Kaftancıoğlu, Birgün’den Berkant Gültekin’e anlattı.
Son 10 günde Türkiye’nin en çok konuşulan insanı oldunuz. Başkanlığa aday olduğunuzda, böyle bir etki yaratabileceğinizi tahmin etmiş miydiniz?
Benim iddiam, 2019 seçimlerinde İstanbul’u Saray’ın elinden alıp halka teslim etmek. “İstanbul’dan geldiler, İstanbul’dan göndereceğiz” sloganıyla çıkış yaptık. Bu aşamadan sonra Saray’ın da dahil olduğu bir karalama kampanyasıyla, tüm Türkiye’nin konuştuğu kadın siyasetçi durumuna geldim. Açıkçası şaşırmadım ama bu denli yalanlarla, iftiralarla büyük bir karalama kampanyası yapılacağını düşünmemiştim. Çünkü ben Canan Kaftancıoğlu olarak, geçmişte olduğu gibi bugün de, karalamalarla değil yaptığım işle ve ürettiklerimle görünür olmayı tercih ederim. Dolayısıyla tahmin ettiğim bir şeydi ama tercihim değildi. Bundan sonra bu tarz iddialarla gündeme getirilsem bile ana meselem bu olmayacak ve yoluma bakacağım.
Aslında şahsınıza yönelik saldırılar sadece iktidar odaklı değil. Başka yerlerden de size dönük hücumlar var. Buradan baktığınızda mesele size nasıl görünüyor?
Yaşananları, Türkiye’nin menfaatine karşı, birilerinin ufacık koltukları için yaptığı bir saldırı hali olarak görüyorum. Türkiye’nin aydınlanması, nefes alması uğruna kendilerini feda eden insanlara karşı, “Az olsun benim olsun” diyenler AKP ile birlikte bu saldırı furyasına dahil oldular.
CHP örgütlerinin size olan tepkisi nasıl? Partide bir dinamiğe yaslandığınız söylenebilir mi?
Ben aslında bu süreçte aday olmayı çok fazla düşünmüyordum. Ama bazı partili arkadaşların, “Şu dönemde sana ihtiyaç var. Parti seninle büyükşehiri alma yolunda büyük bir adım atar” şeklindeki ikna çabaları sonucu başkanlığa talep açtım. Parti teamüllerine uygun olarak gidip Genel Başkanımızla konuşarak kendisine bilgi verdim ve akabinde adaylık açıklamamı yaptım. Beni mutlu eden şey, parti içinden “Canan Kaftancıoğlu bu işi çok iyi yapar” diyenlerin olmasıydı. Bunun yanı sıra, bazı arkadaşlarım adaylık sürecinde beni arayıp, “Senin bu işi yapacağını çok iyi biliyoruz ama parti içinde bir seçim var ve yoldaşlık hukukumuz gereği diğer adaylarla hareket ediyoruz ve tarafımız belli. Biz o kesimi destekleyeceğiz” dediler. Onlara kendilerine çok saygı duyduğumu söyledim. Zaten bir yoldaşlık hukukuyla yola çıkıldığında, yoldaşını yolda bırakacak insan benim için çok kıymetli olmazdı. Başkan seçildikten sonra da, “Mustafa Kemal’in yoldaşlarıyız” ve Ermeni meselesi gibi tartışmalar üzerinden partinin üst kademesindeki kimi arkadaşlarımız bazı anlaşılır endişelerini dile getirdiler. Biraz zaman geçince, bu tip kaygıları gidereceğimi düşünüyorum.
Aleyhinize yürütülen kampanya, attığınız tweetler üzerinden gerçekleştirildi. Hiçbir tweetinizi silmediniz ve bunların arkasında durduğunuzu beyan ettiniz. Bu Türkiye siyasetinde pek alışık olduğumuz bir durum değil. Size kaybettireceğini bilseniz de bu ‘farklı tutumunuz’ devam edecek mi?
Ben politik mücadelede kendimin ne kaybedeceğinden çok, halkın ne kazanıp ne kaybedeceğiyle ilgiliyim. Kaybetmem memleketin faydasına olacaksa bunu hiç önemsemem. İlk gençlik yıllarımdan itibaren sol değerler gömleği giydim ve bu gömleği de üzerimden hiç çıkarmadım. Bundan sonra da çıkarmaya niyetim yok. Sık sık gömlek değiştirenlerin neden tweetleri silmediğimi anlamasını beklemiyorum. Bana göre memlekete en büyük zararı, konjonktüre göre ve popülist siyaset yapanlar veriyor. “Kim ne dedi” diye düşünen veya iktidarın çekmeye çalıştığı sahada siyaset yapmaya çalışmak bana göre doğru değil. Sadece bir paylaşımım nedeniyle özür diledim. Birinin annesine siyasi kimliğinden dolayı laf edilirse, en çok karşı çıkan ben olurum. Tabii şunu da hatırlatayım, tüm annelerimize saygı duyalım. Çocuklarımızın annelerini miting meydanlarında da yuhalatmayalım.
“Kimse ‘Canan’ın adamı olacağım’ demesin”
Başkan olmadan önce “Dedikoduyu ve kayırmacılığı bitireceğim” dediniz. Bu kimlere yönelik bir mesajdı?
Bu benim örgütüme verdiğim bir mesajdı. Yıllarca şunu savundum; dedikodu yapmanın siyaset yapmak olmadığını öğrendiğimiz zaman her şey daha güzel olacak. Örgütüme bir kez daha teşekkür ediyorum. Onların da bu rahatsızlığı görmesi sonucu sandıktan çıktığımı düşünüyorum. CHP’de bir tane bile kötü insan bulamazsınız. Çünkü kötülüğün iktidarda olduğu şu zamanda, kötü insan kendini muhalefette var etmek yerine gider iktidarda konumlandırır. Ama bazı dönemlerde partimizde, ne yazık ki ufacık hırslarına yenik düşebilen bazı arkadaşlarımız olabiliyor. Bunlar o kadar az ki… Ben partide işle, icraatla, mücadeleyle, üreterek bir başarı kazanamayacağımı söylemiştim ve şu an bunu gerçekleştirebildiğim için çok mutluyum. Birilerinin değil, ilkelerinin insanı olmak gerekir. Bu benim çok inandığım bir şeydir. Kimse “Canan’ın adamı olacağım” demesin, ilkelerinin insanı olsun.
Güncelleme Tarihi: 20 Ocak 2018, 13:26