Önder: Halk devrilen masayı dört ayak üzerine oturttu

PKK Lideri Abdullah Öcalan ile görüşmek için Adalet Bakanlığı'na başvuru yaptıktan sonra gazetecilerin karşısına çıkan İmralı Heyeti Sözcüsü Sırrı Süreyya Önder, seçim sonuçlarına atıfta bulunarak, "Hükümetin milliyetçi oylar uğruna devirdiği müzakere masasını bu halk tekrar dört ayağı üzerine oturtulmuştur" dedi. Silahsızlanma tartışmalarını değerlendiren Önder, tam silahsızlanma aşamasındayken hükümetin masayı devirdiğini söyledi.

Önder: Halk devrilen masayı dört ayak üzerine oturttu
 Öcalan'ın silahları bırakma tarihi verme aşamasına geldiğinde hükümetin masayı devirdiğini belirten Önder, "Halk o masayı seçim sonuçlarıyla tekrar 4 ayağı üzerine oturttu" dedi. İmralı tecridine son verilmesi ve çözüm sürecinin kaldığı yerden sürdürülmesini isteyen Önder, temel önceliklerinin barışı tesis etmek olduğunu söyledi. 



HDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder, Pervin Buldan ve İdris Baluken'den oluşan İmralı Heyeti çözüm sürecine ilişkin HDP'nin grup toplantı odasında basın toplantısı düzenledi. Heyetin sözcüsü Önder, yeni yasama döneminde, basına dönük şeffaflık, paylaşım ve hor görmeyen tutumlarının devam edeceğini belirterek, emeklerinden dolayı basına teşekkür etti. Seçim sonuçlarına ilişkin değerlendirmelerde bulunan Önder, seçim döneminde akla ziyan değerlendirmeler olduğunu belirterek, "Bir siyasi partinin en doğal hakkı olan seçime girme, anayasa hakkını kullanmayı demokrasiye sabotaj gibi hiçbir akılla ve demokratik terbiye ile izah edilemeyecek değerlendirmelere maruz kaldık" diye konuştu. 



Kamuoyu araştırma şirketlerinin önemli bir kısmı algı yönetme mekanizması gibi işlev gördüğünü belirten Önder, "Bazı şuursuzlar sonuçlar açıklanmaya başlandığı andan itibaren de bu tutumlarını sürdürdü. 'Türkiye başkanlık dedi malum parti barajın altında kaldı' gibi değerlendirmeler yaptı. Aynı şuursuz sonuçlar netleşince de halkı suçlayarak, Türkiye anlamadı diyerek gemiyi terk etti" şeklinde konuştu. 



'Çözüm süreci sayesinde ülke bugünleri gördü'



Özellikle yürüttükleri seçim kampanyasına dikkat çekerek, "yaratılan oksitlenmeye ve algı karartma operasyonlarına" karşı çalıştıklarının altını çizen Önder, ortaya çıkan demokratik sonucun yürütülen çözüm ve barış süreci sayesinde yaşandığına işaret ederek, şöyle konuştu: "Manşetlerle çarpışarak bugüne geldik diyorlar ya, biz de bugüne şirketlerle, onların yarattığı kirlilikle mücadele ederek geldik. Bugüne gelmenin bu demokratik sonucun ortaya çıkmasının en önemli sebebi neydi? Sanırım hangi siyasal düşünceden olursa olsun herkesin vereceği bir ortak cevap var. O da son 2.5 yıldır sürmekte olan barış ortamı ve yürütülen çözüm sürecidir. Bunun sayesindedir ki insanlar bugüne kadar savaş bezirgânlığı propagandasına maruz kalmadan, 'bunlar, gençlerimiz, kadınlarımız, ortak geleceğimiz için ne düşünüyorlar? Hayalleri ne kadar bu düşündüklerinin evrensel insan haklarıyla demokratik ölçülerle alakası ne kadar…' ilk defa insanların bugünü görme şansı ortaya çıktı. Nefret söylemi ile dolu bir rota tutturanlara insanlar şunu gösterdi. Bir an için bu ülkede hiçbir Kürt kalmamış olsa siz bu insanlara ne öneriyorsunuz. Sizin bütün söyleyeceğiniz Kürt düşmanlığı alevi düşmanlığı size düşen masif bir düşmanlık mıdır? Bu seçim süreci bütün bunlardan dolayı çok öğretici oldu." 



