Özgen: Emniyet ısrarla bizi gar alanında tutmak istedi

KESK Eşbaşkanı Lami Özgen, katliamdan sonra ortaya çıkan belgelerin katliamdan bütün devlet kurumlarının haberdar olduğunu gösterdiğini belirterek, emniyetin katliamın yaşandığı saate kadar ısrarla kitleyi gar önünde tutmak istediğini söyledi.

Özgen: Emniyet ısrarla bizi gar alanında tutmak istedi
"Eğer öyle yapsaydık, çok daha fazla kişi hayatını kaybedecekti" diyen Özgen, miting öncesi en son 8 Ekim'de görüştükleri emniyet yetkililerinin kendileriyle hiçbir bilgiyi paylaşmadığının altını çizdi. Aynı zamanda katliamın hedefinde KCK tarafından ilan edilen eylemsizlik kararının olduğunu vurgulayan Özgen, katliamın bütün öteki kesimleri hedef aldığını ve 39 kentte cenazelerin gittiğini kaydetti.
Ankara'da 10 Ekim Cumartesi günü "Barış Mitingi"ne yönelik düzenlenen saldırıda 100'ün üzerinde yurttaş katledildi, yüzlercesi yaralandı. Türkiye tarihinin en kanlı katliamının üzerinden geçen 13 günde ortaya çıkan birçok belgede, katliam istihbaratının daha önceden devlet yetkililerinde bulunduğunu ortaya koydu. "Barış Mitingi"nin dört çağrıcı örgütünden biri olan KESK'in Eşbaşkanı Lami Özgen, yaşanan katliamın hedefi ve sonrasında yaşanan gelişmeleri DİHA'ya değerlendirdi. 
'Ortak gelecek talebimize karşı katliam yaptılar'
Özgen, yaşananların geçmişteki katliamların bir devamı niteliğinde, içinde hükümetin, devlet kurumlarının ve çeteci cihatçı örgütlerin yer aldığı planlı bir katliam olduğunu söyledi. 7 Haziran sonrası devreye sokulan savaş sürecine karşı 10 Ekim günü en kitlesel ve en geniş yelpazede "barış" talebinin haykırılmak istendiğini belirten Özgen, "Bizim, ortak geleceği, demokrasiyi talep etmemiz, savaş politikaları üzerinden kendi iktidarını kuran Cumhurbaşkanı ve AKP'nin kendisi açısından bir tehlike olarak gördüğü için bu planlar devreye girdi. Bu katliamın hedefini iyi anlamak için katliama uğrayan kesimlere bakmak lazım. Emekçiler, işçiler, Kürtler, Lazlar, Çerkesler, Aleviler, diğer halklar ve inanışlar bu katliamla karşı karşıya kaldı. Bu katliamın Diyarbakır'ın, Suruç'un devamı olduğunu biliyoruz. Halkların ortak barış talebine, ortak geleceklerini belirleme talebine yönelik bir katliam yaptılar" dedi.
'Cenazelerimiz 39 ayrı ile gitti'
Özgen, Türkiye'nin bütün bölgelerinin katliamı hissettiğini ve bunun karşısında tüm muhalif kesimlerin daha da birbirine kenetlendiğini söyleyerek, "Türkiye'nin bütün bölgelerine, 39 bölgeye cenazemiz gitti. Bu katliamla Türkiye'de bir arada mücadele etmeyi hedefleyen bütün kesimleri boğmak istediler, ancak katliam karşısında ne biz emekçiler ne de Türkiye'nin demokrasi güçleri bir savrulma, geri çekilme yaşamadı. Katliam sonrası geliştirdiğimiz dayanışma ilişkisi üzerinde mücadelelerimizi sürdüreceğiz. Mitingin çağrıcısı olan dört örgüt olarak süreci sonuna kadar götürüp eylem ve hukuksal boyutlarını bir yüzleşme ve adalet sürecine dönüştüreceğiz" şeklinde konuştu. 
'En son 8 Ekim'de görüştük hiçbir bilgi paylaşmadılar'
Katliam sonrası saldırının istihbarat ve emniyet tarafından bilindiğini ortaya çıkartan belgelere dikkat çeken Özgen, "Bizim emniyetin görüşmelerimizde, istihbarat bilgilerinin olduğu, günler öncesinden kimi devlet kurumlarının alarma geçildiği, önlemlerin alındığı gibi hususlar asla paylaşılmadı. 8 Ekim Perşembe günü saat 14.00'te tertip komitemiz emniyet yetkilileriyle toplantı yapmış ve herhangi bir sıkıntının olup olmadığı yönünde görüşülmüştür. Biz daha sonrasında öğreniyoruz ki kamu kuruluşların uyarılmış, kimi tedbirler alınmış. Böylesi bir durumu, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Valilik yetkililerinin bizimle paylaşmaması büyük bir suç ve katliama ortak olmaktır" dedi.
'Emniyet ısrarla saat 10.00'a kadar garda tutmak istiyordu'
Özgen, her miting sürecinde olduğu "Barış Mitingi" öncesinde de güvenlik konusunda Valilik ve Emniyet ile görüşme yaptıklarını belirterek dikkat çekici ifadelerde bulundu. Özgen, şunları söyledi: "Bizim miting başvurusundaki talebimiz gar alanının toplanma yeri olacağı sabah saat 08.00'den akşam saat 16.00'ya kadar trafiğe kapatılması yönündeydi. Emniyet bunu ilk etapta kabul etti ancak daha sonra yer ve zamanda değişikliklere yönelik yazılı bir beyanda bulundular. Miting günü sabah 09.30'a kadar özellikle Ankara Büyükşehir Belediyesi tarafından gelen caddenin trafiğe kapatılması istedik. Kitlenin fazla olması ve alan sıkışıklığından dolayı bizim uyarılarımız sonucunda kapatmak zorunda kaldılar. Yoksa biz kapatacaktık. Emniyet yetkilileri ısrarla 'Saat 10.00'u bekleyin, saat 10.00'da yürüyüşe geçeceksiniz' diyorlardı. Yani emniyet saat 10.00'na kadar gar alanından hareket etmemizi engellemeye yönelik sürekli yönlendirmeler içerisinde bulundu. Ancak kitlenin fazla olması ve kortej oluşturmak istediğimiz için kitlenin büyük bir kısmını gar alının önüne almak zorunda kaldık. Yoksa o patlamalarda çok daha fazla kişi yaşamını yitirecekti." 
'Mitingde sivil polislerin olmaması kocaman bir soru işaretidir'
Özgen, katliam bölgesinde hiçbir sivil polisin bulunmamasına da dikkat çekti. Daha önceki bütün mitinglerde, alanının birçok bölgesinde sivil polislerin görev yaptığına işaret eden Özgen, "İki bomba patlıyor geniş bir alanda ve önceki mitinglerin tersine alanın belli noktalarında olan 2'li 3'lü gruplar halindeki sivil polisler bu sefer yok. Bu mitingde sivil polislerin olmayışı emniyetin bilgisi dâhilinde bu katliamın planlandığının somut göstergesidir. Yaşamını yitiren ve yaralanan insanlarımızın içinde bir tane güvenlik görevlisinin olmaması kocaman bir soru işaretidir. Hukuksal zeminde önemli verilerden biridir. Yani Ankara emniyeti kendi güvenlik güçlerine yönelik böylesi bir önlem alırken, bizim katledilmemizin suç ortağı oluyor" diye konuştu. 
Özgen, "Tüm bu parçaları yan yana koyduğumuz da, devletin önceden bilgisi var ama uyarmıyor, tedbir almıyor. Saat 10.00'a yönelik bir istihbarat bilgisi var ısrarla o bölgede kitlenin yoğun olarak kalmasında ısrarcı oluyor. Bu katliamda hükümet suç ortağıdır" dedi. 
'Katliamın başka bir hedefi de eylemsizlik kararıydı'
Katliam günü KCK tarafından alınan "eylemsizlik" kararını da değerlendiren Özgen, "Toplumun uzun süredir talep ettiği eylemsizlik kararının bu miting sürecine denk gelmesi bütün ötekilerin barış için daha anlamlı olacaktı. Geçmişte ateşkes ihtimalinin olduğu her dönemde katliamlar devreye sokuldu. Daha önceden eylemsizlik kararına ilişkin bazı ibarelerin KCK tarafından duyurulması bunun yarattığı ortam katliamla hedef alınmak istendi. Katliamın bir başka hedefi de ateşkes ile ülkenin içine gireceği barış ortamının yok edilmesiydi. Biz tüm sorunların diyalog ve müzakere ile aşılacağını tekrar söylüyoruz. Katliamlar sadece acı ve öfkeyi biriktiriyor. Derhal karşılıklı ateşkesin sağlanması ve çözüm sürecine geri dönülmesini istiyoruz" şeklinde konuştu. DİHA

Güncelleme Tarihi: 23 Ekim 2015, 10:39
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER