Şırnak'ın Silopi ilçesi Zap Mahallesi'nde 7 Temmuz'da adeta tüm kente savaş açarak saldıran polis, gün boyu kenti taramış, birçok yeri ateşe vermişti. Saldırılarda polis kurşunlarıyla 3 kişi yaşamını yitirmiş, onlarca kişi ise yaralanmıştı. Yaralıları hastaneye taşımak isteyen yurttaşlar ise hastane kapısında taranarak gözaltına alınmış, gözaltında yoğun işkencelere maruz kalmıştı. Gözaltında polis işkencesine maruz kalan yurttaşların anlatımları yaşanan vahşetin her gün yeni bir ayrıntısını ortaya çıkarıyor.
Yaralıları hastaneye taşırken gözaltına alınan ve çıkarıldığı mahkemede serbest bırakılan yurttaşlardan F.A., gözaltında tutuldukları Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğü'nde yaşadığı vahşeti anlatarak, polislerin silahlarıyla kendilerine tecavüzde bulunduğunu anlattı.
YARALILARI GÖTÜRÜRKEN GÖZALTINA ALINDI
F.A., polis saldırısında yaralanan bir akrabasını hastaneye götürürken gözaltına alındığını söyledi. Yaralıları arabayla hastaneye götürdüklerini ve hastane kapısına vardıklarında 30 civarında polisin silahlarını kendilerine doğrulttuklarını belirten F.A., "Bizi araçtan indirdiler ve bizlere, akrabalarımıza ağır küfürler savurdular. Sonrasında hepimizi yüz üstü yere yatırdılar ve yaralıları da getirdiler. Polislerden biri ayağıyla yaralı akrabam Hasan Aşula'nın yarasına bastı, yaralıyı öldürmelerine az kalmıştı" dedi.
'HEPİMİZİ ÜST ÜSTE YIĞDILAR'
Gözaltına alındıktan sonra polislerin kendilerini sürekli dövdüğünü belirten F.A., gözaltındaki işkenceyi şöyle anlattı: "Bizi gözaltına aldıktan sonra bir araç çağırdılar. Birbirlerine 'Bunlar insan değil, bunlar koltuklara oturmasın' diyorlardı. Hepimizi üst üste yığdılar. Altta kalanlar nefes alamıyordu. Yukarda kalanlara ise polis saldırıyordu."
KERPETEN, YANGIN TÜPÜ, SİLAH DİPÇİKLERİ…
F.A., Silopi İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldüklerinde işkencenin dozajının iyice arttığını ve polislerin kerpeten, yangın tüpleri ve keleş dipçikleriyle kendilerine saldırdığını anlattı. F.A., emniyette yaşadıklarını şu sözlerle aktardı: "Emniyete götürüldüğümüzde, sabah yaralıları hastaneye götürürken gördüğüm ve elimi kaldırarak 'yaralıları götürünceye kadar durun' diye seslendiğim bir polis vardı. O polis beni arıyordu. Beni görür görmez keleş dipçiğiyle bana vurdu. Vurduklarında kendimden geçtim, sonra bir polis yangın tüpünü getirerek yüzüme sıktı ve beni ayıltmaya çalıştı. O sürede, bir polis 'Bu köpek öldü' derken bir diğer polis ise 'Ölmüşse götürüp Zap alanına atalım' diye cevap verdi. Daha sonra bizi bodrum katına indirdiler ve 'Eğer hareket ederseniz sizi öldürürüz' tehdidinde bulundular. Bir polis, 'Benim devrem yaralandı, eğer ölürse hepinizi öldürürüm' dedi. Bu biçimde bize işkence ettiler."
'SİLAHLARININ NAMLUSUNU PANTOLONLARIMIZIN İÇİNE SOKTULAR'
F.A., daha sonra polislerin onu bir odaya götürdüğünü, orada yalnızca kendisine işkence ettiklerini anlattı. Kirli savaş sürecinde gözaltında polis ve askerin sıklıkla gerçekleştirdiği cop veya silahla tecavüze maruz kalan F.A., yaşanan vahşeti şöyle anlattı: "Bir polis beni odaya götürdü. Bana bir parça tel göstererek 'Sana elektrik vereceğim' dedi. Bir diğeri kerpeten getirerek 'Dişlerini çekeceğim' dedi. Beni ve arkadaşlarımı çok dövdüler. Kuran-ı Kerim üzerine yemin ederek bir şey yapmadığımı söyledim. Başımıza bir çok şey getirdiler. Bir çoğu aklıma gelmiyor çünkü kendimde değildim. Bazıları silahlarının namlusunu pantolonlarımızın içinde gezdirerek makatımıza soktu. Bize bir çok şey yaptılar."
'İNSANLARI GÖRDÜĞÜMDE POLİS SANIP KORKUYORUM'
F.A., polislere cevap verdiği için polislerin en çok ona saldırdığını belirterek "Onlar kendi açılarından savaş başlatmışlar ve bizi vuruyorlar. Kendi aralarında 'Şimdi ne 90'lı yıllar ne de 80'li yıllara benziyor' biçiminde konuşuyorlardı." Yaşadıklarından dolayı halen kendine gelemediğini belirten F.A., sözlerini şöyle tamamladı:" Şimdi kendimde değilim. İnsanları gördüğüm zaman polis sanıp korkuyorum." /DİHA