Hekimler OHAL'deki Baskılara Karşı Ne Yapmalı?

TTB, TİHV ve ATUD'un hazırladığı “İnsan Hakları ile İlgili Hekim Tutumu” başlıklı belge hekimlere olağanüstü koşullarda hekimlik ilkelerinden vazgeçmemeleri çağrısı yapıyor ve baskı ile karşılaştıklarında yalnız olmadıklarını belirtiyor.

Hekimler OHAL'deki Baskılara Karşı Ne Yapmalı?
“Hekimlik uygulamaları ortam ve koşullara göre değişmez. Olağanüstü koşullarda hekimlere dönük baskılar olabilir. Hekimlere, baskılara boyun eğmemelerini, meslek örgütleri, odaları ve dernekleri olarak yalnız olmadıklarını söylüyoruz. Baskılarla karşılaşan, olması gerekenin yapılmasından şaşırtılmak istendiğinde meslektaşlarımızın bize başvurmasını istiyoruz.”

TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel

 

TTB Başkanı Prof. Dr. Raşit Tükel, TİHV Başkanı Prof. Dr. Şebnem Korur Fincancı ve ATUD Başkanı Prof. Dr. Nadir Arıcan ile birlikte “İnsan Hakları ile İlgili Hekim Tutumu” başlıklı belgeyi paylaştıkları toplantıda hekimlere böyle sesledi.

Söz konusu belgeyi Türk Tabipleri Birliği (TTB), Adli Tıp Uzmanları Derneği (ATUD)ve Türkiye İnsan Hakları Vakfı (TİHV) hazırladı. 15 Temmuz darbe girişimi ve Olağanüstü Hal (OHAL) ile gündeme gelen insan hakları ihlalleri iddiaları ve adli tıp uygulamalarında dile getirilen sorunlar nedeniyle hekimlere mesleki uygulamalarında destek olmayı amaçlıyor.

Fincancı,  "Hekimlik uygulamaları böyle dönemlerde çok daha zorlayıcı olabiliyor ve bu süreçlerde meslektaşlarımız baskı altında kalabiliyor bazen de bu baskılara boyun eğme davranışı geliştirebiliyorlar. Bu nedenle bizler aslında meslektaşlarımızın yalnız olmadığını hissettirmek, doğru ve iyi hekimlikten yana tutum aldıklarında meslek örgütlerinin, uzmanlık derneklerinin ve insan hakları örgütlerinin yanlarında olacağını hatırlatmak istedik" diyor.

15 Temmuz darbe süreci sornasındaki soruşturma sürecinde gözaltındaki kişilerin sağlık muayanelerindeki aksaklıklara dikkat çeken Arıcan da "Biz bu süreçlerdeki standartları hatırlatmak için bu kılavuz metni hazırladık. İnsanı önceleyen bir tutum belgesidir bu metin" vurgusu yapıyor.

"Güvence; meslektaşlarımız"

Belgenin hazırlanmasında Dünya Tabipler Birliği (DTB) Tokyo Bildirgesi, Hekimlerin Bağımsızlığı ve Mesleki Özgürlük Bildirgesi, işkence ve Kötü Muamele Uygulamalarında Yer Almayı Reddeden Hekimlerin Korunması Hamburg Bildirgesi ve İstanbul Protokolü esas alındı.

Gözaltındakilerin muayene koşulları, hekimlerin sağlık ortamı dışında muayeneye zorlanması durumunda yapabilecekleri, gözaltındakilere dair sağlık raporlarına dair bilgiler belgede sıralanıyor.

Belgede “Bu olağanüstü dönemde hekimliğin mesleki değerlerinin korunarak insan onuruna yakışır muayene ve bakım koşullarının sağlanmasının güvencesinin meslektaşlarımız olacağı” vurgusu yer alıyor.