'Sürecin mimarı ödüllendirildi'



Önder, seçim sürecinin en önemli sonucunun devrilen çözüm masasının tekrar dört ayağı üzerine halk tarafından oturtulması olduğuna dikkat çekerek, şunlara işaret etti: "Bu barış süreci Sayın Öcalan'ın büyük bir irade ve kararlılık koyarak geliştirdiği bir demokratikleşme perspektifiyle bugüne geldi. Bu hafızayı yok saymıyoruz bunu kimsenin yok saymasına izin vermeyeceğiz. Çok şey tartışıldı ama süreç bizzat Sayın Cumhurbaşkanı tarafından itibarsızlaştırıldı. Masa devrildi ama Türkiye halkları bu masayı tekrar dört ayağının üzerine oturdu. Verdiği mesajla da bu sürecin mimarının yürütücüsünün kimler olduğunu gösterdi. Seçim sonuçlarını herkes bu gözle okuyabilir. Karadeniz'den İç Anadolu'ya kadar insanların gösterdiği tutumdan bu görülebilir. Bu sonuçlar, sürecin mimarı koruyucusunun halk tarafından ödüllendirilmesidir. Bu süreç bunun göstergesidir." 



'Bu bir devlet politikasıdır'



Bundan sonra neler olabileceğini de "ortak siyasi iradenin" göstereceğini belirten ve bu iradeyi de, "Meclis'te bulunan bütün siyasi partiler olmak üzere temsil hakkı bulamayan diğer siyasi partilerin toplamı" olarak tanımlayan Önder, "Peki, gelinen nokta bir hükümet politikası mıydı? Tek başına böyle bir değerlendirme sürece haksızlık olur. Bununla ilgili bir yasa çıkarıldı hükümet yetkililerinin defaatle belirttiği gibi bu iş bir devlet politikasına dönüştürüldü. Kamu Güvenliği bir hükümet politikası değildir bir devlet kurumu ve organıdır. Çözüm çerçeve yasasının içi süratle doldurulacaktı MGK'dan tutun devletin bütün ilgili kurumlarında bu mesele enine boyuna tartışıldı. Ve ne yapıldıysa bu iş devlet politikasına dönüştürüldü ya da dönüştürülmesinin sözü verildi" ifadelerini kullandı. 



Önder, seçim sonrası ortaya çıkan tabloyu ve koalisyon arayışlarını da, "Koalisyondan çıkacak kombinasyon her ne olursa eşitliklere barışa ve özgürlüğe düşmanlık üzerine tesis edilmez" sözleriyle değerlendirdi. Önder, HDP'ye kimi siyasi partilerden hakarete varan söylemlere de şöyle cevap verdi: "Herkesin bu dili bırakması gerekiyor bunu yapanların da Türkiye'ye bir özeleştiri vermesi gerekiyor. Bu dilin doğuracağı sonuç allah korusun yeniden çatışma ve kaos demektir. Bunun gerçekleşmemesi bizlerin demokratik düzeyde temsiliyetidir. Kim nasıl saçmalarsa saçmalasın an itibariyle bu ülkenin barışa ihtiyacı var." 



'Biz olmasaydık kendi odalarından çıkamayacaklardı'



Özellikle MHP'nin söylediklerinin ciddiye alınacak bir tarafı bulunmadığını belirten Önder, "Bi düşünsünler muhalefet partilerine söylüyorum bugün mecliste salınabilmelerini bizim barajı geçmemize yönelik çabamıza borçlular. Biz barajı geçmeseydik bugün muhtemel kendi odalarından dışarı çıkamamış olurlardı. Niye? Mutlak otoriter AKP'nin esiri olmuş olurlardı. Nefrete varan söylemler üzerinden kendi dar alanlarına sıkışmış olurlardı. Biz Türkiye'ye yeni kapılar açtık, umutlanma şansı olduk bizatihi ümidin kendisi olduk. Biz insanlara uzun süredir unuttuğu derin bir nefes alma ve of çekme fırsatı verdik" ifadelerini kullandı. 



Seçim sonuçlarının değerlendirilmesinden sonra toplantıyı asıl yapma gerekçelerine dikkat çeken Önder, sürecin yaklaşık iki aydır dondurulduğunu belirterek, şunları söyledi: "İlan edilmemiş bir İmralı tecridi yürürlüğe konulmuş durumda. Bunun sürecin ciddiyetiyle uzaktan yakından yan yana gelecek bir davranış olmadığını düşünüyoruz. Hükümetin kendi emeğine sahip çıkmayarak devrilmesine sessiz kaldığı bu masa tekrar halk tarafından 4 ayak üzerine oturtulmuşken süretle sürece sahip çıkmalı, hızlandırarak hayata geçirilmelidir. Dolmabahçe Deklarasyonu ile dile getirilen şeyin içerisinde demokratikleşme normların dışında tek bir şey yoktur. Demokratikleşmenin önünü açma, özgür yurttaşlık gibi bir dizi can alıcı mesele Dolmabahçe Deklarasyonunda çerçevelendi. Bu sürecin kazananı Dolmabahçe deklarasyonudur. Halk kuyumcu titizliğinde yaşanlara ayar çekmiştir. Bozulma anında bu şekilde hatırlarsak o nokta şurasıydı. Sayın Öcalan bütün gücüyle bu barışı tesis etmeye çalışırken bir izleme komisyonun nezaretinde yürümesini istemişti. Yani yarın öbür sen öyle demiştin ben böyle demiştim spekülasyonuna yer vermemek için izleme kurulunu istemişti ve bu konuda da mutabakata varılmıştı." 



'Hükümetten önce çözüm için bir ulusal koalisyon kurulmalıdır'



Önder, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Cumhurbaşkanın onu da doğru bulmuyorum, şunu da doğru bulmuyorum, zaten Kürt meselesi de yoktur gibi zarar verici yaklaşımları üzerinden hükümet kendi emeğine sahip çıkama basiretini gösteremediği için… Sayın Bülent Arınç'ı dışında tutarak söylüyorum, o haberiniz vardı biz söz verdik gibi basiretli bir duruş gösterdi onun dışında hiç basiretli tutum görmedik. Bütün siyaset kurumu olarak devletin organları müstakil olmasa da hükümet ve diğer organlar bu gerçekleri de bilerek, zaman kaybetmeden, hazır halkın bu arzusunu köreltmeden topyekûn bir ulusal koalisyon gerçekleştirmeliyiz. Bu oluşacak hükümet koalisyonundan daha elzemdir. Biz İmralı heyeti olarak gerek hükümete ve devlet organlarına siyasi partilerine bu gerçekliğin bilinmesi ve üzerine titrenmesi sonucu çok kısa sürede bu ülkenin barışını gerçekleştirmeyi borç biliyoruz. Adalet Bakanlığına müracaat yaptık, kamu güvenliği müsteşarlığını bilgilendirdik. Bugüne kadar nasıl sürdürüldüyse kimsenin hoyratlığına izin verilmeden bu sürecin kaldığı yerden yürütülmesini istiyoruz." 



'Herkes Yalçın Akdoğan olabilir ama…'



Soruları da yanıtlayan Önder, Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan'ın "Bundan sonra Ancak sürecin filmini çekerler" sözlerinin hatırlatılması üzerine, "Sanırım sinemacı geçmişime atıfla bunu söyledi, ben cevap vermeden diğer arkadaşlarımız cevap verdiler. Birazcık şuur akıl olsa bu sanatı küçümseme tutumlarından uzaklaşırlar. Hani derler ya bir tiyatro oynanıyor diye. Arkadaşlar, tiyatro çok ciddi bir şeydir, her şey olabilirsiniz ama sanatçı olamazsınız, Bu ülkede Yalçın Akdoğan olmanın önünde hiçbir engel yoktur ama sanatçı olmak için birçok şey gereklidir. Kimse sanatı ucuz bir şey gibi göremez. Siyaset Yalçın Akdoğan gibi nice insanlar gördü, birçoğu silindi gitti. Ama sanatçı insanlar ölümsüzleşmiş durumdalar. Sanatçılara bu vesileyle ve dayanışmaları nedeniyle sevgilerimizi gönderiyorum" şeklinde konuştu. 



