'Cizre halklar açısından güneşin doğacağını gösterdi'

HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, Cizre halkının direnişinin bir model ortaya çıkarttığını belirterek, Cizre'de halkın kendini yönetme talebi ve barış azminin Türkiye'nin batısı ile buluşturulması gerektiğini söyledi.

'Cizre halklar açısından güneşin doğacağını gösterdi'
Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, "Cizre Türkiye halkları açısından da güneşin doğacağını gösterdi" değerlendirmesinde bulunurken, Doç. Dr. Mayan Arakon ise, müzakere masasına dönüşten başa bir çözümün olamayacağını belirterek, "Hiçbir çatışma çözümü böyle olmamıştır. Müzakere olmadan çözüm gelmeyeceğini, barışın gelmeyeceğini tarih bize ispatladı. Müzakere masasına oturulacaktır. Yani PKK'nin yenilemeyeceği artık devlet tarafından anlaşılmış olması lazım" dedi. 

Demokrasi ve Barış Konferansı Daimi Koordinasyonu tarafından dün İstanbul'da düzenlenen "Kürt sorunun çözümü için müzakere ve barış içinde yaşama hakkı" adlı konferansa katılan katılımcılar, Kürt halkının devlet şiddetine karşı geliştirdiği direnişi ve yeniden müzakere masasına dönüş yollarını tartıştı.

Konferansa katılan isimlerden HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, Doç. Dr. Maya Arakon, Demokrasi ve Barış Konferansı Daimi Koordinasyonu'ndan Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, Cizre direnişi ve ülkede gelişen gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

'Cizre direnişi güneşin doğabileceğini öğretti'

Cizre'de 4 Eylül'de başlayan ve 12 Eylül'e kadar süren sokağa çıkma yasağıyla birlikte devletin katliamına karşı Cizre halkının gösterdiği direnişe dikkat çeken dikkat çeken Prof. Dr. Onur Hamzaoğlu, "12 Eylül sabahı itibariyle kazandık. Türkiye halkları kazandı. Son birkaç günü hepimiz umutlu ama kötü geçirdik. Bu sabah hakikaten tekrar güneş bizim için doğdu. Cizre bize bunu öğretti. Türkiye halkları için de güneş doğabilir, umudumuz budur" dedi. 

Özyönetim ve özsavunmanın Türkiye halklarının geçmiş yıllarda hissettiği bir durum olduğunu fakat bunun bilince çıkartılamadığını belirten Hamzaoğlu, Kürt halkının direnişi ile bu kez bunun bilince çıkartılmasının önünün açıldığını söyledi. Hamzaoğlu, şöyle devam etti: "Özyönetim, özsavunma, 1990'ların başında, Maraş katliamında, Çorum katliamında, Mamak katliamında, Türkiye halklarının hissettiği düşündüğü ama bilince çıkartmadığı şeylerdi. Ama bugün Kürt hakkı bunun önünü açtı. Yeterki sokaklara hakim olmasına çalışılan atmosferi yine hep beraber bu sabahki umutla dağıtabilelim."

'Annelerin duygudaşlığı üzerinden köprüleri tekrar inşa etmeliyiz'

Cizre'de yaşanan katliamın ve insan hakları ihlallerinin cezasız kalmaması temennisi ile değerlendirmesine başlayan Siyaset Bilimci Doç. Dr. Maya Arakon ise, bölge halkının 8 gün boyunca şiddet ve insan hakları ihlallerine karşı kendisini savunmak için geldiği noktanın ise son derece meşru ve uluslar arası hukukta da anlaşılabilecek bir nokta olduğunu aktardı.

Arakon, "Kürdistan tarafında karışıklık çıkararak ve şiddet uygulayarak 1 Kasım seçimlerini belki de tehlikeye atma çabası mevcut olabilir iktidarda. Ancak Türkiye halkları elbette ki bütün bu olanları görüyor. Özellikle batıdan kopukluk yaratılmaya çalışılması ve HDP'nin hedef haline getirilmeye çalışılmalarının sonuç vereceğine inanmıyorum açıkçası. Çünkü herkes çok farkında nelerin döndüğünü. Yani bugün gerek gerilla annelerinin, gerek asker annelerinin hepsinin isyanı aynı noktada birleşiyor. Bu duygudaşlık önemli ve bu duygudaşlık üzerinden biz bu köprüleri tekrar inşa etmek zorundayız. Aksi halde gerçekten manevi kopuşun çok daha derinleşmesini engelleyemeyiz" değerlendirmesinde bulundu. 

