Böke: "Biri diyor ki Musul'da operasyona katıldık, sonra biri çıkıp katılmadık diyor. Aynı kişi dönüp a katıldık, havadan katıldık diyor. Bu işin bir ciddiyeti vardır. Ne olduğuna dair açıklama yapmakla yükümlü bir devlet var, hükümet var. Dış politika ciddiyetsizliğe gelmez. Ülkeye ağır maliyetler ödetir. Bu kadar hayati bir mesele konusunda hala iktidar meclisi bilgilendirmiş değil. Musul konusunda derhal iktidarın TBMM'yi bilgilendirmesi gerekliliğini buradan bir kez daha hatırlatıyoruz" dedi.
"FETÖ'NÜN SİYASETEN GÜÇLENMESİNE İMKAN VERMİŞ OLAN İRADE ORTAYA ÇIKARTILDI MI"
CHP Merkez Yönetim Kurulu (MYK) Genel Başkan Kemal Kılıçdaroğlu başkanlığında toplandı. MYK toplantısına ilişkin açıklamalarda bulunan CHP Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Selin Sayek Böke, "Halkımız ekmek derdindeyken, esnafımız siftah derdindeyken, terör tehdidi altında bulunan vatandaşımız, askerimiz , polisimiz can derdindeyken, birileri bütün bu dertleri bırakmış başkanlık derdinde. 14 yıldır tek dertleri kendileri, aileleri, iktidarları ve sarayları oldu. Bu tek adamlık hevesiyle ülkeyi çıkmaza sokanlar, vatandaşın yaşam şartları giderek ağırlaşırken şimdi bir kez daha , daha çok iktidar daha çok güç için vatandaşı zor durumda bırakıyorlar. Dünyanın her yerinde hükümetlerin bir görevi vardır. O görev vatandaşlarının sorununu çözmektir. Türkiye Cumhuriyeti’nde iktidar, bırakın vatandaşın sorununu çözmeyi, doğrudan vatandaşının hayatında sorun yaratıyor. Önce şu soruyu çok açık yüreklilikle sormak gerekiyor. Ne oldu da başkanlık tartışması buzdolabından yeniden çıktı. Türkiye'nin bu kadar sorunu varken bu kadar kritik meselesi varken, Türkiye neden yeniden başkanlık tartışmasına kilitlendi. FETÖ'den devlet arındırıldı mı ? Vatandaşın o darbe gecesi karşılaştığı demokrasi eksikliği giderildi mi? Temizliğin siyasi ayağı yapıldı mı ? Siyasetteki FETÖ kaynakları temizlendi mi? FETÖ'nün siyaseten güçlenmesine imkan vermiş olan irade ortaya çıkartıldı mı ? Ortaya çıkartıldıysa sorumluluğuna dair bir hesap soruldu mu ? Üstüne basa basa bir kez daha tekrar ediyorum . Bir kişinin kendi siyasi hırsı ve bir kişinin talepleri için yeniden ısıtılarak, Türkiye’nin önüne koyan bu başkanlık tartışmasının bedelini vatandaşımız ödüyor. Buğün Türkiye için en büyük risk unsuru AKP'nin ta kendisidir. En büyük istikrarsızlık kaynağı Erdoğan'ın bitmek tükenmek bilmeyen kaprisleridir. Saray vesayeti altında ki AKP bugün sokaktaki vatandaşın sırtında yük oluşturuyor. Dolar tavanı delmiş gidiyor. 3,10' dayanmış hala birileri başkanlık diyor. İşsizlik almış başını yürüyor. 6 milyon kişi işsiz. Yoksulluk Türkiye'de çığ gibi büyüyor. Birileri hala bunun üzerini örtmek için başkanlık diyor. Saray başkanlık dedikçe vatandaşın cebi boşalıyor. Tek adam rejimi kurmak muhalefeti susturmayı gerektiriyor. Nitekim bugün toplumun bütün kesimleri baskı altında" ifadelerini kullandı.
"HERKES NASIL ANAYASAYA PAŞA PAŞA UYUYORSA CUMHURBAŞKANI'NIN DA ÜZERİNE YEMİN ETTİĞİ ANAYASAYA UYMASIDIR"
Başkanlığın OHAL'İ sürekli kılmak ,baskı ve sansür olduğunu öne süren Selin Sayek Böke şöyle konuştu: "Diktatörlüğün tescili demek. İçerde bir baskı rejimi devam ettirmek için kendisine muhalif herkesi, vatan haini ilan edenler, faşist yönetimlerin sığınacağı tek yer olan savaşa sığınıyorlar. Başkanlık savaş demek, uzun lafın kısası bir kişinin kaprisi olan başkanlığın, o bir kişi ve avanesi hariç hiç kimseye faydası yok. Bilakis bütün vatandaşlara ve Türkiye Cumhuriyeti'ne ağır bir faturası var. Bunu daha vatandaşlığın lafı ortaya çıktığına önümüze gelen faturayla ve ödediğimiz ekonomik maliyetle açıkça görüyor ve yaşıyoruz. Başkanlığın sürekli tahkim edilmiş bir faşizm ve Türkiye'de demokrasinin sonu anlamına geleceği aşikar. Bu faturayı görmelerine rağmen, biz başkanlıktan yanayız, ülkeyi tek adama teslim etmeye hazırız demeye cesaret edemeyenler var. Neyse görüşünüz buyrun açıkça söyleyin, biz de o görüş üzerinden tartışalım. Peki ne diyor bu mahcup başkancılar;' Canım ortada fiili bir durum var, böyle kalsa daha mı iyi' diyorlar , muhalefetin çözümü ne diyorlar. Biz de bu mahcup başkancılara söyleyelim de bizim ne düşündüğümüzü öğrensinler. Çözüm herkez nasıl anayasaya paşa paşa uyuyorsa Cumhurbaşkanı'nın da üzerine yemin ettiği Anayasaya uymasıdır. Çözüm hiç kimsenin anayasal sınırların dışına çıkamayacağı bir demokrasiye bugün sarılmak ve güçlendirmektir. İktidara göz kırpacağız diye mahcup başkancılık oynamak yerine demokrasiye, özgürlüklere, Anayasaya sahip çıkarak Cumhurbaşkanı'na ve her şeyden önce, herkesin anayasa sınırlarına dön, herkes gibi sen de Anayasaya uyma zorundasın diyebilecek cesareti göstermesi gerekiyor. Hakikat adına Türk tipi başkanlık denen ucubenin bir tek adam faşizmi olduğudur. Mahcup başkancıların bu soruya da çok açıkça cevap vermeleri gerekiyor. AKP Meclis'e içinde başkanlık olan bir anayasa getirecek, bunu açıkça ifade ediyor. Mecliste evet veya hayır diyeceğimiz bir teklif olacak bu yanıtı ikli, ya evet diyeceğiz, ya hayır diyeceğiz. 550 milletvekili orada bu Anayasa'ya yani başkanlığa ya evet diyecekler ya hayır diyecekler. Bunun az şekerlisi, çok şekerlisi, az renklisi, çok renklisi yok."