'Barış ve demokrasi olmadığı için bu sorunlar var'



Hükümet kurulmadan, İç Güvenlik yasası, yolsuzluklarla mücadele konuların çözümü için çözüm sürecini bir süreliğine geriye çekip çekmeyeceklerinin sorulması üzerine de Önder, " Bizim önceliğimiz barıştır, iç güvenlik yasası dediğiniz şey barışa bir sabotajdır. Hırsızlık meselesi hegemonik alanın katı merkeziyetçiliğin bir sonucudur. Bunlar birbiriyle sıralamaya girecek alanlar olmadığı gibi hepsi barışın ve tam bir demokratikleşmenin gerçekleşmemiş olmasından kaynaklıdır. Biz sorumlarımızı hiyerarşiler oluşturarak değil bütüncül bir bakışla yaparız. Eşbaşkanlarımız koalisyon için yoğun bir düşünce geliştirme çabası içerisinde. Meseleleri bir biriyle farklılaştırarak yaklaşmıyoruz. Hepsi birbiriyle ilişkilidir savaştan ve demokratik anlayışın olmamasından kaynaklıdır" dedi. 



'Felaket gelirse herkes için gelir'



Çözüm için önerdiği "ulusal koalisyonun" sorulması üzerine de Önder, "Topyekûn bir koalisyon demedim ulusal bir koalisyon dedim. Bunu da barış için dedim. Barış için bir koalisyon bir hükümet koalisyonun gerçekleşmesinden daha önemlidir. Meseleyi partiler bazında ele almaya gerek yok. Hepimizin milli meselesidir barış meselesi. Bundan daha kıymetli hiçbir hedefimiz yok. Bundan daha büyük hiçbir sorunumuz da yok. Bunu aşabildiğimiz zaman çok daha verimli ve kardeşçe yürüyebilme zeminine sahip oluruz. Vaktiyle bu ülke iki büyük deprem yaşadı. Ne oldu hepimiz işimizi gücümüzü bırakıp bu meselenin yaralarını sarmaya çalışmadık. O depremde düşen taşlar bu HDPP'li bu MHP'li diye ayırdı mı? Felaket gelire herkes için gelir. Öncelik sonralık meselesinden çok bir hayati meseledir" ifadelerini kullandı. 



AKP'nin erken bir seçimden yana olduğu belirtilerek olası bir erken seçimde HDP'nin aynı sonuçları alıp almayacağına bir başka soruyu da yanıtlayan Önder, şöyle dedi: "Farkında değil misiniz, bu ülkede çok şey değişti. AKP'liler böyle düşünüyorsa o 6 Haziran kafasıdır. O mülgadır geçersizdir. Böyle düşünüyor olabilirler bu kendilerini hala iktidar sanmanın yarattığı sahte kibir yaşıyor olabilirler. Nasıl seçime götürüyormuş, ne hakla hangi yetkiyle. Çıkıp bu halka, ben senin tercihini beğenmedin bir daha tercihte bulun demeye saygısızlık yapacak mı? Yenilen pehlivan güreşe doymaz. Gördük seçim sonuçlarını, o kadar kadiri mutlak değilmişsin, gökten zembille de indirilmemişsin."