'Müzakere masasına dönülmesinden başka çözüm yok'

Müzakere masasına oturmaktan başka bir çözüm yolunun olmadığını vurgulayan Arakon, şöyle devam etti: "Her kopuş elbette geri dönüşü çok daha zor hale getirir ama imkânsız değildir. Ve ben inanıyorumki eğer Cumhurbaşkanı'nın niyeti başkanlık sistemini getirmek ise bu çatışmaların da bu yüzden çıktığına inanılıyor kamuoyunda. Buradan dönülmek zorundadır. Çünkü müzakere masasına oturulacaktır. Ortada 40 yıldır yenişemeyen bir iç savaş var. Yani PKK'nin yenilemeyeceği artık devlet tarafından anlaşılmış olması lazım. Hiçbir çatışma çözümü böyle olmamıştır. Bakın Kuzey İrlanda'ya, Bask ülkesine, Kolombiya'ya ya her zaman müzakere masası üzerinde yürümüştür. Bask ülkesinde son derece sağcı ve muhafazakâr politikalar yüzünden bu biraz akamete uğramış dahi olsa, masa olmadan müzakere olmadan çözüm gelmeyeceğini, barışın gelmeyeceğini tarih bize ispatladı bunu. Dolayısıyla bir noktada o masaya dönülecek. Çünkü bu şekilde her iki taraftan da hem Kürt evlatları hem Türk evlatları ölüyor ve bu gidişatın sonu yok. Biz bunu daha önce 90'larda da yaşadık ancak bunun çözümsüz olduğunu gördük. Einstein'ın dediği gibi 'aynı şeyi yapıp farklı sonuçlar beklemek' aptallıktır. Ve Türkiye halkları artık bu aptallığı reddediyorlar. Dolayısıyla bu masaya bir şekilde dönülecek. Fakat tabi ki büyük yaralar alındı. Ve Kürt tarafında da Kürt siyasi hareketinde de çok ciddi güvensizlik oluştu haklı olarak. Benim gibi çatışma, çözüm süreçleri çalışan akademisyen arkadaşlarımın hep demek istediği şey şudur; Bu süreci bir hukuki zemine oturtmak lazım. Bunların aşamalarını belirlemek gerekir. Üçüncü bir gözlemci heyetin bunun sağlıklı ilerlemesini teftiş etmesi gerekir. Bunlar kabul edildiği zaman, ilk adım atılsın ve bir hukuki takvim çıkarılsın o zaman tekrar bir karşılıklı güven yavaş yavaş oluşturulmaya başlayacaktır. Bizim bütün çabamız bu aşamaya gelinmesidir. Çünkü ölümlerin çözüm olmayacağını Türkiye yaşadı ve gördü. Bunu tekrarlamanın hiçbir manası yok. Daha büyük acıları getirir" diye konuştu.

'Cizre bir model vermiş oldu'

Cizre'de katliamlara karşı halkın direnişini ve Kürt halkının öz yönetim ile özsavunma iradesi hakkında değerlendirmelerde bulunan HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü de, Cizre'de halkın kendini yönetme arzusu, özyönetim talebinin ortaya koyduğu direnişle gelinen aşamada gerçeklik kazandığını söyledi. Cizre'de kazanılan direnişin bedelinin de çok büyük olduğunu belirten Kürkçü, "Fakat Cizre halkının hem kendi kendini yönetmeye hem de barışa olan tutkusu bizim elimize bir model vermiş oldu. Bu model şudur; halkın iradesi her şeyin üzerindedir. Bir yaşama gücü, bir mücadele gücü, bir değiştirme gücü veren şey Cizre'nin içerisinde gerçekleştirilen direniştir. O yüzden bu direnişlere ve sonuçlarına baktığımız da halkın kendi öz mücadelesi ile barış mücadelesi arasında sağlam bir köprünün en önemli şey olduğunu görüyoruz. Bunun da halkın kendi kendini yönetme tavrı ile oluştuğunu anlıyoruz" dedi. 

'Cizre'nin barış azmini Türkiye'nin batısına taşımamız gerek'

"Aslında Kürdistan'ın kendi modelini bulduğunu söyleyebileceğimizi düşünüyorum" diyen Kürkçü, Cizre direnişinden Türkiye'nin batısına taşınacak bir mesaj olduğunu kaydetti. Kürtlerin direniş ve barış azminin Türkiye'nin batısına taşınmasının yollarının tartışılması gerektiğini söyleyen Kürkçü, şunları aktardı: "Barış ve faşizme karşı mücadeleyi, barış ve demokrasi mücadelesini, barış ve öz yönetim mücadelesini bir arada gören bir stratejiyi batıda da mutlaka takip etmemiz lazım. Bir kere daha Sayın Öcalan'ın açtığı yolan hükümeti dönmeye çağırıyoruz. Hükümet görmüş olmalıdır. Cizre'de uğramış olduğu bozgundan, düştüğü acınası durumdan sonra aslında Öcalan'ın yolundan başka hiçbir yolun olmadığını, halkın talepleri ile uzlaşmaktan başka hiçbir yapıcı çaresi olamadığını görecektir." DİHA


Güncelleme Tarihi: 13 Eylül 2015, 14:37
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER