Ancak aşırı ve kontrolsüz olduğunda sonuçları ağır olabiliyor.
Diğer yandan teknolojiye ve sosyal medyaya maruz kalmak bu sorunları daha da kötüleştirebilir. Anlık tatmin, işlerin hızlı bir şekilde halledilebilmesi açısından olumlu bir şey olabilir ancak konu çocuklar ve teknoloji olduğunda bu durum büyük sorunlar yaratabiliyor. Akıllı telefon, bilgisayar ve tablet gibi cihazlar aracılığıyla bilgiye ve eğlenceye anında erişim; çeşitli dil-çeviri programları aracılığıyla hızlı yanıt alma ve düşünceyi anında doğrulama yeteneği, beklemenin kabul edilemez görüldüğü bir ortam yaratabilir. Bu cihazlarda önemli miktarda zaman geçiren çocuklar; bu hizmetleri tüketerek materyalizmi, hazzı, tembelliği ve amaçsızlığı teşvik eden iletilere maruz kalıyorlar.
Bu anlık tatmin ve her şeye sahip olma duygusu, uzun vadede çocuklar üzerinde olumsuz etkiler yaratabilir. İstedikleri her şeyi çaba harcamadan, alın teri dökmeden elde etmeyi bekleyen yeni nesil; başarının sıkı çalışma, özveri ve istikrar gerektirdiği akademik ve profesyonel ortamlarda büyük olasılıkla zorluk yaşayacaklardır. Ayrıca anlamlı ilişkiler kurmakta ve sürdürmekte de zorluk yaşayabilirler. Okullarda akran zorbalığı, şiddet artışı ve hatta günümüz evliliklerinin kısa ömürlü olması bu durumla yakından ilintilidir.
Yeni neslin kafasındaki hak kavramı, kendisinin özel ayrıcalıkları veya avantajları her zaman ve her koşulda hak ettiği inancına karşılık gelmektedir. Böylesi bir anlayış, anlık tatmin ve her şeye sahip olma arzusu bir yerden sonra ötekileri rahatsız eder ve çatışmaya dönüşür.
Yeni neslin bilmediği şey -başarıya, mutluluğa ve zenginliğe ulaşmanın anahtarı- her şeye bir günde sahip olamayacağını anlamaktır. Bu anlamda ebeveynler, eğitimciler ve yetişkinler olarak çok çalışmanın, sabrın ve gecikmiş tatminin değerini teşvik etmemiz gerekiyor. Bu; gerçekçi beklentiler belirleyerek, çocuklara sahip olduklarını takdir etmeyi öğreterek ve onları çaba gerektiren faaliyetlere katılmaya teşvik ederek yapılabilir.
Bilhassa ebeveynlerin ve eğitimcilerin disiplin, düzenli çalışma, sabır ve ahlâkî değerleri teşvik etme, çocukların perspektif ve minnettarlık duygusunu geliştirmelerine yardımcı olma konusunda rol oynamaları gerekir. Bunu yaparak çocuklar hakkın, çalışmanın, gayretin ve ahlâkın değerini takdir edebilen çok yönlü bireyler haline gelebilirler.
Çok haklı ve yerinde bir degerlendirme. İstifade etmem niyetiyle. Daha nice değerli değerlendirme ve analiz etme dileğiyle