Herkes her an gözaltına alınabilir!

"Terörle Mücadele Kanunu" kapsamına giren suçlarla ilgili faillerin yakalanmasına yardımcı olanların, yerlerini veya kimliklerini bildirenlere para ödülü verileceğine ilişkin çıkartılan yönetmeliğe tepki gösteren Mezopotamya Hukukçular Derneği Eşbaşkanı Gülşen Özbek, bu yönetmenliğin KCK davalarındaki "Gizli tanık" uygulamasının gelişmiş hali olduğunu belirtti. "Muhbir"in kim olduğu bilinmeden herkesin tehdit altında olacağını kaydeden Özbek, "Herkes her an gözaltına alınma tehlikesi ile karşı karışa kalabilir" dedi.

Herkes her an gözaltına alınabilir!
Kamuoyunda "Muhbirlik" yasası olarak bilinen İçişleri Bakanlığı tarafından çıkartılan 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suç faillerinin yakalanmasına yardımcı olanlara veya yerlerini, yahut kimliklerini bildirenlere para ödülü verilmesine dair yönetmelik tartışma yarattı. Hükümete yakınlığıyla bilinen havuz medyası yönetmeliğin Amerika'da da uygulandığını ileri sürürken, Diyarbakır'daki hukukçular yönetmeliği ahlaki açıdan sorunlu bularak, toplumu ayrıştırdığını belirtti.
Diyarbakır Barosu Başkanı Tahir Elçi, 2006 yılından bu yana "Terörle Mücadele Kanununda", "İhbarcılığa" ilişkin ya da ihbar edenlere ödül verilmesine ilişkin bir hükmün olduğuna dikkat çekerek, çatışmalı süreç ile birlikte yasanın yönetmeliği çıkartılıp, uygulanmaya koyulduğunu dile getirdi. Elçi, "İhbarçı yasası"nın bir çözüm getirmeyeceğini ifade ederek, "Geçmişte bu tür tedbirlere çok başvuruldu. Örneğin 'İtirafçılık yasası', 80'li yılların sonunda jandarma mevzuatınca jandarma istihbarat elemanlarının bazı sivil kişilerce yaptıkları faaliyetler halen akıllarda. O dönemde yaşananları çok iyi biliyoruz. 'Kelle avcıları' gibi bir kavramın ortaya çıkmasına neden olmuştu. Özellikle Şırnak kırsalında jandarma istihbarat elemanları ile çalışan bazı yerel unsurların, masum insanların kafasını keserek bu müesseseyi ödül ve ihbar meselesini istismar ederek kendilerine kişisel kazanç sağladılar. Bu tür tedbirler bir işe yaramadığı gibi bu sorun içinden daha da çıkılmaz bir hal aldı. Ahlaki açıdan da sorunlu bir uygulamadır" dedi. "İhbarçılık yasa"nın bölge insanına zarar vereceğini ve toplumda kişisel husumetlerin yaşamasına neden olacağına ifade eden Elçi, komşu komşusunu şikayet edecek bir hal alacağını ve toplumda büyük bir huzursuzluğa sebebiyet vereceğini söyledi. 
'Herkes her an gözaltı tehlikesi ile karşı karşıya kalabilir'
"Muhbirlik yönetmeliği"nin Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sarayda muhtarlardan "Muhbirlik" yapmalarını istemesinin ardından ayrımcılığa sebebiyet verecek olan "İtirafçılık yönetmeliği"nin de devreye konmasının tesadüf olmadığına dikkat çeken Mezopotamya Hukukçular Derneği Eşbaşkanı Gülşen Özbek, bu yönetmeliğin Anayasa'ya aykırı olduğunu söyledi. Özbek, "Muhbirliği" meşrulaştıracak yasanın meşruiyeti olmadan para karşılığında toplumu ayrıştıracak bu yasanın hukuk açısından kabul edilir bir yanın olmadığını söyledi. Özbek, şunları aktardı: "Yönetmelik eşitlik ilkesine de aykırıdır. Devlet halka 'Muhbirliği' dayatarak, toplum arasında büyük kırılmaların ve yaşanmasına sebebiyet verecek. Suçlu suçsuz denmeden ihbar edilebilecek. İsimlerinin de gizli kalacağı için herkes kendini bir baskı altında hissedecek. Yasa 'örgüt üyelerini, örgüt liderlerini' yakalamak için dese de aslında pratikte uygulaması böyle olmayacak. Kim olduğu bilinmeden herkes tehdit altında olabilecek. Herkes her an gözaltına alınma tehlikesi ile karşı karışa kalabilir." 
'Gizli tanık uygulamalarının daha gelişmiş halidir'
Çıkarılan "Muhbirlik" yönetmeliğinin KCK davalarındaki "Gizli tanık" uygulamalarının daha gelişmiş hali olduğunu söyleyen Özbek, "Çünkü yönetmelikte ihbar eden, gizli tutularak devlet himayesi altına alınıyor hem de ihbarı karşılığında para ödülü veriliyor" dedi. KCK davalarındaki "Gizli tanık" 'ların gerçekten var olup olmadığını aradan geçen onca zamana rağmen anlayamadıklarını söyleyen Özbek, "Çünkü biz o gizli tanıklarla hiçbir şekilde temas kuramadık. Tek bir soru dahi sorulmadan yılları geçiren bir yargılama süreçleri yaşandı. Bu anlamda yapılan uygulamayla tekrardan bu süreçler yeniden yaşanabilir" diye konuştu.
'17. Yüzyılda yapılan uygulama 21. Yüzyılda yapılmaya çalışılıyor'
17. yüzyılda Avrupa ülkeleri tarafından buna benzer uygulamaların yapıldığına dikkat çeken Özbek, "Avrupa meclisleri sömürgeleştirilen yerlerde halkın katledilmesini, tutuklamasını ve kelle başı para ödüllerin verilmesine ilişkin teşvik edici yasalar çıkartmışlardır. Çıkartılan yasalarla Avrupa'nın sömürgeleştirdiği coğrafyadaki halkın nüfusunu soykırım niteliğini aşacak şekilde eksiltmeye ve oradaki halkın tarihini yok etmeye varacak sonuçlar oluşturdu. Bu uygulamanın tarihsel sonucu yüzyılları aşan halkların savaşına ve kırılmalarına neden oldu" dedi. Özbek, 17. Yüzyıl Avrupa'sında uygulanan ve yüzyılları aşacak şekilde halkların savaşına neden olan bir uygulamanın 21. yüzyıl Türkiye'sinde de yaşamsallaştırılmaya çalışıldığına vurgu yaptı.
'Koruculara böyle bir misyon verilmesi manidardır'
Yönetmelikte geçici köy korucularına ilişkin istisnanın olmasına dikkat çeken Özbek, "Köy korucuları bu toplumun kanayan yarası. Dolayısıyla sadece geçici köy korucularının istisna tutulması doğrudan halkı karşı karşıya getirebilme ve birbirine kırdırılma çabasının daha derinleşmiş halidir" diye belirtti. Çözüm süreciyle birlikte geçici köy korucularının kaldırılmasının da gündeme geldiğini belirten Özbek, ancak diyalog sürecinin kesilmesiyle tekrar koruculara böyle bir misyon verilmesinin manidar olduğunu söyledi.DİHA

Güncelleme Tarihi: 03 Eylül 2015, 10:41
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER