Programın açılış konuşmasını yapan TÜSİAD Başkanı Cansen Başaran "Ankara'daki saldırı ile toplum olarak hepimiz derinden sarsıldık, üzüldük diyemiyorum. Kelimeler hissettiğimiz üzüntüyü ifade etmek için maalesef yetersiz kaldı. Son patlamalarla artık tepe noktasına ulaşan şiddet olaylarıyla ilgili olarak vatandaşlarımızın can güvenliğinin ve huzurun tam olarak sağlanması yönünde gerekli tüm tedbirlerin gözden geçirilmesi, ve bu olayın suçlularının biran önce ortaya çıkarılması kamu vicdani açısından hayati derecede önemli" dedi.
"TÜRKİYE'NİN 5 TEMEL SORUNU VAR"
Cansen Başaran'dan sonra konuşan Kılıçdaroğlu, "Biz Türkiye'nin 5 temel sorunu olduğunu düşünüyoruz. Bu 5 temel sorunu çözersek Türkiye'nin çok ciddi bir sıçramayı gerçekleştireceğine inanıyoruz. Size bu 5 temel sorunu ve bunları nasıl aşacağımız konusunda Cumhuriyet Halk Partisi'nin düşüncelerini aktaracağım. 1'incisi hukuk düzeni anayasa. 2'incisi dış politikamız. 3'ncüsü ekonomimiz kan kaybeden gelip bir yere sıkışan ekonomi tablosuyla karşı karışayız. 4'üncüsü eğitim sistemimiz ve 5'incisi de toplumsal barışımız, dinamitlenen toplumsal barışımız. Bu 5 sorunu çözersek Türkiye önemli aşamayı kat etmiş olacak. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim koalisyon öncesi 14 ilke açıkladık. 14 ilkeden yola çıkarak bu 5 temel sorunu yine gündeme getirdik. Bu sorunları Türkiye çözmek zorundadır" diye konuştu.
"İYİ HUKUKÇU YETİŞTİRMEMİZ LAZIM"
Hakim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu 2'ye ayıracaklarını belirten Kılıçdaroğlu "Hukuk düzenini sağlamak için yargı bağımsızlığını ve tarafsızlığını sağlayacağız. İşe hukuk fakültelerinden başlamamız gerekiyor. İyi hukukçu yetiştirmemiz lazım. Bu hukuk ve öğrenim sistemiyle ciddi hukukçu yetişmez. 4 yıl değil en az 6 yıl olması lazım. Hukukçunun artık çok iyi yabancı dil bilmesi lazım. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nu 2'ye ayıracağız. Hakimler Yüksek Kurulu, Savcılar Yüksek Kurulu olacak. Adalet Bakanı Müsteşarı ve Adalet Bakanı kesinlikle burada yer almayacak. Yani siyasi iktidarın gölgesi bağımsız yargının üstüne düşmeyecek" ifadelerini kullandı.
"HERKES KENDİSİNİ CUMHURBAŞKANI GİBİ SORUMSUZ ADLEDİYOR"
Kılıçdaroğlu sözlerini şöyle sürdürdü:
"En çok ihtiyaç duyduğumuz siyasi ahlak. Eğer siyaseti kirlilikten arındırmazsak, ahlaki ilkeleri yani etik değerleri güçlü kılmazsak emin olun bu ülkede hiçbir şey olmaz. Bizim amaçlarımızdan birisi ilk bir yıl içinde kesinlikle siyasi ahlak yasası çıkarmaktır. Siyasette etik kuralları ortaya koymaktır. Bu olmadığı taktirde Türkiye'de değişen bir şey olmaz. Letonya'da bir alışveriş merkezinin çatısı çöktü diye bakan istifa ediyor. Norveç'te terör eyleminde Norveçliler öldü, Adalet Bakanı istifa etti. Kendilerini siyasi sorumlu olarak görüyorlar .Biz de siyasi sorumluluk yok. Yetki var; ama sorumluluk yok. Herkes kendisini Cumhurbaşkanı gibi sorumsuz addediyor. Olmaz, olmaz. Bütün uygar dünyayı kendimize güldürüyoruz. Sayın Davutoğlu ile görüşürken Suudi Kralı'nın bile bazı önlemler aldığını, bakanı görevi aldığını ifade ettim. Bakanlar istifa etmiyorsa siz görevden alın dedim. Yeni bir başlangıç yapmamız lazım. Demokraside bir olgunluk çıtasını yakalamamız lazım. Bunun olması lazım; ama yok."
"MEDYANIN GÜCÜ SINIRLANDIRILDI"
Medyanın özgürlük alanının genişletilmesi gerektiğini dile getiren Kemal Kılıçdaroğlu, "Değerli arkadaşlar hukukun üstünlüğü içinde medya özgürlüğünün ayrı bir yeri vardır. Bütün demokrasilerde yasama, yargı yürütme bir de dördüncü güç olarak medya var. Biz de medyanın gücü sınırlandı. 1'incisi medya patronunun üzerine baskılar kuruldu, cezalar yağmur gibi yağdı. 2'nci aşama gazetecilerin görevlerine son verildi. 3'üncü aşama gazeteciler ölümle tehdit edildi. 4'üncü aşama doğrudan doğruya gazetelerin kendisi milletvekili gözetiminde ve eşliğinde basıldı. Bütün dünyayı kendimize güldürüyoruz. Böyle bir şey olamaz. Her gittiğim toplantıda söylüyorum. Politikacıların alkıştan çok eleştiriye ihtiyacı vardır" dedi.
"DIŞ POLİTİKA MİLLİ OLMAK ZORUNDADIR"
Kılıçdaroğlu konuşmasında ayrıca şunları da kaydetti:
"Dış politika ikinci sorun alanımız. Son 7-8 yılda ortaya çıkan tablodur. Eskiden bir sorun alanı değildi dış politika. Vardı sorunlarımız; ama temel sorunumuz değildi. Şimdi Türkiye'nin temel sorun alanı oldu. Sayın Davutoğlu koalisyon görüşmelerinde geldiğinde ve en son kendisini ziyaretimde de söyledim; Türkiye'nin dış politikasının 180 derece değişmesi lazım. Dış politika milli olmak zorundadır. İktidarı ile muhalefeti ile herkes ülkenin izlediği dış politikayı desteklemek zorundadır, kural budur. Ama siz dış politikayı mezhepçi bir anlayışa indirgerseniz, başka ülkelerin içişlerine karışırsanız, o ülkelere Türkiye'den TIR'larla silah gönderirseniz, binlerce çocuğun ve masum insanın ölümüne seyirci kalırsanız ve onun nedeni olursanız; biz bunu nasıl destekleyeceğiz, bu dış politikaya nasıl doğrudur diyeceğiz?"
Güncelleme Tarihi: 15 Ekim 2015, 13:25