Hekim Tutum Belgesi'nden satır başları:

İstanbul Protokolü’ne uygunluk zorunlu

* İstanbul Protokolü, işkence ve diğer kötü muamele iddialarının etkili tıbbi belgeleme ve hukuki soruşturması için Birleşmiş Milletler (BM) ilkelerini ve bunların nasıl hayata geçirileceğini içeren BM yönerge metni. Devletlere ilişkin tüm uluslararası ve bölgesel mahkeme ve soruşturmalarda, tıbbi belgeleme ve hukuki soruşturmaların İstanbul Protokolü'ne uygun yapılıp yapılmadığı araştırılmakta ve kararlar ona göre veriliyor.

İstanbul Protokolü ilkeleri çerçevesinde:

* OHAL kararı ve Kanun Hükmünde Kararnameler hekimlerin, gözaltında bulunanlar veya cezaevinde tutulanların tıbbi muayenelerini İstanbul Protokolü ilkelerine uygun yapmaları zorunluluğunu değiştirmiyor.

* İşkence iddiaları karşısında Devlet, tüm kurumlar ve hekimler değerlendirme ve belgelemeyi İstanbul Protokolü ilkelerine göre yürütmekle yükümlü.

* Gözaltına alınanlar; alınma işlemi sonrası, gözaltında birim değiştirmelerde, periyodik olarak ve cezaevlerine alınmaları halinde cezaevi girişinde sağlık muayenelerinden geçirilmek zorunda.

Muayene, sağlık ortamında yapılmalı

* Gözaltı muayeneleri kişilerin gözaltında tutulduğu yerlerde yapılamaz. Görüşmenin; hekimlik mesleğinin, özgürce, evrensel etik ilkeler ve bilimsel standartlara göre uygulandığı ve resmi otoritenin baskısının hissedilmediği bir sağlık ortamında yapılması zorunlu.

* Görüşme ve muayenede mahremiyet esas. Değerlendirmeler, mahremiyetin sağlandığı, güvenlik görevlilerinin bulunmadığı bir sağlık ortamında ve hiçbir kısıtlayıcı araç (kelepçe, gözbağı vb) olmadan yapılmalı.

* Hekimler, uygun ortam sağlanamaması ve kısıtlayıcı araç (kelepçe, gözbağı vb.) varlığında tıbbi değerlendirme ve muayeneye zorlanması durumunda etik ve hukuki gerekçeleri belirterek tıbbi değerlenme sürecinden çekilmeli.

Sağlık ortamı dışında muayeneye zorlanılırsa

Hekimlerin sağlık ortamı dışında muayeneye zorlanması, tehdit altında tutulması veya taleplerinin dikkate alınmaması halinde yapılacaklar:

* Muayenenin sağlık ortamında gerçekleşmemesi durumunda yapılan değerlendirme tıbbi ve hukuki yönden doğabilecek sakıncaları içermeli.

* Hekimler, sağlık kurumlan dışında tıbbi değerlendirme veya adli rapor düzenlemeye davet edilmeleri durumunda; bağlı olduğu sağlık kuruluşu ve Tabip Odası'nı bu durumdan haberdar etmeli.

* Tüm bunlara rağmen, hekim, "yoğun baskı, kendi güvenliğine yönelik tehditi altında olma vb." durumlarda muayene yapmaya zorlanıyorsa:

 ** Her koşulda görüşülecek ve muayene edilecek kişinin onamı alınmalı. Kişi onam vermiyorsa muayene yapılamaz. Hekim bu durumda kişinin onam vermeme gerekçesini belirterek muayenenin yapılamadığını kayıt altına almalı.

** Kişinin onam vermesi halinde; görüşme ve muayene ortamının koşullarını, görüşme ve muayene sırasında ortamda bulunan kişilerin kimlik bilgilerini raporda belirtmek zorunda.