'Silahsızlanmayı duyduğu an masayı devirdiler'



İmralı'ya olası bir gidişlerinde "silahsızlanma çağrısı beklenip beklenmeyeceğine" dair bir soruya da Önder, şu yanıtı verdi: "Bu ciddiyeti gösterilirse, biz zaten bunun eşiğindeyiz. Sayın Öcalan bu sağlanan mutabakat eşiğinde izleme heyeti buraya geldiği gibi silahsızlanma için çağrı yapacağım ve tarih vereceğim' dedi. Bunu duyunca hükümet o masayı devirdi. Sayın Akdoğan Cumhurbaşkanı çıkıp desin ki hayır Öcalan böyle demedi. Tutanakları var. Eğer o izleme heyeti cumhurbaşkanı tarafından bu ne denmeseydi… Üstelik çoğu hükümete yakın insanlardı. O insanlarla birlikte biz İmralı'ya gitseydik o çağrıyı yapacaktı ve bunu deklere etti. Yarın bu mekanizmaya işlerlik kazandırılsa bunu yapacağını düşünüyoruz. Demagoji kalesine sığınmak yerine kendi emeklerine sahip çıksınlar. Emeklerini çar çur ettiler. Cumhurbaşkanın 3-5 puanlık milliyetçi oyu Kürt düşmanlığı yaparak kazanabilirim düşüncesine kurban ettiler." 



'Kendimize güveniyoruz, barış irademizde kararlıyız'



"İmralı gitmeseniz ne olacak" sorusunu, "Böyle bir ihtimal düşünmüyoruz" sözleriyle yanıtlayan Önder, izleme heyeti konusundaki taleplerine ilişkin de şöyle konuştu: "Hükümet konuştuğumuz herşeyi mutabakatlarımızı sizlerin tanıklığında okunan Dolmabahçe Deklarasyonunu inkara gitti. Böyle bir yaklaşımda bu kadar ciddi bir işte adım atılabilir mi? Tanık niye olur. Gerçeklerin görünmesi anlamında. Gerçeklerin bilinmesini istemediğiniz için o tanığı istemezsiniz. Buna ne mani? Böyle bir soruyu bile böyle bir mesele karşısında anlamsız bulduğumuzu söylemeliyiz. Bir izleme heyeti gelip olana bitene tanıklık hakemlik etmelidir. Biz kendimize güveniyoruz, barışa dönük irademizde kararlıyız. Bunun için izleme heyetinin devreye girmesini istiyoruz. Kendisine güvenmeyen bir anlayış ancak bunu istemez."



'Demokrasi istediğimizde neye uğradıklarını şaşırdılar'



Önder, silahsızlanma çağrısını yapacak olanın Öcalan olduğunun altını çizerek, devletin iradesini yenilemesi ve Öcalan'a çağrı yapacak koşullar yaratmasını istedi. "Hükümet silahsızlanmayı istemiyor mu?" bir soruyu da yanıtlayan Önder, "Onlar zan ettiler biz talep olarak anlaşılmaz kabul edilemez şeyler ileri süreceğiz. Böyle bir demokratikleşme paketi sunulunca, bunlar da demokratikleşmeden köşe bucak kaçıp başkanlık gibi ne idüğü belirsiz başkanlıkta başkanlık diye bir alana girdiler" dedi. Kendilerine yönelik saldırılara da dikkat çeken Önder, "140 üzerinden saldırıya uğradık. Bunlar hesaplanmış şeylerdi bunlara saldıralım can kaybı olsun bunlarda sokağa çıksın sonucunda bugün yapabileceğimiz bu açıklama yapamayalım durumuna getirmek istediler. Savaş olsaydı hep onlar konuşulacaktı. Hayatını kaybedenlerin hesabını bu ülkede barışı kurarak soracağız" diye konuştu. 



Önder bir başka soru üzerine de hükümetle 5 Nisan'dan bu yana hiçbir sonuç alıcı görüşme yapmadıklarını ifade etti. Önder, Feleknas Uca'nın Kürtçe yemin edeceği iddialarına ilişkin de, "Kendisi böyle bir şey söylemedi. Hepimiz yemini iç tüzüğe uygun yapacağız" dedi. DİHA


Güncelleme Tarihi: 12 Haziran 2015, 13:56
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER