Irmak: Devlet halkların statüsüz yaşamak istemediğini görmeli

Kürtlerin artık statüsüz yaşamak istemediğini belirten DTK Eş Başkanı Selma Irmak, "Sadece Kürtler değil inkar edilen bütün halklar ve inançlar da statüsüz yaşamak istemiyorlar. Devletin bunu iyi anlaması ve okuması gerekiyor. Bunu duymazdan geldiği sürece, dikkate alıp çözüm yaratmadığı sürece, devlet kaostan asla çıkamayacaktır. Bastırılmaya devam edilirse, başka bir nesil gelir ve direniş devam eder" dedi.

Irmak: Devlet halkların statüsüz yaşamak istemediğini görmeli
Türkiye ve Kürdistan'ın ana gündem maddelerinden biri olan özyönetim tartışmaları ve özyönetimin ilan edildiği alanlarına yönelik saldırlar sürerken, DTK Eş Başkanı Selma Irmak, özerkliğin ilan edildiği alanlara yönelik saldırıları ve AKP'nin izlediği çözümsüzlük politikalarını değerlendirdi. PKK Lideri Abdullah Öcalan tarafından 2007 yılında tartışması geliştirilen ve ardından Türkiye ve Kürdistan gündemine oturan "Demokratik Özerklik" modelinin, dönemin siyasi partisi olan Demokratik Toplum Partisi'nin (DTP) tüzüğünde yer aldığını belirten Irmak, söz konusu dönemde model üzerinde çalıştaylar yapıldığını hatırlattı. Irmak, 2007'de AKP tarafından 2005 yılında hazırlanan Avrupa Özerklik şartının da işlendiği bir belgeye ulaştıklarını ve AKP'nin o dönemde yerel yönetimlerin güçlendirilmesi ve yerel mekanizmaların oluşturulmasına yönelik bir çalışma yürüttüğünü de belirtti.

AKP'nin belgesinde yer alan şartların gündeme getirilmeden rafa kaldırıldığını dile getiren Irmak, DTK'nin 2011 yılında demokratik reformun şart olduğunu ve artık merkezi sistemin Türkiye koşullarında yetmediği gerçeği ile yerinden yönetimin güçlendirilmesi gerektiğini, yerel demokrasinin gerçekleştirilmesi gerektiği düşüncesiyle Demokratik Özerkliğin gerçekleşebileceği kanaatine vardıklarını söyledi. 

'Demokratik Özerklik Türkiye'nin gelmek istediği bir nokta'

Türkiye'nin Avrupa Birliği'ne girmesi için dayatılan noktanın Demokratik Özerklik modelinde olan yerinden yönetim modeli olduğunu ve Türkiye'nin gelmek istediği noktanın Demokratik Özerklik modeli olduğunu belirten Irmak, Demokratik Özerklik modelinin Kürt siyaseti tarafından dile getirildiğinde devlet refleksi olarak kriminalize edildiğine işaret etti. 

Demokratik Özerklik modelini, inşa çalışmalarının PKK Lideri Abdullah Öcalan'ın 2013 Newroz'un da başlattığı Demokratik Çözüm sürecinin ön hazırlığı olarak değerlendiren Irmak, demokratik özerklik inşa projesinde yapılan çalışmaların, 3 yıla yakın devam eden ve Dolmabahçe Mutabakatı ardından hükümetin yok saydığı süreç ile sonuçlandığını kaydetti. 

'Dolmabahçe mutabakatı yok sayıldı'

Modelin kamuoyuna tartışmaya açılmasının, AKP hükümeti ile yapılan görüşmeler ile mutabakata dönüştüğüne dikkat çeken Irmak, Dolmabahçe Mutabakatı'nın gerekçeleri ile birlikte yok sayıldığını söyledi. AKP hükümetinin, idari reformdan yana olmadığını ve Türkiye'nin demokratikleşmesinden yana bir sıkıntısı olmadığını belirten Irmak, "Sayın Öcalan ile yapılan görüşmelerde de Türkiye'nin çözümden yana bir perspektifinin olmadığı ve öyle bir yol haritasının olmadığı görüldü. Arkadan dolanarak çözüm arayan ve Sayın Öcalan'ın PKK'ye silah bıraktırmasını sağlayan, Sayın Öcalan'ın eliyle PKK'yi etkisizleştirme çabaları içerisinde olan bir tutum içerisinde olduğu fark edildi" diye konuştu. 