** Hekim, tıbbi değerlendirme süreçlerinde yaşadığı tüm sıkıntı ve zorlanmaları meslek örgütüne bildirmeli.

Muayenede dikkat edilecek hususlar

* Adli tıbbi değerlendirmelerde muayenenin ilk adımı öyküdür. Öyküde kişilerin yakalama anından itibaren fiziksel ve ruhsal anlamda karşı karşıya kaldığı tüm koşullar (zorlama, hakaret, tehdit vb. yaklaşımlar, uyku, su, gıdadan yoksun bırakma gibi sınırlamalar, psikolojik ve fiziksel şiddet ile ilgili aktarımlar) kendi aktardığı şekilde yer almalı.

* Düzenlenecek raporda; görüşmeye başlama ve bitiş saatleri, muayeneye başlama ve bitiş saatleri ayrı ayrı yazılmalı.

* Muayene yakınmalarla sınırlı olmayacak biçimde tüm sistemleri kapsamalı. Kişi herhangi bir yakınmasının olmadığını belirtse dahi, bütünlüklü ve sistematik bir muayene yapılmalı. Hastanın ayrıntılı bir muayenesinin yapılmasını istememesi halinde bu durum kayıt altına alınmalı.

* Kişinin ruhsal, fiziksel sağlık durumuna ait yakınmaları öğrenilerek kaydedilmeli; ayrıntılı fiziksel muayene yapılmalı. Fiziksel muayene sırasında saptanan bulgular, ölçek kullanılarak fotoğraflanmalı, diyagramlarda işaretlenmeli ve özellikleri ayrıntılı olarak kaydedilmeli.

* Bütünlüklü bir ruhsal değerlendirme yapılmalı, olası travmatik süreçlerde sık ortaya çıkabilecek ruhsal belirti ve bulgular araştırılmalı; kişilerin duruş, göz teması, ses tonu vb. tüm ruhsal belirtiler gözlenmeli ve kayda geçirilmeli.

* Öykü, yakınmalar ve muayenelerin yol göstericiliğinde gerekli radyolojik, laboratuvar tetkikleri (örneğin, susuz bırakma iddialarında üre, kreatinin, elektrolitler gibi kan biyokimyası dahil) ve gerekli konsültasyonlar mutlaka istenmeli ve kaydedilmeli.

* Gözaltı raporlarında öykü ile muayene sonucu saptanan bulguların uyumlu olup olmadığının belirtilmesi önemli. Hekim -eğer yapabiliyorsa- bu değerlendirmeyi yapmalı. Adli tıp uzmanı olmayan hekimler, uyumluluk değerlendirmesini yapmakta veya bu tanıyı koymakta güçlük yaşamaları durumunda, kişinin bir adli tıp uzmanı tarafından değerlendirilmesini talep ederek konsültasyon istemelidirler.

* Tıbbi değerlendirmelerinin sonucunda, hekim, elde ettiği bulguların işkence ve kötü muameleler ile uyumlu olduğu sonucuna ulaşmışsa, ICD-10'da Y.07.3 kodu ile tanımlanan "Diğer kötü muamele sendromlarına dahil, resmi görevliler tarafından yapılan işkence" tanısını kayda geçirmeli.

Etik ve Protokol ilkelerine uymayan hekimlerin sorumlulukları

* Gözaltında ya da cezaevinde olanların muayenelerinin tıbbi etik ve İstanbul Protokolü ilkelerine göre yapılmaması ve tıbbi raporların buna uygun düzenlenmemesi; DTB etik ilkeleri ve ulusal/uluslararası hukuk normları açısından "işkence bulgularının gizlenmesi", "hekimin işkenceye katkıda bulunması" ve "tıbbi uygulama hatası" kapsamında değerlendirilmektedir.

Hekimlere destek

* DTB Hamburg Bildirgesinde tüm dünyadaki bireylerin ve örgütlenmiş tıp kuruluşlarının, işkenceye veya etik ilkelerine aykırı davranma baskısına karşı direnen doktorları desteklemekle sorumlu olduğu  ifade edilmiştir.

* TTB, her zaman etik tutum alan meslektaşlarının yanında olmaya ve haklarını korumaya devam edecektir.Bianet

Güncelleme Tarihi: 09 Ağustos 2016, 15:27
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER