CHP Saray'da kırıntı peşinde!

Darbe sonrası Cumhurbaşkanı Erdoğan ile CHP yönetimi arasındaki jestleri değerlendiren HDK Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, CHP'nin cemaatten boşalan kadrolara talip olduğunu söyledi.

CHP Saray'da kırıntı peşinde!
15 Temmuz darbe girişimi sonrası alınan OHAL kararı, Kanun Hükmünden Kararnameler, ordunun yeniden dizaynı ve Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın HDP dışındaki partilerin liderleriyle kurduğu "milli mutabakat" değerlendiren Halkların Demokratik Kongresi (HDK) Eş Sözcüsü Ertuğrul Kürkçü, özelikle CHP'nin tutumunu eleştirdi.
CHP cemaatten açılan kadroya talip 
Darbe girişiminin ardından halkın süreci katılımı ile aşağıdan yukarıya doğru demokratik, özgürlükçü, özyönetimci, katılımcı bir yeniden kuruluş süreci yerine OHAL'le birlikte iktidarın kendi durumunu düşünen bir sürecin işletildiğini belirten Kürkçü, CHP ve MHP'nin de bu sürece ortak olduğunu söyledi. Kılıçdaroğlu'nun "OHAL'i de aşan kararlar alınıyor, üç-dört kişi oturmuş KHK'lerle devleti yeniden yapılandırmaya kalkışıyor, bu kabul edilmez" açıklamalarını hatırlatan Kürkçü, "Ben, CHP'nin esasen dönüşüm hattı üzerinde artık kendisine rota tayin etmediği kanaatindeyim. Öyle olunca bütün bu söylenenleri 'hükümetin yapacaklarına biz de ortak olalım, cemaatten boşalan kadrolara, tasfiye sonrası açılan kadrolara biz de ortak olalım dolayısıyla AKP bizimle ve MHP ile acil koalisyon grubu oluştursun' demek istiyor. Ben bunu anlıyorum" dedi.
'Krala bağlı birlikler kurulmak isteniyor'
Ordunun yeniden dizaynı tartışmalarına da değinen Kürkçü, radikal demokrasi koşullarında Türkiye'deki bütün eğilimlerin, toplumsal kesimlerin her türlü temel tartışmaya katılması gerektiğini fakat bugün işleyen sürecin olağan üstü bir rejim olduğunu ifade etti. Kürkçü, şöyle devam etti: "Ordunun yeniden yapılması ve kurulması demek devletin silah kullanma, şiddet kullanma, içeride ve dışarıda şiddet tekelini yeniden düzenlemesi demektir. Bundan da hayati birkaç konu var. Bu en hayati konulardan bir tanesi. Bunun bu şekilde tarafların hepsinden önemlisi yurttaşların temsilcilerinin parlamento süreçte olmadan buna kalkışılması aslında Tayyip Erdoğan rejiminin hassa ordusu kurması demektir. Yani hassa ordusu dediğimiz zaman anlaşılması gereken krala bağlı birlikler. Bir çeşit krallığın yeniden padişahlığın yeniden kuruluşuna CHP'nin tepki göstermesi, yine de bir hayat belirtisi sayabiliriz. Fakat çok ciddi bir durumla da yüz yüze olduğumuzu görmek gerekir." 
Bu ordu şimdiye kadar nerede çarpıştı?
Meselenin en önemli noktasının ordunun bir iç savaş ordusu gibi işliyor olması olduğunu vurgulayan Kürkçü, devamla "Hepsinden önemlisi ordunun bir iç savaş ordusu gibi işliyor olmasıdır en önemli mesele. Gözümüzün önüne getirelim Cumhuriyet kurulduğundan beri, yeni ordu kurulduğundan beri TSK hangi cephelerde çarpışmıştı? Kürdistan cephesinde çarpıştı. İç çatışma cephesinde çarpıştı bir de Kıbrıs'ta çarpıştı daha önce. Onun dışında TSK bir vatan savunması görevi yani kendi toprakları düşman istilasına uğramış da bunları bertaraf etmiş değil. Dolayısıyla bu baskı aygıtı olarak iş görmüş olan bir ordunun bu deneyimini mutlaka değerlendirmesi gerekir Türkiye'nin. Sadece darbecilerin söz konusu olan şeyler sıkıyönetimler, olağanüstü haller bastırma ve tenkil harekatları. Örneğin HES direnişlerinde ordunun devreye girmesi jandarma kılığında, kentsel dönüşüm alanlarında ordunun devreye girmesi, EMASYA protokolü çerçevesinde büyükşehirlerde toplumsal mücadeleye karşı hasım olarak devreye girmiş olması, kontrgerillanın inşası bütün bu olumsuz deneyimlerin tartışılarak açığa çıkarılması ve TSK'nın böyle bir organizasyondan arındırılması gerekirdi. Benim gördüğüm kadarıyla tartışma şimdilik şöyle cereyan ediyor. Bütün bu karakterin devletin silahlı gücün bu karakteri baki kalsın fakat bunu AKP'nin seçtiği kadrolar yapsın. Geleneksel kışla örgütlenmesi yerine şimdi profesyonel ordu ve uzmanlığa dayalı yeni bir yapı oluşturulsun fakat bunun asli işlevi gene yurttaşla savaşmak olsun deniyor" değerlendirmesinde bulundu. 
Kuralsız bir hal aldı 
Türkiye'nin kuralsız bir hal aldığını da sözlerine ekleyen HDP milletvekili Kürkçü, burada CHP'nin konumuna eleştirilerde bulundu: "Durum şirazesinden çıkmıştır. Toplumun bütün kesimleri karşısında sorumluluk esasına göre yürüyen bir rejim yok. O yüzden evet Kılıçdaroğlu'nun söylediği niyet olarak beslenebilir fakat bu niyeti destekleyen bir rejim kalmadı. Ortada son derece riskli bir durumla karşı karşıyayız. Kılıçdaroğlu, 'Darbeden yararlanarak yeni bir devlet inşa etmeye kalkmak olmaz. Bu fırsatçılığa girer' itirazında temelde haklıdır fakat bu itirazın gereği ricada bulunmaktan ziyade hakları çiğnenen toplum kesimlerinin sözü ve sesi olmaktır." 
'Saray'daki müzakere galibin dayatmasıdır'
Saray'da CHP ve MHP liderleriyle gerçekleşen "milli mutabakat" toplantısını da değerlendiren Eşsözcü Kürkçü, yapılan müzakere doğrudan doğruya galibin koşullarını geri kalana dayatması ile ilgili olduğunu söyledi. Darbeyi bastırmış olmanın avantajlarının Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından fırsata dönüştürülmeye çalışıldığını da hatırlatan Kürkçü, şöyle devam etti: "Bu çerçevede aslında nispeten de güçsüz olduğu bir noktada Kılıçdaroğlu'na bir ortaklık teklif etti. Bence bu ortaklığı kabul etmeye mecbur değildi. Partisini ve partisinin takipçilerini demokratik yeni bir güç denklemi kurabilmek bakımından HDP'nin de temsil ettiği mazlumlar dünyasına yönlendirebilseydi o zaman çok müteşekkir olurduk. Örneğin CHP'yi biz İzmir'de geçtiğimiz Pazar günü yaptığımız mitinge davet ettik. Bizimle aynı fotoğraf karesine girmeyi uygun bulmadılar. Herkese çağrı yaparken HDP'ye bu çağrı muhataplığının dışında bırakmalarını da not ettik. Yukarıda kurulacak bir ittifakı geçtik. Ben bundan doğru bütün ittifakların aşağıda kurulacağını, kurulması gerektiğini düşünüyorum ve CHP tabanının Kılıçdaroğlu'nun çağrılarından çok HDP'nin ya da genel demokratik alanın çağrılarına kulak kabarttığını biliyorum. Saray'da yapılan müzakereden Alevilere ne düşer? Hiçbir şey. Kadınlara ne düşer? Hiçbir şey. Emekçiye ne düşer? Hiçbir şey. Sonuç olarak bu en çok güvenlik eksenli bir tartışma bize sağlar ki saraydaki tartışmadan da bize aslında hala JÖH, PÖH dışında bir şey düşmüyor. O yüzden ben CHP'ye oy vermiş olan milyonlarca yurttaşımıza söylemek isterim ki en yakınınızda sokakta ilk gördüğünüz HDP'linin yanına gidin ve bu meseleleri onlarla tartışın. Sosyalistlerle, kadınlarla feministlerle tartışın. Ekoloji mücadelesi verenlerle, emekçilerle, sendikalarla çünkü asıl demokrasi ittifakı burada kurulacak. Bizim daha çok devlete değil daha az devlete ve daha çok demokrasiye ihtiyacımız var. Bu da demokrasi devletten doğmaz ama demokratik bir devlet pekala kurmak yani devleti halka tabi kılmak mümkün olabilir. Bunun için düşünen, tartışan, özgürce ifade eden bunun için fedakarlıktan çekinmeyen bir halk gerekir. CHP'nin tabanında böyle milyonlarca insan var tıpkı bizim tabanımızda olduğu gibi. Hatta belki AKP'nin tabanında olduğu gibi. Bu insanları birbirleri ile buluşturmak Saray'dan geçmiyor." DİHA

Güncelleme Tarihi: 03 Ağustos 2016, 12:10
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER