1) TUZ GÖLÜ NEDEN KIZARDI?
Aksaray Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Biyoteknoloji ve Moleküler Biyoloji Bölümü Başkanı Doç. Dr. Murat Kaya’nın 2011 yılındaki açıklamasına göre Tuz Gölü’nün Güneybatı kıyılarının kızarmasının sebebi “Renk değişikliğine toplu iğne ucunun binde biri büyüklüğündeki ‘dunaliella salina’ adı verilen bir tür su yosununun” taşıdığı beta karoten adı verilen bir pigment. Kaya’nın açıklamasının devamında anlıyoruz ki bu pigment olası üç canlıda görülüyor, “Bunlardan bir tanesi ‘artemia salina’. Ancak artemia dediğimiz canlının bu kadar yüksek tuzluluk derecesinde yaşaması imkansız. Diğer bir seçenek dunaliella salina dediğimiz bir alg türü. Bu genelde tuzcul halofil ekosistemlerde yaşayan bir tür. Bir diğeri de ‘Halobakterium’ dediğimiz bir bakteri.” Kaya uzun süren laboratuvar ve arazi koşullarındaki araştırmaları sırasında şüphelendikleri diğer seçenekleri elediklerini ve “Tuz Gölü’nde kızıl renge neden olan canlının dunaliella salina dediğimiz bir su yosunu türü olduğunu’’ tespit ettiklerini söylüyor. “Tuz Gölü’nde yaşaması oldukça doğaldır. Dunaliella salinanın Tuz Gölü’nde aşırı derecede çoğalması olayına ‘algal bloom’ demekteyiz. Algal bloom belli bir alg türünün belli bir bölgede aşırı derecede çoğalmasıdır.”
2) DUNALİELLA SALİNALARIN ARTIŞINA NE SEBEP OLUYOR?
TUZ Gölündeki kırmızılaşmayı Fransa’daki flamingo uzmanlarına gönderdiklerini söyleyen Doğa Koruma Merkezi Tür Koruma Proje Koordinatörü Özge Balkız, oradan gelen cevapların araştırma sonuçlarını doğrular nitelikte olduğunu belirtiyor. “Flamingolar artemia salinalarla besleniyor. Artemia salinaların besin kaynağı ise dunaliella salina dediğimiz alglerdir. Tuzlu ortamlarda bulunuyorlar. Tuzluluk arttıkça dunaliella salinaların sayısı da artıyor. Dunaliella salinaların çok yoğun olduğu yerlerde o bölge kırmızı görünüyor. Sayıları ne kadar fazlaysa kırmızılık da o boyutta yoğunlaşıyor.” açıklamasını yapan Balkız, tuzluluk oranının artışına bağlı olarak kızıllığın arttığını dolayısıyla sığ yerlerde ve yaz aylarında gölün daha kızıl olmasının beklendiğini ve “Kış aylarında ise göldeki su seviyesinin yükselmesine bağlı olarak kızıllığın yok olduğunu” belirtiyor.
Diğer yandan dunaliella salinanın flamingoların besin zincirinde yer alan artemia salina isimli primitif kabuklular ailesinden bir canlının besin kaynağıdır. Hacettepe Üniversitesinden Yasemin Başbuğ “Tuz Gölünde yaşayan artemia salina’nın Bazı Biyolojik Özellikleri” isimli 1996 tarihli tezinde Tuz Gölü’nde konaklayan ve kuluçkaya yatan su kuşlarının besin zincirinde Artemia’nın vazgeçilmez bir halkayı oluşturduğunu söylemiştir. Ne var ki Artemia Doç. Dr. Murat Kaya’nın aktardığı gibi dunaliella salina kadar yüksek tuzluluk derecesinde yaşayamıyor. Dolayısıyla tuzluluk oranının artması göle kırmızı rengi veren dunaliellanın hızla artmasına sebep olurken onunla beslenen Artemia’nın yaşam alanını yok ederek zincirin diğer halkasını yani Artemialar ile beslenen Flamingoların sayısını da etkiliyor. Bu birbirini tetikleyen durumlar acaba gölün kızıllığının daha da artmasına sebep oluyor mudur?
Tuz Gölü’deki flamingo ölümlerinin rapor edildiği “yeryuzutanigi.com” sitesinde Tuz Gölü’nde 2013 yılında 22 bin olan kuluçkadan çıkan flamingo sayısının 2014 yılında 2 bin 650’ ye düştüğü ve gölün kuraklık nedeniyle flamingo mezarlığına dönüşeceği açıklaması Tuz Gölü’nün su miktarının dolayısıyla tuzluluk oranının göldeki yaşam açısından çok önemli olduğu fikrini destekliyor.
3) TUZ GÖLÜ’NÜN SULARI NEDEN AZALIYOR YA DA TUZ MİKTARI NEDEN ARTIYOR?
Adı geçen “yeryuzutanigi.com” sitesinde Tuz Gölü’deki kuruma ile ilgili Doğa Derneği Genel Müdürü Engin Yılmaz’ın “Küresel Isınma gibi olguların etkisi olsa da kurumanın esas nedeni gölü besleyen su kaynaklarının önünün kesilmiş olması. Havzada yapılan baraj ve kanal inşaatları, 10 binlerce yasa dışı kuyu ve aşırı su tüketen tarımsal ürünler, göle su akışını engelleyen tuzlar, su dengesinin bozulmasını ve gölün kurumasını daha da hızlandırdı” sözleri aktarılıyor. Başa çıkılması gereken tüm bu problemlerin yanına Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığının 2015-2019 Stratejik planında yer verdiği ve 2019 yılında faaliyete geçmesi planlanan doğal gaz depolama tesislerinin Tuz Gölü’ne yapılıyor olması bu sorunların artarak devam edeceği endişesini yaratıyor. Enerji Enstitüsünün sitesinde yer alan 20 Kasım 2011 tarihli yazıda “Çinliler bu büyük projeyi 2 bölüm halinde tamamlayacak. 2015’te ilk bölümü tamamlamayı taahhüt eden Çinliler 2018’te ise tesisin anahtarını teslim edecek. Tesisin devreye alınmasıyla birlikte Türkiye’nin doğal gaz depolama kapasitesi 2.1 milyar metreküpe ulaşacak” deniliyor. Tuz Gölü Doğalgaz Depolama tesisinin bir çok açıdan bir ilk olacağı aktarılan yazıda işlem “Mağaralardaki tuzlar büyük miktarda temiz su kullanılarak eritilecek ve buradan dışarıya çıkarılacak. Bu sayede oluşturulacak 12 depoda toplam 1 milyar metreküp gaz depolanacak” şeklinde anlatılıyor. BOTAŞ’ın Silivri’de de bir doğal gaz depolama tesisi bulunuyor fakat “Bunun kapasite olarak, arz-talep dengesini sağlamaya yeterli miktarda gaz depolamaya yeterli olmadığı” belirtiliyor. Enerji Atlası isimli başka bir haber kaynağında ise Tuz Gölü’de yapılmakta olan doğal gaz tesisinin aktif kullanım süresinin 50 yıl olacağı ve “Bu süre sonunda depoların su doldurularak mühürleneceği” belirtiliyor.
Hirfanlı Barajından gelecek tatlı su ile tuz yatağının eritilmesiyle oluşacak tuzlu suyun ne şekilde göle verildiği ise hâlâ kaygıları giderecek açıklıkta değil.
4) TUZ GÖLÜ İLE İLGİLİ ÇEVRE SORUNLARI GİDERİLEBİLİR Mİ?
TMMOB Çevre Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baran Bozoğlu, Tuz Gölü ile ilgili olarak yaptığı açıklamada “2011 yılında yapılan hukuksuz, teknik alt yapısı olmayan, planlara aykırı ihalelerle, Tuz Gölü parsellenmeye başlandı. Mahkemelerin iptal kararları ise dinlenmiyor, işletmeler son sürat göle hafriyat dökmeye hatta tuz üretmeye başladılar. Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu temmuz ayında suç duyurusunda bulunmasına rağmen, herhangi bir işlem yapılmıyor!” diyerek Tuz Gölü’nde hukuk ve bilimin işlemediğine dikkat çekiyor. Tuz Gölü’nün 3-4 yıldır yoğun bir talan politikası ile karşı karşıya kaldığını belirten Bozoğlu’nun göl ile ilgili olarak belirttiği göz ardı edilmemesi gereken noktaları olduğu gibi aktarmak istiyorum.
a- Özel Çevre Koruma Alanı’dır. ( Türkiye’nin önemli sulak alanlarından biri olan Tuz Gölü ve çevresi 02.11.2000 tarihli ve 24218 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan, 14.09.2000 tarih ve 2000/1381 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi ilan edilerek yürürlüğe girmiş, daha sonra 08.08.2002 tarih ve 24840 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan 4.07.2002 tarih ve 2002/4512 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile Tuz Gölü Özel Çevre Koruma Bölgesi sınır değişikliği yapılarak son halini almıştır. 7 bin 414 kilometrekare büyüklüğündeki Bölge, kendine özgü bir doğal yapısı ve tarihi değerlere sahiptir.)
b- Birinci derece doğal sit alanıdır: ( I. DERECE DOĞAL (TABİİ) sit ise; “Bilimsel muhafaza açısından evrensel değeri olan, ilginç özellik ve güzelliklere sahip olması ve ender bulunması nedeniyle KAMU YARARI AÇISINDAN MUTLAKA KORUNMASI GEREKLİ OLAN, korumaya yönelik bilimsel çalışmalar dışında aynen korunacak alanlar” olarak tanımlanmakta ve kabul edilmektedir. Birinci derece doğal sit alanında planlanan Tuz Üretim tesislerinin bir kısmı Hassas A Zonu içindedir. “Hassas Zonu”(Mutlak Koruma Bölgesi) ise “Özel Çevre Koruma Bölgesi içinde yer alan ve başkanlıkça düzenlenen planlarda özel işaretlerle gösterilen; niteliğine göre tespit edilen tedbirlerle zaman, mekan ve faaliyet türleri açısından çok kısıtlı kullanımlara izin verilen ve gerekli sayı ve nitelikte özel personel tarafından kontrol edilen doğal rezerv alanı” olarak tanımlanmıştır.)
