Buluşmaya Halkların Demokratik Partisi (HDP) İstanbul Milletvekili Pervin Buldan, Filiz Kerestecioğlu ve Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da katıldı.
“Bizim anneler hep gözleri açık gidiyor”
Eylemde, kaybedilen Hüseyin Taşkaya’nın eşi Sultan Taşkaya yaptığı konuşmada, “Bugün anneler günü ama maalesef bize anneler günü kutlamıyoruz. Bizim anneler hep gözleri açık gidiyor. Çünkü çocuklarına ait bir kemik bile bulamadan yaşamını kaybediyor. Çocuklarımızın kemiklerine ulaşacakken yeni kayıplar oluyor. Şunu bilin ki ne bu dünyada ne o dünyada yakanızı bırakmayacağız” diye konuştu.
“Çocukları öldürülmüş annelerin günü nasıl kutlanır?”
Kaybedilen Fehim Tosun’un eşi Hanım Tosun yaptığı konuşmada “Bu kadar çocukları öldürdükten sonra meydanlara çıkıp anneler gününü nasıl kutluyorsunuz? Çocukları öldürülmüş, katledilmiş annelerin Anneler Günü nasıl kutlanır? Ben o annelere sabır diliyorum. Bu ülkede çocukların kemiklerine ulaşınca şanslı olan anneler var. Bu anneler varken biz nasıl anneler günü kutlayalım?” dedi.
Tosun’un ardından söz alan CHP Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da, “Helallik istiyorlar. Bu meydandan helallik almayana denk affedilmeyeceksiniz. Bu meydan sizleri affetmedikçe vicdan yükünüzü hep taşıyacaksınız” dedi.
“O anneler acı çekerken kutlanılmaz”
HDP İstanbul Milletvekili Pervin Buldan ise katledilen insanların olduğu bir ülkede Anneler Günü’nün kutlanamayacağını belirterek, “Hacı Birlik arkadaşımızın yoldaşımızın cenazesi sokaklarda sürüklenirken annesinin gözünde yaş varken, anneler günü kutlanmaz. Orhan ve Mehmet Tunç kardeşler katledilirken, onun annesinin yüreğinde acı varken Anneler Günü kutlanmaz, buzdolabında bekletilen çocuk cenazeleri varken, o anneler acı çekerken, Anneler Günü kutlanılmaz. Çocuklarının kemiklerine ulaşınca şanslı olan annelerin olduğu bir ülkede Anneler Günü kutlanılmaz. Bizim mücadelemiz sürecek. Ancak şu bilinsin ki gelene de gidene de hakkımızı helal etmiyoruz” dedi.
Buldan’ın ardından, 4 Mayıs 1992’de İstanbul’da kaybettirilen üniversite öğrencilerinden Hüsamettin Yaman’ın ağabeyi Feyyaz Yaman, kardeşi ve Soner Gül’ün kaybedilme hikayelerini hatırlattı.
Yaman, “23 Nisan’ı çocuklara bayram ettiği dönemde, çocukları katlettiler. Onların cesaretlerinin ardında korkuları var. O nedenle yüzleşmekten korkuyorlar” diye konuştu.
“Mesleğinizle ilgili kural ve ilkeleri çiğnemekten vazgeçin”
Haftanın açıklamasını İnsan Hakları Derneği (İHD) İstanbul Şubesi Gözaltında Kayıplara Karşı Komisyon adına Meryem Göktepe okudu.
Kaybedilenlerin sorumluluğu olanlara dair yargılamada bugüne kadar hiçbir gelişme olmadığını hatırlatan Göktepe, “Adil yargılamanın gerçekleştirilmesi ve ceza adaleti sisteminin düzgün işlemsinde kilit rol oynayan savcılar, 24 yıldır Yaman ve Gül dosyasında görevlerini adil, tarafsız ve insan haklarından yana icra etmediler” dedi.
“24 yıldır söyledik söylemeye devam edeceğiz” diye devam eden Göktepe, Yaman ve Gül’ün gözaltında kaybedilmesinde sorumluluğu olan dönemin yetkililerin cezalandırılmasını istedi.
Göktepe son olarak, “Savcılara göreve çağırıyoruz; mesleğinizle ilgili uluslararası kural ve ilkeleri çiğnemekten vazgeçin; adil yargılamanın gerçekleştirilmesi ve ceza adaletinin sağlanması için harekete geçin” diye konuştu.
Soner Gül ve Hüsamettin Yaman’a ne oldu?
“İstanbul Üniversitesi Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulu öğrencisi Hüsamettin Yaman ve Cerrahpaşa Tıp Fakültesi öğrencisi Soner Gül, 4 Mayıs 1992’de Fındıkzade otobüs durağından polisler tarafından gözaltına alındı.
“Ailelerinin, arkadaşlarının ve İnsan Hakları Derneği’nin tüm girişimlerine rağmen gözaltına alındıkları kabul edilmedi.
“19 Aralık 2011’de özel harekât polisi Ayhan Çarkın’ın itiraflarında, Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ü gözaltına aldıktan sonra ormanlık bir alanda sorguladıklarını ve infaz ettiklerini açıkladı.
“Bunun üzerine Yaman ailesi, dosyanın yeniden açılması için suç duyurusunda bulundu.
“Çarkın’ın ifadesine rağmen Ankara-İstanbul arası gidip gelen dosya, örgütlü suçlar kapsamından çıkarıldı ve devlet memuru suçları bürosuna iade edildi.
“Savcılar, görevlerini adil ve tarafsız olarak yerine getirmediği için bugüne kadar dosyada bir ilerleme sağlanamadı.
“Hüsamettin Yaman ve Soner Gül’ün kaybedilmesinden İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli polisler Ali Osman Akar, Şefik Kul, Ali Çetkin, Ayhan Özkan, Ahmet Sakarya, Hasan Erdoğan, Baki Avcı Fikret Işınkaralar, İstanbul Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube Müdürü Reşat Altay, İstanbul Emniyet Müdürü Necdet Menzir, İstanbul Valisi Hayri Kozakçıoğlu, Emniyet Genel Müdürü Yılmaz Ergün, İçişleri Bakanı İsmet Sezgin, Başbakan Süleyman Demirel sorumlu.”İMC
Güncelleme Tarihi: 07 Mayıs 2016, 16:45