"YENİ MÜLTECİLER GELMESİ DURUMUNDA NE YAPMAYI DÜŞÜNÜYORSUNUZ"
Selin Sayek Böke, "AKP’nin ne yaptığını bilmez, pusulasını kaybetmiş politikalarından birisi de malum dış politika. Musul bağlamında bir kez daha belirsiz, ne yaptığını kendisi dahi bilmeyen, bir tavırla karşı karşıyayız. Hükümetten ve saraydan kendileriyle çelişen açıklamalar, aynı gün içerisinde arka arkaya geliyor. Biri diyor ki Musul'da operasyona katıldık, sonra biri çıkıp katılmadık diyor. Aynı kişi dönüp a katıldık, havadan katıldık diyor. Bu işin bir ciddiyeti vardır. Ne olduğuna dair açıklama yapmakla yükümlü bir devlet var, hükümet var. Dış politika ciddiyetsizliğe gelmez. Ülkeye ağır maliyetler ödetir. Bu kadar hayati bir mesele konusunda hala iktidar meclisi bilgilendirmiş değil. Musul konusunda derhal iktidarın TBMM'yi bilgilendirmesi gerekliliğini buradan bir kez daha hatırlatıyoruz. Musul'da ortaya çıkacak çatışma sonrası Türkiye'ye bir mülteci akını olması beklentisi açıkça ifade ediliyor. Bu olası mülteci akını ve bunun yaratabileceği yeni sınır güvenliği tehdidi konusunda akılcı bir tartışma ve açıklama beklentimiz var. Türkiye zaten milyonlarca mülteciye kapısını açmış sofrasını paylaşıyor, yeni mülteciler gelmesi durumunda ne yapmayı düşünüyorsunuz? Eskiden sınır güvenliğini sağlamadığınız dönemin maliyetini , bugün sokaklarımızda can güvenliğimiz olup olmadığına dair endişemizle ödüyoruz. Şimdi bu yeni akın karşısında sınır güvenliğini sağlayacak mısınız? Türkiye'yi yeni terör dalgalarından koruyacak mısınız?. "
"NE OLURSA OLSUN BİZ TÜM VATANDAŞLARIMIZLA OMUZ OMUZA 29 EKİM'İ KUTLAYACAĞIZ"
Ankara Valiliği Tarafından yapılan açıklamayı değerlendiren Selin Sayek Böke, "Ne olursa olsun biz tüm vatandaşlarımızla omuz omuza 29 Ekim'i kutlayacağız. 10 Kasım'da Atamızı anacağız" dedi. Böke, " Tek adam faşizminin bir derdi var, o da Cumhuriyet, dolayısıyla Cumhuriyet ve kurucu değerlerinin kutlanmasına katlanamıyor. Bunu önceki yıllarda da gördük. Geçtiğimiz hafta Ankara Valiliği hiç bir mantıklı açıklama yapmadan, bir kararla 29 Ekim ve 10 Kasım'ı içerecek biçimde yürüyüş ve gösterileri yasakladı. Şimdiden şunu söylemekte yarar görüyoruz. Cumhuriyet Halk Partililerinin ve vatandaşlarımızın Cumhuriyet'i kutlamasına 10 Kasım da atasını kurucu önderimizi anmamıza değil Valilik hiç bir güç engel olamaz. Ne olursa olsun biz tüm vatandaşlarımızla omuz omuza 29 Ekim'i kutlayacağız. 10 Kasım'da Atamızı anacağız. Cumhuriyet izinle kurulmadı, kutlanması da izinlere tabi değildir. Hükümetin, valiliğin, emniyetin bir görevi var. Bayramları, Cumhuriyet kutlamalarını 10 Kasım anmalarını yasaklamak değil, bayramını kutlamak isteyen anmasını yapmak isteyen vatandaşını her yerde, her koşulda güvenliğini sağlayarak bunları yapmasına imkan vermektir" dedi. DHA
Güncelleme Tarihi: 19 Ekim 2016, 17:56