'Dolapçı beygir misali çözüm haritası bir yol izlendi'

AKP'nin demokratik dinamikleri bastırmak ve kontrol altına alarak iktidarını sürdürmeye çalıştığını söyleyen Irmak, AKP'nin silahlı güçleri kendi güdümüne alarak kendi kontrolünü sağlamaya çalıştığını söyledi. Irmak, " Söylenilenler ile konuşulanlar, AKP'nin gizli ajandasında olanlar ve sonradan açığa çıkanlar bir biri ile kesin olarak örtüşmediği açığa çıktı. Bu nedenle ne yazık ki 10 yıl öncesine geri gittik. Türkiye'nin içinde bulunduğu çıkmaz bugünde kendisini ifade etmiştir. Türkiye ve Kürdistan kamuoyu AKP'nin tekrar eden pratiği sayesinde adeta dejavu yaşıyoruz. Kürt sorununda sona geldiğimiz nokta bir arpa boyu yol oldu" ifadesinde bulundu. 

'80'ler ve 90'lar süreci tekrar etmeyecektir'

Türkiye'de kullanılan dilin barış dili olmadığını, savaşın çağrıları dışında açıklama yapılmadığını söyleyerek, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve Başbakan Ahmet Davutoğlu'nun açıklamalarını hatırlatan Irmak, "Kürtler çok yol aldı, dönem ve kamuoyu değişti. 80'ler ve 90'lar süreci tekrar etmeyecektir. Fırat'ın doğusunda kıyametler kopacak ama Fırat'ın batısında kimsenin ruhu duymayacak bir pozisyon yoktur artık. Bunun herkesi iyi bilmesi ve ona göre hesap yapması gerekmektedir. Ancak devletin geldiği nokta budur" dedi. 

'Kürtler artık statüsüz yaşamayacaktır'

Kürt halkının özyönetim taleplerini Dolmabahçe protokolünün ve PKK Lideri Abdullah Öcalan ile yapılan görüşmelerin çıkmaza girmesiyle açığa çıktığını ifade eden Irmak, AKP hükümetinin halkın özyönetim iradesine yönelik saldırılarını ve savaş ortamını sonlandırması noktasında uyardı. Irmak şunları vurguladı: "Başka bir yol bırakılmamıştır ve hala aynı noktadayız. Hala merkezi yönetimi kabul etmiyoruz. Devlet yetkilileri bunu kulağına küpe yapmalıdır. Kürtler artık statüsüz yaşamak istemiyor ve yaşamayacaktır. Sadece Kürtler değil inkar edilen bütün halklar ve inançlarda statüsüz yaşamak istemiyorlar. Devletin bunu iyi anlaması ve okuması gerekiyor. Bunu duymazdan geldiği sürece bunu dikkate alıp çözüm yaratmadığı sürece, devlet kaostan asla çıkamayacaktır. Kürtlerde, halklarda öldürülerek bitirilemez. Demokratik talepler şiddetle bastırılamaz. Bastırılmaya devam edilirse, başka bir nesil gelir ve direniş devam eder. 80'den bugüne kaç nesil geçti. Kaç nesil tükendi, bitirdik?"

'Kürt sorununa çözüm masasında çözüm aranmalıdır'

AKP hükümetine PKK Lideri Abdullah Öcalan ile müzakere masasına dönülmesi çağrısında bulunan Irmak, "Bir an önce müzakere sürecine geri dönülmelidir. HDP gerçekten Türkiye için büyük bir şanstır. Bu şans çok iyi değerlendirmelidir. Hala konuşabilecek, diyaloga açık bir nesil var. Halen barış diyen bir halk var. Bu imkan ve fırsatlar varken, devlet bu fırsatı değerlendirmelidir. Aksi halde tahmin bile edemeyeceğimiz bir süreç yaşanabilir. Kürt sorunun şiddetle çözümü son bulmalıdır. Kürt sorununa çözüm masasında çözüm aranmalıdır. Sayın Öcalan üzerindeki tecrit bir an önce son bulup, Sayın Öcalan ile müzakereler yeniden başlatılmalı. Savaşın bitirildiği silahların sustuğu ve hatta Türkiye'ye karşı silahlı mücadelenin sona erdirildiği bir ortam sağlanılmalı. Türkiye bu ortamı sağlarsa, Sayın Öcalan'ın böyle bir çağrısı muhtemeldir ve koşullar yerine getirilirse, muhtemeldir ki KCK'nin Türkiye'ye karşı silahlı mücadelesinin gerekçeleri ve gerekliliği ortadan kalkacaktır. İki yol var önümüzde ya kaos ve kriz yolunu seçerek iç savaşa doğru gideceğiz ya da gerçekten silahların konuşmadığı, demokrasi mücadelesinin geliştiği bir Türkiye yaşatacağız. AKP 1 Kasım sonrasında sürdürdüğü savaş politikaları yanlışından dönmelidir" ifadesinde bulundu. DİHA

Güncelleme Tarihi: 10 Kasım 2015, 10:34
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER