CHP Genel Başkanı Özgür Özel, dışarıdan yapılan rektör atamalarına ve onların uygulamalarına karşı yaklaşık 4 senedir Boğaziçi Üniversitesi akademisyenleri tarafından sürdürülen nöbetin 971. gününde destek için bugün üniversiteye geldi.
Ziyaret sonrası basın açıklamasında bulunan Özel'in açıklamaları şöyle:
BİR KAYYUM, BİR İŞGALCİ VAR ŞU ANDA: Nöbet, kayyumluk binasına, çünkü orada bir rektör yok, bir kayyum var, bir işgalci var şu anda. Kayyumluk binasına sırtının dönen öğretim görevlilerinin, hocaların 15 dakika süreyle sessiz protestosundan ibaret. Ardından da kısa bir açıklama okunuyor. Bu açıklamaya şu anda profesör olmuş ve artık ellerindeki kamu gücüyle zarar veremeyecekleri hocalar katılıyorlar. Öyle de olsun istiyorlar. Yoksa gözü dönmüş, elindeki güçle kime saldıracağını bilemeyen, buradaki kurum kültürünün katili kayyum öğrenci bulursa soruşturma açıyor; disiplin cezası veriyor, okuldan uzaklaştırma cezası veriyor. Oradan bir suç icat edebilirlerse mahkeme açıyorlar, yargılıyorlar. Öğrencileri bezdirip, yıldırıp ya eylem yapmamaya ya da yapanlardan kurtulmaya bakıyorlar. Yine akademik kadro içinden emeği gereği yaptığı akademik katkılar, bilimsel çalışmalar gereği yükselmesi gerekenleri yükseltmiyorlar. Bunu bahane ediyorlar.
BİENALDE SERGİLENSE ÖDÜL ALIRDI: Bırakın mezununu içeri sokmamayı 'ben buradaki ışıktan yararlanmak istiyorum' diyen herkese açıktır üniversitenin kapısı. Ama maalesef böyle bir noktadayız. 4 Ocak'ta ilk protestolar başladığında 8 Ocak'ta Erdoğan öğrencilere terörist dediğinde üniversitenin kapısına kelepçe dahi takıldı. Bienalde sergilense ödül alırdı o fotoğraf. Bunu bizzat bu rejim yapmıştır. Kapıya takılan kelepçe bugünkü saray rejiminin üniversiteye nasıl baktığını tam olarak fotoğrafıdır.
REJİMİN ACIMASIZLIĞINI GÖRÜNCE AK PARTİ'Yİ BIRAKTILAR: Bakın Doğu Demirtaş’ın annesi Sarıyer AK Parti Kadın Kolları Başkanı’ydı, doktor hanım. Doğru mu Sertaç Bey? Sertaç Bey de Tayyip Bey’in en yakın siyaset arkadaşlarından biriydi. İkisi de başlarına gelince, bu rejimin ne acımasız olduğunu oğulları üzerinden görünce AK Parti’yi bıraktılar, buradaki direnişe destek veriyorlar. Çocukları dünyanın bir yerinde o ülke için çalışıyor artık. İlk kayyum bir yıl kadar dayandı. Yerine ikincisi; Naci İnci, kayyumlukta birinci... Hadsizlikte birinci birini getirdiler. Bu kadar kötüsü herhalde dünya tarihinde yoktur. Bu kadar kötü rektör olmaz diyeceğim, rektör değil. Kayyum diyeceğim, kayyumluk bir hukuki müessese. Bu işgalci, bu cellat buraya geldi ve Melih Bulu’nun dayanamadığı, sinirinin kaldırmadığı yerden devam ediyor. Üç yıldır inat ve ısrarla devam ediyor. Hocalar da üç yıldır ısrarla ve inatla ona karşı mücadele ediyorlar.
AKADEMİSYENLERE SORUŞTURMA, DAVA AÇILDI: Bugüne kadar bu eylemlere katılan bütün akademisyenlere soruşturma, dava açıldı. Can Candan, Tolga Sütlü, Yıldız Silier gibi akademisyenlerin görevleri hukuksuzca sonlandırıldı. Hoca geliyor kapıdan girecek, dersi var giremezsin diyorlar. İşgalci işgal etmiş orayı sokmam içeriye diyor. Bilgisayar mühendisliği anabilim dalı başkanı Prof. Dr. Cem Say'ı arkasını rektörlüğe döktü diye dersine almıyorlar. Mahkeme karar alıyor 2 kez geri dönüyor görevine. Can Can için 2 kez göreve dönme kararı olmasına rağmen 3. kez görevine son veriliyor.
BOĞAZİÇİ’Nİ DE TÜRKİYE’Yİ DE SİZE DAR EDECEĞİZ: Şu içeriye girdiğim andan çıktığım ana kadar, öğrencisiyle, öğretim görevlisiyle, çalışanıyla herkesin gözleri çakmak çakmak, bu mücadeleyi destekliyor. Ama gözümüzün içine bakamayanlar tarafından memlekete bu zulüm yapılıyor. Her birisi dahi düzeyinde iyi yetiştirilmiş 200’ün üzerinde öğrenci, sadece Almanya’ya kaptırıldı. Şu dört yıllık kavganın sonunda. Bunu merak ediyorsa, iktidara müzahir medyaya da söylüyorum. A Haber gelsin, istediği kadar öğrenci ismini vereyim, röportaj yapsın. Kaan’a sorsun ‘Sen niye ordasın’ diye. Doğu Demirtaş‘a sorsun. Sarıyer AK Parti Kadın Kolları Başkanlığından istifa eden Doktor Hanım’a sorsunlar, ‘Senin oğlunun başına ne geldi’ diye. Türkiye bu öğrencileri kaybediyor, bu kadar büyük kötülük olmaz arkadaşlar. Bir ülkeye bu kadar büyük kötülük olmaz. Bu kadar büyük kötülük ancak tasarlayarak olur. İhmalen olmaz, hatayla olmaz, kusurla olmaz, kasıtla olur. Sen bu kurumu çökerteceksin de ne işine yarayacak? Yetişmiş bu kadar öğrenciyi kaptıracaksın da ne işe yarayacak? Bu hocalar oturup sıcakta daha iyi şeyler üretmek için çalışacaklarına, her gün gidip de orada yağmurda, ayazda, güneşte dikilecek de senin ne işine yarayacak? Buradan bir kez daha bu vicdansızlığa, bu izansızlığa ‘dur’ demek istiyorum. Durun artık. Yeter. Bu mücadeleyi bugüne kadar Boğaziçi Üniversitesi, kurumları zarar görmesin diye kendileri halletmek üzere hep ihtiyatlı davrandılar. Ama artık anlaşılıyor ki bu meseleyi daha fazla toplumsallaştırmak lazım. Biz bu konuda Cumhuriyet Halk Partisi olarak bir milyon 600 bin üyemizle, 81 il başkanımızla, 39 ilçe başkanımızla, bütün belediyelerimizle ve bütün milletvekillerimizle ne kadar destek isteniyorsa o kadar vereceğiz. Bu meseleyi toplumsallaştıracağız. Bu kayyuma da, bu kayyum rejimine de, bu saray rejimine de bu yaptıklarını yanına bırakmayacağız. Boğaziçi’ni de Türkiye’yi de size dar edeceğiz. Hodri meydan.