c- Önemli kuş alanıdır: (Tuz Gölü kuş varlığı yönünden Türkiye’nin en zengin göllerinden biridir. Kışın kapladığı çok geniş su alanı su kuşları için önemli bir kışlama alanı oluşturmaktadır. Tuzlu ortamlara uyum sağlamış olan Avrupa’da nesli tükenmekte olan flamingo, kılıçgaga, angıt ve benzeri kuşların yanı sıra yağmurcunlar, turnalar, yaban kazları ve yaban ördekleri gölde büyük topluluklar halinde yaşamaktadır. Göl çevresinin nispeten ıssız oluşu nedeniyle kuşlar, etraftaki su birikintilerinde, meralarda ve ekili alanlarda rahatça beslenmekte, kışın en soğuk günlerinde dahi donmayan göl sularında yüzebilmektedir. İlkbaharda Göl içinde oluşan adalar ve bataklıklar bataklık kırlangıcı (glareola prantincola), suna (tadorna tadorna), angıt (tadorna ferruginea), çamurcun (anas crecca), kılıçgaga (recurvirostra avocetta), kocagöz (burhinus oedicnemus) ve martı türlerinin (larus sp.) kuluçka yapmalarına imkan sağlamaktadır. Bölgede tuzcul stepler ve endemik türlerden oluşan ekolojik açıdan hassas bitki toplulukları bulunmaktadır.)
d- Önemli bitki alanıdır.
e- Ramsar Sözleşmesi Bakımından Uluslararası Öneme Sahip A Sınıfı Sulak Alan’dır. (Tuz Gölü havzası, davalı Bakanlık verilerine göre de, ülkemizde biyolojik çeşitliliğin korunması açısından büyük önem taşıyan ve uluslararası kriterlere göre A sınıfı bir sulak alandır.” (Kaynak: https://www.csb.gov.tr)
f- Türkiye’nin en önemli endemizm merkezlerinden biridir. Üniversite Raporlarında da açıkça görüleceği üzere Türkiye’nin en önemli endemizm merkezlerinden biri olan Tuz Gölü tuza dayanıklı türler açısından eşsiz bir “genetik rezerv alanıdır”. Tuz Gölü çevresinde yayılış gösteren endemik, nadir ve nesli tehdit altında olan türlerin yayılışında, topraktaki Tuz Konsantrasyonu son derece önemlidir.
Bozoğlu açıklamasında DSİ gibi resmi kurumların raporlarında Tuz Gölü’nün kuruyacağı kabul edildiğini (Bkz. DSİ 5. Bölge Müdürlüğü, 25.1.2012 tarihli ve 36252 sayılı yazısı, DSİ 4. Bölge Müdürlüğü, 27.06.2011 tarihli ve 233339 sayılı yazısı, Ankara Valiliği İl Çevre ve Orman Müdürlüğünün 11.11.2011 tarih ve 19864 sayılı yazısı), üniversitelerin ve bilirkişilerin raporlarının tuz gölündeki projelerin durması yönünde fikir belirtildiğini (Bkz. Selçuk Üniversitesinin Yeni Açılacak Tuzlalar İle İlgili, “Tuz Gölünde Jeolojik ve Hidrojeolojik Etki İnceleme Raporu”, Gazi, Konya ve Hacettepe Üniversitelerinin “Tuz Gölünde Açılacak 10 Adet Tuzlanın Ekolojik Etki Değerlendirme Raporu”, Konya Üniversitesi Biyoloji Bölümü, Botanik A.B.D Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet TURAN tarafından hazırlanan teknik rapor) ve vatandaşlar tarafından açılan davalarda ÇED olumlu kararlarının iptal edildiğini fakat buna rağmen hukuken bir geçerliliği olmayan projelerin devam ettiğini söylüyor ve yetkilileri bir an önce görevlerini yapmaya davet ediyor.
YARDIM ÇAĞRISI
Şu anda Tuz Gölü’nde yaşanan kızarmanın bir yardım çağrısı olarak göz önüne alınmasının gerektiği açıktır. Zaten özel çevre koruma alanı ve 1. derece doğal sit alanı olarak ulusal ve uluslararası korumaya sahip olan göl ve sakinlerine bir an evvel haklarının verilmesi için önündeki engeller ne olabilir ki?
Kaynaklar:
https://www.tuzgolu.net
https://www.yeryuzutanigi.com/category/cevre/page/30/
https://www.enerjiatlasi.com/haber/tuz-golu-dogalgaz-depolama-tesisinin-omru-50-yil-olacak
https://www.cmo.org.tr/genel/bizden_detay.php?kod=90966#.VbQvEfntmko
https://www.ncbi.nlm.nih.gov/pmc/articles/PMC1224875/
BAŞBUĞ, Yasemin. “Tuz Gölünde Yaşayan artemia salina (L., 1758)’nın Bazı Biyolojik Özellikleri.” Tr. J. of Zoology 23.Ek Sayı 2 (1999): 617-24. Print.