Koşuyolu Parkı'ndaki Yaşam Anıtı önünde gerçekleştirilen açıklamaya çok sayıda kentteki temsilci katılırken kurumlar adına açıklamayı Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi yaptı. Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinde başlayan halk ayaklanmalarının 3 yıl öncesinde Suriye'de de yansıdığını ve iktidardaki Baas rejimi ile çeşitli gruplar arasında başlayan çatışmanın daha sonra acımasız bir savaşa dönüştüğünü belirten Elçi, Birleşmiş Milletler (BM) verilerine göre bugüne kadar çoğu sivil 120 bini aşkın insanın yaşamını yitirdiğini, yüz binlerce insanın yaralandığını ve milyonlarca sivil insanın da yaşam alanlarını ve ülkesini terk etmek zorunda bırakıldığını dile getirdi.
Elçi, öteden beri ırkçı Suriye Baas rejimi tarafından başta dil, kültür, vatandaşlık ve mülkiyet hakkı olmak üzere temel insani haklarının dahi elinden alındığını belirterek, baskı ve zulme maruz kalmış Rojava halkının bu süreçte bir yandan rejim güçlerine öte yandan da çeşitli çete ve gruplara karşı meşru hakkı olan kendini savunma ve varlığını koruma hakkını kullanmaya çalıştığını dile getirdi. Rojava'nın uzun bir süre çevre ülkelerin ambargosu altında, insani yardım alamadan, tıbbi ve diğer yaşamsal maddelerden bile yoksun kaldığını kaydeden Elçi, Türkiye ve diğer birçok ülke tarafından desteklenen değişik grupların işkence, infaz ve katliamlarına karşı direnen, onurlu bir mücadele veren Rojava'daki Kürt halkını, nihayet uluslararası hukuk çerçevesinde kendi geleceğini belirleyerek meşru ve demokratik yönetimini oluşturduğunu vurguladı.
İNSANİ DAYANIŞMA VE KAZANIMLARI KORUMA ÇAĞRISI
Rojava halkının, büyük zorluklar altında yaşam mücadelesi vermeye çalıştığını ifade eden Elçi, Rojava'nın yeni saldırılarla da karşı karşıya olduğuna dikkat çekti. Özellikle Rojava'nın Kobanê Kantonu'nun Irak-Şam İslam Devleti (IŞİD) adlı grubun saldırı ve katliamlarının tehdidi altında olduğuna dikkat çeken Elçi, "Daha önce Esad rejimine 'muhalif' gruplardan biri olarak desteklenen, diğer çete ve gruplarla birlikte Kürt sivil halka karşı ağır suçlar işleyen bu grup, bugün artık Türkiye'de de silahlı eylemlere girişmiş, herkes için ne kadar tehlikeli bir yapı olduğu ortaya çıkmıştır. Halen Suriye'de Kürt, Türkmen, Arap ve diğer birçok etnik kökenden insanın bir arada ve güvenlik içinde yaşayabildiği, kısmi bir istikrarın hakim olduğu tek bölge olan Rojava, büyük abluka ve saldırı altındadır" dedi.
Diyarbakır'daki 117 sivil kurum olarak öncellikle Kürtleri zor ama onurlu bir mücadele veren Rojava halkıyla insani dayanışmaya, demokratik kazanımlarını korumaya ve desteklemeye çağırdıklarını dile getiren Elçi, "Kürt halkının demokratik mücadelesinde tarihi bir aşamayı ifade eden Rojava'yı korumak ve dayanışma göstermek dünyadaki tüm Kürtler için tarihi bir sorumluluktur. Öte yandan Türkiye'nin Suriye'ye ticareti son bir yılda artış göstermiş, ticaret hacmi neredeyse iç savaş öncesi düzeye yaklaşmıştır. Ancak Türkiye'nin Rojava'ya uzanan sınırında yer alan kapılardan hiçbir şekilde ticaret yapılamamakta, bu kapılardan insani yardım bile gerçekleşmemekte, Rojavalı yetkililer bile büyük zorluklarla geçiş yapabilmektedir. Bu nedenle Türkiye'yi Kürt, Türk, Arap ve diğer birçok etnik grubun birlikte yaşadığı Rojava halkına zarar veren politika ve uygulamalardan vazgeçmeye, komşuluk ilişkileri çerçevesinde, başta insani yardım ve sınır ticaretinin önünü açmaya davet ediyoruz" diye belirtti.
Elçi, son olarak BM ve diğer uluslararası kurumları da baskı ve zulme karşı direnerek uluslararası hukuka uygun şekilde, self determinasyon hakkı çerçevesinde geleceğini belirleyen Rojava halkının meşru-demokratik yönetimini tanımaya, işkence ve katliamlarla karşı karşıya bulunan sivil halkı korumaya ve kendi belgelerinden kaynaklanan sorumluluklarını yerine getirmeye çağırdıklarını dile getirdi. Yapılan açıklama "Bijî berxwadana Rojava" sloganı ve alkışlar ile son buldu.