Kendini "Yasaklı bir dilin yazarı" olarak tanımlayan Uzun, bugün hem Kürt yazarları tarafından hem de gençler tarafından örnek alınmaya devam ediliyor.
Modern Kürt Edebiyatı'nın önemli isimlerinden biri olan Mehmed Uzun'un yaşamını yitirmesinin üzerinden 6 yıl geçti. Uzun, kısa ömründe yazdığı romanlarla başta Kürt gençleri başta olmak üzere birçok kesimi derinden etkiledi. Kendini "Yasaklı bir dilin yazarı" olarak tanımlayan Uzun, cezaevinde tanıştığı anadili olan Kürtçe ile uzun yıllar sürgünde kitaplar yazdı. Kürtçe okuma yazmayı 12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından cezaevinde öğrenen Uzun, bu durumu verdiği bir röportajında şu şekilde anlatır: "18 yaşındaydım. Musa Anter'le amcaoğlum Ferit Uzun öğrettiler. Kürtçe ile ilk ciddi ilişkim böyle başladı. Kürtçe roman yazmak, Türkçe ya da Farsça yazmak gibi değil. Çünkü senin dilin yasaklı bir dil. Eğitimden, iletişimden, modern yaşamdan uzaklaşmış bir dil. İğdiş edilmiş bir dil yani. Bu dille zengin, modern bir edebiyat yapmak çok zordu."
'Bir dilin, bir kültürün militanlığına saklamıştı kavga damarlarını'
Özgür Gündem gazetesi köşe yazarı ve aynı zamanda Uzun'un çocukluk arkadaşı olan A. Hicri İzgören, 2007 sonbaharında Uzun'u yitirdikleri söyleyerek, "Zaman denen olgu kimilerini hayatta olmasalar bile hakkettiği yere taşır. Onun hakkında çok şey söylendi, çok şey yazıldı. Daha da yazılacak ve hakkettiği yere oturtulacak. Bir ömre birkaç asır sığdıran insanlar vardır. Önemli olan yaşanmış olan sürenin uzunluğu değil, yaşanmış olana anlamlı şeylerin katılmasıdır. Bunu başarabilmiş kişilerden biri de Mehmed Uzun'dur. O kısa sayılabilecek ömrüne çok şey sığdırdı" diye belirtti. İzgören, Uzun'a ilişkin şunları anlattı: "Çocukluk arkadaşımdı. Aynı mahallenin çocuklarıydık. Arkadaş canlısıydı, sakindi, kavga sevmezdi. Yaşının üstünde bir olgunluk taşırdı duruşunda. Çok sonraları bir 'kavga' adamı oldu. Meğerse bir dilin, bir kültürün militanlığına saklamıştı kavga damarlarını. O, yok sayılan bir dilin yazarı ve kültürünün militanı oldu. Bir kimliğin varlığı için, o kimliğin görünür kılınması çabası için hayatını vermek, hayatını bizzat ona adamak, insani-entelektüel yanıyla yalnızca kendi halkının değil, ülkenin diğer halklarının da sempatisini kazanmak her insanın başarabileceği şeyler değildi. Mehmed Uzun bunu başarmış biriydi."
Kürt Yazarlar Derneği Eş Başkanı Remziye Arslan ise, Uzun'un bıraktığı kalemi devir aldıklarını belirti. Arslan, 1980 darbesinden sonra "Kuzey Kürdistan"dan ayrılmak zorunda kalıp Batı Avrupa ülkelerine yerleşen Kürt yazarlarını "Politik Göçmen" olarak tanımlayarak, Uzun'un politik göçmen kimliği ile edebiyatçı kimliğini içiçe geçiren öncü isimlerin başında geldiği ifade etti. Uzun'un romanın, bir diaspora kültürü içinde şekillendiğini ifade eden Arslan, "Bu bağlamda, Uzun'un romanlarının alt metni politiktir. Tematik seçimleri çizdiği karakterler anlattığı hikâyelere bakıldığında; devlet politikalarıyla yok edilmek istenen bir kimliğin, Kürt kimliğinin, etno kültürün özeliklerini, edebiyatın dilinde yeniden ürettiği görülür" dedi. Uzun'un, "Kuzey Kürdistan" özelinde, Kürtçe yazılı edebiyatının işaret fişeklerinden biri olduğunu dile getiren Arslan, Mahmut Baksi ile birlikte Kürt edebiyatını ileriye taşıdığını belirtti.
