1 Kasım seçimlerinin ortaya çıkardığı sonuçlar ve bu sonuçların önümüzde dönemde siyaset yansımalarına dair tartışmalar devam ediyor. Seçim öncesinden başlanarak kullanılan söylem ve uygulamalar, AKP'nin üzerinde çok konuşulan bir seçim atmosferi içerisinde tek başına iktidar olması önümüzdeki dönemin rengini göstermek açısından önemli bir veri durumunda. Özellikle medya üzerinden yapılan baskı ve saldırıların yanı sıra tabanından başlayarak partinin üst kademelerine yönelik girişilen fiziki ve hukuki saldırılarla yapılan bir saldırının hedefi haline gelen HDP'nin 7 Haziran seçim sonuçlarına göre oylarında düşme yaşandı. Partinin en önemli bileşenlerinden biri olan DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, bu sonuçları ve siyaseten içerisine girilecek dönemi değerlendirdi.
Türkiye'nin zorlu bir süreçten geçtiğini ve bununla birlikte normal koşullarda seçime gidilmediğini vurgulayan Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, darbe ortamı ve saldırılara rağmen Haziran'da iradesi yok sayılan milyonların 1 Kasım'da iradesini sandığa yansıttığını dile getirdi. Yüksek, bu nedenle HDP'nin aldığı sonucun bir başarı olduğunu ifade etti.
HDP seçimlere nasıl bir ortamda girdi?
Yüksek'nin seçim sonuçlarının kendileri açısından başarılı olduğunun söylemesinin en önemli nedeni ise maruz kalınan saldırılar.
7 Haziran seçimleri sonrasında HDP ve DBP'ye yönelik faşist saldırıları ile siyasi soykırım operasyonları kapsamında belediye eş başkanlarının tutuklandığını bir atmosferde girildiğini hatırlatan Yüksek, "Kentlerin ablukaya alındığı, sıkıyönetim uygulamalarının yaşandığı bir ortamda HDP'nin seçimlere hazırlandığını ve Ankara Katliamı ile birlikte batıda yapılacak buluşma ve mitinglerin önünün kesildiğini ve medya üzerinden dahi halklara ulaşmasının önünün kesildiğini" söyledi.
'Hatalarımızı değerlendiriyoruz'
Bu şartlarda seçimlere girildiğinin gözardı edilmemesi gerektiğini, şayet bu yapılırsa yanlış bir okuma yapılacağını dile getiren Yüksek, milyonlarca insanın darbe koşullarında sandık başına giderek HDP'de ısrar ettiğini ifade etti. Yüksek, "HDP'de ısrar etmek, yeni demokratik bir Türkiye için ısrar etmektir. 'Ben senin dayattığın sisteme teslim olmayacağım, demokratik bir sistem yaratacağım' demektir. Milyonlarca insan baskılara rağmen dimdik ayakta durmuş ve başarmıştır. Daha iyi bir sonuçta alınabilirdi. Biz bu boyutu ile hatalarımızı değerlendiriyoruz. Ama önce bu koşulları doğuran, iktidara gelmek için ülkeyi kana bulayan hükümeti görmek ve onu eleştirmek gerekiyor. Bu çerçevede iktidarın elde ettiği sonuçların meşru olmadığını ifade etmek gerekiyor" dedi.
'AKP, ülkeyi bölerek tek başına iktidar oldu'
HDP'nin elde ettiği sonuca dair bu gerçeklikle birlikte Yüksek'in üzerinde karşı karşıya olduklarına belirttiği bir diğer gerçeklik AKP'nin tek başına iktidar olduğu gerçeği.
"Bu yol yöntemlerle AKP kazanmış olabilir, ancak Türkiye çok şey kaybetmiştir. Geriye dönüp baktığımızda AKP baskı ve şiddetle kazandı ama Türkiye halkları çok şey kaybetti" diyen Yüksek, AKP'nin bu sonuca ulaşmak için çok ciddi tahribatlar yaratıp, halkları kutuplaştırmak kadar siyasi kutuplaşmayı da en üst düzeye çıkardığının altını çizdi. Bu yüzden de "AKP ülkeyi bölerek, savaş politikaları uygulayarak iktidar oldu. Demokrasi açısından da her şey katledildi" yorumunda bulundu.
'AKP'yi ortak mücadele durdurabilir'
Bu yıkımın önüne geçmek için AKP'nin politikalarına karşı bütün demokratik güçlerin birlikte hareket etmesinin önemli olduğunun altını çizen Yüksek, ilk adım olarak da demokratik bir Anayasanın gelişmesi için toplumsal mücadelenin yükseltilmesi gerektiğini söyledi. Devamında da ancak verilecek bu mücadele sayesinde AKP'nin mevcut politikalarının değiştirile bileneceğinin kaydetti.
Adım atılırsa karşılık bulurlar
Yüksek, AKP'nin Kürt politikası üzerinden Rojava'ya dair yaklaşımını da değerlendirdi. AKP'nin ilk günden bu güne Rojava'da Kürt düşmanlığı politikasını sürdürdüğünü ancak, bu kısır politikalardan çıkması ve Kürtlerle ittifak kurması gerektiğinin altını çizen Yüksek, kendi yaklaşımlarını ise "Eğer AKP politikalarını değiştirip yeni adımlar atarsa, elbette biz de adım atmak durumundayız. Yine Türkiye içinde savaş politikalarından vazgeçer, demokratikleşme ve Kürt sorununun çözümü yönünde bir politika geliştirmeye yönelik adım atarsa elbette bunlar karşılık bulacaktır" sözleriyle tarif etti.
Yüksek'in kendisini dayatan bu ihtiyaca rağmen AKP'nin tersi yönde izlediği politikalar nedeniyle üzerinde durduğu bir diğer önemli konu, KCK'nin seçim sürecinde tek taraflı aldığı 'eylemsizlik' kararını, ısrar edilen savaş politikaları nedeniyle sonlandırmak zorunda kalması oldu.
'Seçim sonuçlarını çok doğru okumuyorlar'
Kürt sorunun ancak operasyonlara son verilmesiyle çözüm aşamasına evrileceğini söyleyen Yüksek, seçimler sonrasında Erdoğan ve AKP yöneticilerinin yaptığı açıklamaların ise tam tersine çözümsüzlük politikalarına işaret ettiğini işaret etti. Yükse, izlenen bu tehlikeli siyasete dair ise şunları söyledi:
"Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Başbakan Davutoğlu ve Akdoğan'ın açıklamaları eğer yeni dönem politikaları ve stratejisini ifade ediyorsa, öyle görünüyor ki müzakere ve diyalog süreci yaşanmayacak. Çünkü savaş çağrısı yapıyorlar. Seçim sonuçlarını çok doğru okumuyorlar. Yeniden 'Bütün Ortadoğu'ya ben hükmedeceğim' gibi havalara girmeye çalışıyorlar. Bugünün Ortadoğu koşullarında bu hava uzun sürmez. Ülkeyi ateş çemberine sokmadan demokratik yollarla dönüştürmek için son fırsattır. Seçim sonuçlarını, 'bunun fırsatı değerlendirmek gerekir' şeklinde okumaları gerekiyor. Eğer AKP demokratik yol ve yöntemlerle değişimi hedef edinmezse, ülkeyi çok iyi bir gelecek beklemiyor."
Yüksek, savaşın ve operasyonların bitmesi için AKP'den önce Türkiye halklarının barış mücadelesini büyütmesi gerektiğini de ifade etti.
'Özyönetim ilan edilen kentlerde HDP'nin oy oranı yüzde 80'nin üstünde'
Yine Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın, Başkanlık sistemini dayatarak özyönetim sistemini karalamaya çalıştığını dile getiren Yüksek, özyönetim ilan edilen kentlerde HDP'nin aldığı oy oranının yüzde 80'nin üzerinde olduğuna dikkat çekti.
HDP'nin oy kaybının, özyönetime bağlanmasının doğru bulmadığını ve bunun 7 Haziran'da 6 milyon insanın iradesinin hiçe sayılmasıyla aynı politika olduğunu belirten Yüksek, "Türkiye 1 Kasım seçimlerine bir rejim tartışması üzerinden gidilmiş olsaydı, 'tekçi bir rejim mi olsun yoksa yerel demokrasi mi olsun' diye yapılsaydı sonuç çok farklı olurdu. AKP bu şekilde seçimlere katılmış olsaydı, kaybederdi. O yüzden 1 Kasım seçimleri ardından başkanlık kelimesini dile getirmediler. Bu ülkenin yüzde 51'i tek tip otoriter yapıya karşıdır" yorumunda bulundu.DİHA
Güncelleme Tarihi: 06 Kasım 2015, 11:47
'AKP, ülkeyi bölerek tek başına iktidar oldu'
DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, seçimlerin ardından Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AKP yetkililerinin savaşı sürdürme yönünde yaptıkları açıklamaları değerlendirdi. Yüksek, seçim sonuçlarını doğru okumayan AKP'nin demokratik yol ve yöntemlerle değişimi hedef edinmemesi halinde ülkeyi iyi bir gelecek beklemediği uyarısında bulundu.