Seçimlerden sonra AKP'nin devreye koyduğu savaş sürecini değerlendiren akademisyenler, AKP'nin kendi iktidarını kalıcılaştırmak ve bu konuda diğer aktörleri siyaset dışına itmek için bu savaşı başlattığına dikkat çekti.
'Savaş herkesi mağdur ediyor'
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, yürütülen savaşın bir konsept olmaktan çıktığını, özel olarak doğrudan doğruya tek bir kişinin diktatörlüğüne hizmet etmek üzere kurgulandığını söyledi. Bu savaşa karşı engel olabilecek, iktidarın oyunlarını boşa çıkarabilecek tek gücün HDP olduğunu söyleyen Yalçınkaya, saray ve mevcut iktidarın HDP'yi dışlamak, eski pozisyonuna itmek istediğini dile getirdi. Yalçınkaya, "Bedeli ne olursa olsun. Birileri savaşı göze almış olsa bile, bu savaşta herkes mağdur oluyor. Hepimizin çocukları ölüyor" diyerek, savaşın durdurulması ve ellerin tetikten çekilmesini istedi.
'Cizre'de devlet terörü yaşandı, lanetlemek zorundasınız'
İnsan olan herkesin öncelikle yürütülen savaşın durdurulması için çaba göstermesi gerektiğinin altını çizen Yalçınkaya, tırmanan savaşa karşı yapılan "Bayrak yürüyüşlerini" doğru bulmadığını vurguladı. Yalçınkaya, şöyle devam etti: "Burada terörü lanetlemek adına yürüyüş ve gösteri yapanlara şunu sormak lazım. Terörü lanetleniyorsunuz, peki her türlü terörü de lanetliyor musunuz? Cizre'de yapılan bir devlet terörüydü. O zaman bunu da lanetlemek zorundasınız. Hiç kimse orada katledilen 21 sivilin yaşamını yitirmesini meşrulaştıramaz. Bir devlet kendi ilçesinde ve insanını günlerce kapatıp tanklarla toplarla saldıramaz. Terörü lanetleyen herkes Cizre'de yaşanan devlet terörünü de lanetlemek zorunda. Bu savaşın müsebbibi belli, Türkiye açık bir diktatörlüğe doğru gidiyor. Diktatörlüğe karşı gelen tek güç ise HDP'dir."
'AKP'nin ciddi bir meşruiyet sorunu var'
Doç. Dr. Betül Yarar ise, gün geçtikçe savaşın şiddetlendirildiğine işaret ederek, "Otoriter rejimlerin tipik özelliği belirli bir amaca kilitlenmesidir. Tek akıldır egemen olan ve amacı meşrulaştıran. Bu amaca ulaşmak üzere her yol meşrudur ve görev telakki edilir kadrolarca. Amacın sorgulanamazlığı ise en temel tehlikedir. AKP kendisine bir saldırı gibi okuduğu için bu sürece, karşı saldırıya geçtiğini ifade ediyor. AKP'nin kabul etmek istemediği ciddi bir meşruiyet sorunu var. AKP bir zamanlar eleştirdiği ne varsa bugün onu yapıyor. Vesayet rejiminin hem akıl yürütüme biçimini hem de tüm araçlarını yürürlüğe sokmuş durumdadır" dedi.
'AKP toplumsal bir kaos yaratmayı hedefliyor'
Siyasal dilin değil, düşmanlık dilinin hakim olduğunu söyleyen Yarar, yürütülen savaş ile birlikte siyasetin değil şiddetin önünün açıldığını ifade etti. AKP'nin bilinçli bir biçimde toplumu ve tüm siyasal aktörleri şiddet alanına doğru çektiğini ifade eden Yarar, bununla da toplumda bir kaos yaratılarak işin içinden çıkmayı hedeflediğini söyledi. Yarar, AKP'nin yürüttüğü savaş ile başarılı olamayacağını belirterek, AKP'nin gücünün ve toplumsal tabanının artmadığını kaydetti.
'Seçim bir mevzi savaşı kazanmamız lazım'
Savaşa karşı halkın hala misilleme siyaseti şansı olduğunu söyleyen Yarar, bu nedenle 1 Kasım seçimlerinin stratejik öneme sahip olduğunu vurguladı. Yarar konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Herkesin tetikten elini çekmesi için bu bir fırsat. Toplumsal iradeye saygının gereği silahlar susmalı ve güvenli koşullarda seçim gerçekleştirilmeli. Eğer seçim düzeyindeki bir demokrasiye bile sahip çıkamaz, bu mevziyi kaybedersek işler çok daha zorlaşır. Bu bir mevzi savaşı. Şu andaki mevzimiz de parlamenter siyaset. Ama toplumsal alandan ve siyaset yoluyla parlamento ve seçim mevzisine akan bir siyaset. Bunun için herkes üzerine düşeni yapmalı. Yapmayan da halk nezdinde kaybedecek olandır. Onu halkın yargısına teslim etmenin yolu siyasetin önünü açmaktır."
'Türkiye koyu bir karanlığa gömüldü'
Yrd. Doç. Dr Melda Yaman Öztürk de, 7 Haziran seçimlerinden sonra Türkiye'nin savaşa sürüklendiğini ifade ederek, seçimin ardından çok geçmeden halkın kendisi savaşın içinde bulduğuna işaret etti. Yürütülen savaşın çok karanlık bir biçimde gerçekleştiğini aktaran Öztürk, Cizre'de sivillerin günlerce tecrit edilip, vurulmasının da bunu açık göstergesi olduğunu kaydetti. Barış sürecinden umutlu olduklarını ifade eden Öztürk, şöyle devam etti: "Kayda değer bir gelişme gerçekleşmemişse de, silahlar susmuştu, daha aydınlık günlerin yaşanacağı beklentisi içindeydik. HDP'nin güçlü bir biçimde Meclis'e girmesi de umutları tazelemişti kuşkusuz. Ama birkaç günde Türkiye koyu bir karanlığa gömüldü. Savaşın, bu sürecin hemen akabinde başlatılması ne kadar da düşündürücü. Planlanan ne? Bu ancak savaştan çıkarı olan kesimlere bakarak anlaşılır. Umudu tüketmek, barışı sonlandırmak kimin çıkarıysa, savaşı başlatan da odur" şeklinde konuştu.
Öztürk, barışı inatla, sonuna kadar savunmak gerektiğini belirterek, sivil toplum örgütlerinin, sendikaların, herkesin barıştan yana olduğunu haykırmak, devlet terörünün yaşandığı Cizre ve diğer il, ilçe halkıyla bütünleşme çağrısında bulundu. DİHA
Güncelleme Tarihi: 18 Eylül 2015, 11:42
'Savaş herkesi mağdur ediyor'
Ankara Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ayhan Yalçınkaya, AKP'nin ve Erdoğan'ın "Özellikle yaratılmak istenen diktatörlüğün" önünde engel olarak gördüğü HDP'yi ve Kürt siyasetini hedef alarak savaşı başlattığını belirterek, "Şimdi teröre karşı yürüyoruz diyenler, her şeyden önce Cizre'de yaşanan devlet terörünü lanetlemek ve kınamak zorundadır" dedi.