'Uzunların ve Baksilerin açtığı yoldan devam edeceğiz'
Arslan, Kürt yazarlar olarak, Uzunların ve Baksilerin açtığı yoldan devam edeceklerini vurgulayarak, Kürtçe edebiyatını yeni kuşaklara öğreteceklerini dile getirdi. Kürtçe anadilde eğitimin verilmesi ve hayatın her alanında kullanımı için verilecek mücadeleye destek sunacaklarını ifade eden Arslan, Uzun'un şahsında bundan sonrada var olan mücadeleyi devam ettireceklerini söyledi.
Uzun'un yazdıklarından etkilenen gençlerden biri olan Karabük Üniversitesi Sosyoloji öğrenci Sait Özmen ise, Kürtçe'nin yasaklı olduğu ve Kürtlerin yok sayıldığı bir dönemde Uzun'un yeni bir edebiyat dili yaratma endişesiyle başladığı mücadelesinde "Bira Qedere (Kader Kuyusu)" romanını okuyarak tanıştığını dile getirdi. Mir Celadet Ali Bedirxan ve Uzun ile Kürt edebiyatını tanımaya başlamasının bir tesadüf olmadığını dile getiren Özmen, Uzun'un kitaplarının Türkçe'ye çevrilmesi ile birlikte Türklerin de Kürt edebiyatını okuduğunu ve "Kürt özgürlük hareketini" tanıdığını ifade etti. Uzun'un gerçek hayattan esinleyerek yazdığı romanlarında önemli şahsiyetlerin yaşamını kaleme aldığını belirten Özmen, Musa Anter, M. Emin Bozarslan gibi Kürt aydınlarından esinlenerek, Kürt edebiyatında bir soluk kazandırdığını söyledi. Özmen, Uzun'un "Zincirlenmiş zamanlardan kurtar kendini artık, insanlık! Dayan, diren, sabırlı ol; günübirlik düşünme; zaman, sadece bir andan oluşmuyor zamanı hiç bitmeyecek bir ayin gibi düşün ve yaşa" sözünün kendisini çok etkilediğini ifade etti.
Mehmed Uzun kimdir?
Kürt dilini, modern Kürt edebiyatını dünyaya tanıtan önemli isimlerden biri olan Mehmed Uzun, 1953 yılında Urfa'nın Siverek ilçesinde dünyaya geldi. Siyasi sebeplerle 1977 yılından sonra İsveç'e taşınarak sürgünde yaşamak zorunda kalan Uzun, Kürtçe, Türkçe ve İsveççe yazdığı kitapları yirmiye yakın dilde yayınlandı. 1992 yılına kadar Türkiye'ye gelemeyen yazar, uzun yıllar İsveç Yazarlar Birliği Yönetim Kurulu üyeliği yaptı. İsveç Pen Kulübü ve Uluslararası Pen Kulüp'te aktif olarak çalışan Uzun, çok sayıda Kürtçe roman yazdı. 2001 yılında Türkiye Yayıncılar Birliği'nin Geleneksel Düşünce ve İfade Özgürlüğü Ödülü'nü aldı. Aynı yıl "Aşk gibi aydınlık ölüm gibi karanlık" adlı romanı ve "Nar çicekleri" adlı deneme kitabı ile ilgili olarak yargılandı. Uzun 1977 yılından bu yana Avrupa'da, İsveç'te yaşadı. Mide kanserine yakalandıktan sonra İsveç'teki doktorlarının bir haftalık ömür biçtikleri Mehmed Uzun, 2006 yılı Temmuz ayında Diyarbakır'a dönmüş, Diyarbakır Havaalanına indiğinde "Diyarbakır hayatımın şehridir. Berxwedan jiyane. Ben buraya ölmeye değil yaşamaya geldim" demiş ve 1 yıl daha yaşama tutunmuştu. 11 Ekim 2007 yaşamını yitiren ve binlerce kişinin katıldığı törenle toprağa verilen Uzun, yazdıklarıyla bugün de hala yazarları ve gençleri etkilemeye devam ediyor. / Diha
Güncelleme Tarihi: 11 Ekim 2013, 10:38