07 Haziran 2015 yılında yapılacak genel seçimlerde, Hakkari'den HDP'ye başvuran aday adaylarımızla röportaj serisi düzenliyoruz. Aday adaylarımıza Genel seçimleri, çözüm süreci, Kürt sorunu, Bölge sorunu ve Hakkari sorunlarını tartışıyoruz. Bu günkü konuğumuz aday adaylarımızdan Vahit Şahinoğlu konuğumuz oldu.
NEDEN HDP’DEN ADAY OLDUNUZ?
-Büyük ve özgürlük demokrasi mücadelesinin köklü bir tarihsel boyutunun belli bir programa kavuşma hali somutlaşmış hali olduğundan dolayı HDP diyorum. Halkımıza bu kulvarda hizmet verme, bu süreçte de tarihi bir sorumluk değerlendirdim ve aday adayı oldum.
Halkın vekili olmak, halkı temsil etmek, halkla iç içe olmak gerekiyor. Halkını hissetmek, toplumu hissetmek, toplumun acılarını yaşanmış olan sıkıntılarını hissetmek ve halktan bir olma noktası gerektiriyor. Kriterler ortadadır. Maalesef ülkemizdeki demokrasinin kriterleri olan temsili demokrasi uygulanmaktadır. Aksine halkımızın, toplumumuzun her hangi bir vekile ihtiyacı yok kendi programımızda partimizin halkı karar gücü yapma ve asıl olan yeni yaşamı kurmanın temelinde halkı denetim gücü haline getirmek gibi bir program var projemiz o halkla birlikte bu süreci tamamlamaya çalışacağız.
SİZCE VEKİL OLMA KRİTELERİ NELERDİR?
-Hakkari’nin tarihi ve coğrafyası, halkı geçmişi tarihsel boyutunu ela aldığında Hakkari halkı ile birlikte coğrafyası hem Kürdistan hem de insanlık tarihine büyük katkıları olan bir yer yüz yıllık süreçte ihmal edilmesi egemen güçler tarafında bu şekilde halkın bu duruma dönüştürülmesi Hakkari ‘deki insan kaynaklar coğrafya, doğadaki kaynakları tüketilmesi söz konusu. Hayalimdeki Hakkari’nin tekrar tarihteki rolüne bürünmesi hem kültürel olması hem de ekonomi olarak bütün bu yer altı ve üstü insan kaynakları ve alandaki tüm kaynakların doğru temelde yaşamsal kılınması belli bir program çerçevesinde bu geliştirilirse Hakkari hak ettiği yeri hem tarihte hem de ülkemizdeki yere gelebileceğine inanıyorum. Hakkari haklı ülkemizde değil dünyada bile en misafir perver bir halktır, bunu kendi misafirperverliğiyle kanıtlamıştır.
HAKKARİ İÇİN NASIL BİR HAYALİNİZ VAR ?
-Bu halkımızın bir şeylerin başarmamasının hiçbir nedeni yok, tarih bilinci yaşadığı demokrasi mücadelesi ile olgunlaşmış hali bütün bunlara cevap olabilecek düzeydedir. Halkımızla birlikte temsili gücümüzle paradigmasal olarak yeni toplum inşa etme noktasında yeni bir paradigmasal inşasına giderek halkımızı tabandan örgütleyerek karar gücü haline getirmek onun ötesinde denetim gücü haline getirirsek kendi eksiklileri yaşamış oldukları ekonomi, sosyal, siyasal tüm sıkıntılarına yönelik projeler geliştirecek. Bu noktada bir doğrultu vermek gerekmektedir. Buda partimizin programında mevcut birde yaşamsal zihniyet değişikliği noktalarında vardır. Buna bir örnek verirsek ekolojik, eşitlik, kadın hakları özgürlük bağlamında hem de toplumsal tüm dinamikleri içinde barındıracak eşitlik vurgularıyla belli bir programa bürünmüş partimizin programıyla, halkımızın haşir naşir yaşadığı söylenebilir. Önemli olan bunu belli bir programa kavuşturmak halkımızla birlikte bunu yaşama katmak gerekmektedir. Sadece bu gelişir yaşanırsa Hakkari halkımızı öz gücüyle, toplumsal gücüyle ülkemize çok büyük katkıları olacağı bir dinamizmin ortaya çıkacağına inanıyorum.
HALKIN SORUNLARINI TESPİT ETMEDE NASIL BİR YÖNTEM İZLEMEYİ DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
-Dünyada kapitalizm ve egemen güçlerin mevcut 5 bin yıllık hiyerarşik sistemin getirdiği büyük handikaplarla toplumun insanlığın genelde düşürüldüğü nokta ortadadır. Bizde bu dünyanın ve ülkemizin bir parçasıyız. Sorunların tespiti ortadadır. Şuan sömürülen, tüketilen bir halk gerçekçiliği var tüm insanlar için yani kapitalist sistemin getirdiği acılar, handikaplar toplumsal sorunlarına çözüm getirmemesi şuan Ortadoğu’da yaşanmış acıların boyutunu bile ele alırsak gerçekten bunun sıkıntısının nasıl giderileceğimizi programı projesi nedir anlaşılır olacaktır. Örneğin Suriye’de, Ortadoğu’da yaşanılan tüm halklara ve ezilen halklara çekilen acıların çözümünde üçüncü yol dediğimiz demokratik toplum kominal yaşam dediğimiz projenin üçüncü yolun nasıl öncülük yaptığını şuan somut olarak ortaya çıkmıştır. Hakkari yerelimize de geldiğimizde halkımızla birlikte sorunları iç içe yaşayarak, tespitini yaparak tabandan mahalle ve köye inerek doğru bir örgütlenmeyle yeniden toplumsal inşayla birlikte sorunlarımızın tespitliyle ortaya çıkacaktır. Bu noktada bu sorunların çözümünde de halkımız bu sorunları çözüme katarak bir çözüm gücü haline getirirsek sadece gücümüzü halktan alsak bile bu sorunların çözümüne %80 sunacağımız gerisi ülkede ki merkeze toplanan sorunların çözümünde kullanacağız kaynakların doğru kanalize edilerek halkımızın ekonomik, toplumsal diğer tüm sorunların çözümüne bu kaynakların nasıl doğru aktaracağımız eşit ve engeli hakkaniyet çerçevesinde tüm kaynakları doğru temelde paylaşımını geliştirirsek eminim ki yerelimizin ve ülkemizin hiçbir sorunu kalmayacaktır.
HAKKARİ’NİN İHTİYAÇLARI PARTİMİZİN ÖNCELİKERİ İLE ÇELİŞİRSE NEYAPMAYI DÜŞÜNÜRSÜNÜZ?
-Partimizin öncelikleri ile çelişecek toplumumuzun hiçbir sorunu mevcut değil programa baktığımızda partimize programı toplumsa sorunların hem tarihsel hem günümüz yaşadığı sorunlara çözüm getirme amaçlı düzenlenen bir programdır. Programa baktığımızda partimizin önüne koyduğu sorunlara yönelik çözüm perspektiflerine baktığımızda zaten toplumla iç içe yaşanmış soruların tespiti ve çözümüne yönelik bir program olduğu için ben herhangi bir çelişki gelişeceğine inanmıyorum. Bu çelişkilerde gelişirse özelikle partimizin ve özgürlük mücadelemizin tüm bileşenleriyle birlikte geliştirdiği eleştirisel, özeleştirisel dengeyle çelişkilerin nasıl ortada kaldırılacağı da ortadadır. Bana göre çelişki ortaya çıkarsa demokrasi mücadelemizin en temeli olan özeleştiri ve eleştiri mekanizmasıyla halkımızla birlikte oturup doğru tartışmak eleştiri ve özeleşiri yaparak bu çelişkilerin ortada kaldırılacağına inanıyorum.
KÜRTLER ŞU SIRALAR DÜNYANIN GÜNDEMİNDELER. HALK OLARAK REFAH VE HUZURA ERMELERİ İÇİN HEM İÇ HEMDE DIŞ İLİŞKİLERDE NASIL BİR YOL İZLENMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNÜYORSNUZ?
-Kürt halkı ve orta doğuda gelişen gelişmelerle birlikte dinamizmini tarihten alan özellikle günümüzde birkaç gün sonra kutlayacağımız Kobani, Şengal ve Rojava devrimi ile yakılan Newroz özgürlük ateşine geliştirdiği özgürlük anlayışıyla gelişen devrimi kutlamak istiyorum özellikle Orta doğuda şuan demokratik konfederal sistemle örülen gün be gün bedel ödenerek an be an büyük bedellerle örülen sistemin orta doğ haklarına nasıl bir huzur refaha getirileceği somut olarak ortaya çıkmışken özellikle Kürtlerin Ulusal kongresini toplama noktasında büyük girişimlerde bulunması gerekiyor. Kürdistan coğrafya olarak egemen güçler kapitaliz, emperyal güçler tarafında 1. Dünya savaşından sonra dörtte bölünmüştür. Şuan Kürt halkının yıllardan beri Kürdistan da yaşayan tüm halkların bir özgürlük demokrasi mücadelesi mevcuttur. Bu insanlık tarihi acısında demokrasi tarihi acısından da büyük bir bilgi birikimdir. Buna öncülük yapma özgücüne dayalı halka dayalı Kürdistan da yaşayan tüm ezilen kesimlerin halkların gerçek özgücüne dayalı bu sistemi örmek, bunun diplomasını yürütmek elbette mevcut sistemde hem dış diploması hem de kendi işinde bu diplomasi geliştirilerek bütünsellik içerisinde davranmak gerektiğine inanıyorum. Öncelikle kendi içimizde parçalı duruştan ziyade tüm ideolojilerin, tüm inançların, tüm kesimlerin siyasal kesimlerin bu coğrafyada kendilerini temsil eden kendileri nasıl hissediyorsa ama ulusal temelde hatta bu kazanılan değerlerinde insanlık değerlerin olduğu bilincine vararak kendi birliğini sağlayarak bir özgücünün birlikteliğini geliştirerek doğru temelde bir ulusal kongreye gitmek ulusal kongreden sonra açığa çıkacak bu müthiş potansiyelde siyasal güçlere mevcut kurulu dünya sisteminde kendini daha iyi ifade edebilecek doğru temelde bir diplomasının bir çalışmanın yürütüleceğine inanıyorum. Neticede artık bilinçlenen bir halk gerçekliğimiz var kurumsallaşmış bir toplumsal yapımız var gücümüzü buradan özgürlük hareketinin perspektifleri özellikle önderliğimizin perspektifleri bu noktada aydınlatıcıdır. Tüm kurumsal yapılarımızın bu temelde bu çağrılara cevap vererek belli bir ulusal temelde birliktelik kurarak bunu geliştireceğine inanıyorum.
KADIN VE ERKEKLERİN TOPLUMDAKİ ROLLERİ HAKKINDA Kİ DÜŞÜNCELERİNİZ NELERDİR?
-İnsanlığın toplumsallaşma süreci dediğimiz hayvandan ayıran en büyük özellik zaten toplumsallaşmasıdır. Toplumsallaşma sürecinde de özellikle anaerkil toplum dediğimiz doğal toplum sürecinde kadının yada annenin büyük bir rolü mevcuttur. Kadın ve erkek eşitliği temelinde yaklaştığımızda hiyarerşik sistemin tarihsel süreçle birlikte gelişmesi kadının rolünü toplumda bitirmiştir. Bunu bitirdikten sonra zaten kölelik anlayışıyla güç temelinde gelişen sistem kadını bitirmiştir. Mevcut özgürlük hareketimizin ulusal mücadelemizin temelini oluşturan özellikle kadına yaklaşım kadın özgürlük ideolojisine yaklaşımı bilinmektedir. Partimizin programındaki en büyük temel noktada budur. Kadın özgürlük ideolojisi ve toplumdaki eş yaşam düzeyi temelinde perspektifler mevcuttur. Bana göre eş yaşam toplumsal olmalıdır. Kadın ve erkeğin topumdaki rolü özellikle kadının çok daha güçlüdür. Yaşamı yaşam kılan, yaşamı güzelleştiren toplumun ahlaki değerlerinin temelini oluşturan tüm icatlar, gelişmeler kadına aittir. Kadın yaşamın ta kendisidir. Bu temelde yaklaşıyoruz. Ve özellikle kadının tarih boyunca bu noktadaki eşitsizliği uğratıldığı haksızlıkları gidermek acısından bizim partimizin programında hem güçlüdür hem de reeldir.
KENTİMİZDEKİ İŞSİZLİK ORANI NEDİR?
-Yerelimizin şuan ekonomik üretimle ilgili durumu nedir dediğimizde aslında içler acısı bir durum yüzde yüz diyebiliriz bir tüketim toplumu mevcut. Yani üretime dayalı bir alt yapısının olduğundan bahsetmemiz mümkün değil aksine yerelimizin ve ülkemizin büyük bir üretim ham madde kaynakları mevcuttur. Bizim yerelimizin Hakkari ilimizin büyük mevcut kaynakları vardır. Fakat mevcut sistemin yarattığı bu tüketim toplumunun anlayışını karmak gerekmektedir. Özellikle yüzlerce boşaltılan köyden bahsedebiliriz bu köylerde boşaltılan insanlarımızın üretim noktasında şuan tüketim noktasına indirgemesi bir sadaka kültürü anlayışından kaynaklanmaktadır. Bir insana balık vermekten ziyade o insana balık tutmayı öğretmek böyle bir sistem yaratmak gerekmektedir. Mesela Yüksekovamız var özellikle Yüksekovamızda üretim olarak neler gelişleştirebilir kendine yetebilen bir ekonomik toplum yaratmak gerekir. Piyasayı düşündüğümüzde tükettiğimiz ürünler hammaddeler çeşitli ürünler nerden gelmektedir dışardan gelmektedir. Özellikle yerele özgün bir pazarın yaratılmasına gerekmektedir. Bunun içinde üretim ekonomisinin projesini geliştirmesi lazım özellikle ovamızda ay çekirdeği, mısır üretilebilir. Özellikle sıvı yağ üretimine yönelik fabrikasyon projeler geliştirilmelidir. Bunun çokta zor olacağını düşünmüyorum onun dışında bizim doğal olarak harika bir doğamız mevcuttur. Hakkari coğrafyası dünyanın en güzel coğrafyasıdır. Havasına iklimine sahiptir. Yayla ve kış turizminin geliştirilmesi çok uzak bir ihtimal değildir. Toplumuzun kolay kazanç zihniyetinden çıkıp emek vererek üreterek toprakla ilişkilendirerek gerçek anlamda üretip ve ürettikleriyle bir Pazar yaratıp kendine yetebilecek bir ekonomik toplum noktası olur. İşsizlik sorunu ülkemizdeki işsizlik sorunu ile bağlantılı olmakla birlikte ben üretim olmadığı bir yerde insanların üretmediği bir yerde işten bahsetmenin çok mantıklı olacağını düşünmüyorum üretmediğimizden kaynaklı şuan toplumumuzun hepsinin işsizlikle sorununla ilgili olduğunu düşünüyorum. İşsizlik oranına gelince %90’nı işsiz diyebilirim çünkü büyük bir genç potansiyelimiz mevcuttur. Fakat bunu üretime katabileceği alanları yaratamadığımızdan kaynaklı her şeyi başka yerden beklemek işte merkezi sistem zihniyetten kaynaklı böyle bir algı anlayıştan kaynaklı üretmeme sorunu var. Herkes bir yerden bir şeyler bekliyor. Aksine toplumun tabanına inmek hücrelerine inerek üretim alanlarını açarak gerçekten insanımız üretime katarak iş güç sahip etmek gerekiyor. Özellikle dünyanın en şerefli düşünebilen gelişebilen varlığı olan insan işsiz kalması kadar kötü bir durum olmaz özellikle bir karıncanın bile doğada işsiz kalmadığı bir durum değerlendirdiğimizde insan gibi gelişkin düşünebilen, konuşabilen toplumsallaşma sürecini gelişleştirebilen bir varlığın işsiz kalması çok hayret verici bir şeydir. Evsiz kalması, barınaksız kalması, korunmasız kalması büyük bir handikaptır.
ANADİLDE EĞİTİMİN ÇOCUK PSİKOLOJİSİ VE GELİŞİMİYLE İLİŞKİSİ NEDİR?
-Anadilde eğitim bilimsel araştırmalarla mevcuttur. İnsanoğlunun ana rahmine düşmesi ile birlikte ceninken annesini ve dışarıdaki dünyayı hissettiği söylenmektedir. Daha anne rahmindeyken bir çocuğun dış dünyayı hissetmesi, konuşmaları hissetmesi, annesini hissetmesi, dilini duygularını hissetmesi bununla bağlantılıdır. Özellikle 2 ve 6 yaş arasındaki bir bilgisayar kasası gibi düşünülürse anadildeki öğrendikleriyle yaşamını belirlemesi doğru paralel bir orantı vardır. Bir insanın kendi anadilde eğitim görmemesi o insanın belki 10 yıl geri gitmesi demektir. Asimilasyon politikaları bir yarar sağlamamıştır. Özellikle bu temelde egemen iktidarların geliştirdiği bu politikalarla birlikte şuan insanlık tarihinde yok olan ve inanlık mirası olan 5 bin, 7 bin yok olan dilden bahsediliyor. Bu büyük kayıptır. İnsanlık tarihi acısından konuşulan diller, yazılmayan diller mevcuttur. Bunların geliştirilmesi gerekmektedir. Tabi ülkemizde de temel olarak 20 milyon insanın kullandığı bir dil yani Kürtçe dilinden bahsedebiliriz bununla ilgili yıllardır izlenen politikaların ne kadar faşizan politikalar olduğu ortadadır. Kürt halkının mücadelesi bu temelde başlamıştır. Dil değerlendirilirken dili insan bedeninde insan düşüncesinden insanı var eden tüm değerlerden yok saymak kültüründen yok saymak mümkün değildir. Dil insanın her şeyini oluşturan bedenini oluşturan, düşüncesini oluşturan, geçmişini oluşturan, kültürünü oluşturan temel üye olduğundan dil çok önemli bir durumdur.
KENTİMİZ VE İLÇEMİZDE Kİ SİVİL TOPUM ÖRGÜTLERİNİN HALKIN HAYATINA ETKİSİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
-Toplumun örgütlenmesi sivil toplumun örgütlenmesi demokrasinin vazgeçilmez kaynağıdır. Fakat liberal demokrasi dediğimiz aslında dünyada şuan benzeri olmayan sadece temsili demokrasi dediğimiz şeyler yaşanmaktadır. Doğrudan demokrasi asıl karar gücü olan sivil toplum örgütleridir. Sivil toplumun kendisidir. Mevcut sisteme göre örgütlenen belli sivil toplum kuruluşları mevcuttur. Fakat toplumla bağı, toplumla duygusal bağı nedir yaşamamışlığı nedir. Bunlar tartılaşabilecek durumlardır. Sistemle birlikte kurulan ve gerçekten toplumla bağını kuramayan ilişkilenmeyen biraz yüzeysel elit bir düzlemde çalışmalarını yürüten biraz daha faydacı mevcut kendi konumlarını bu sivil toplumda aldıkları güçle birlikte meslek gruplarında aldıkları güçle birlikte kendini biraz toplumda ayrıştırma biraz daha üstenci bir merkezi anlayışın hakim olmasından kaynaklı aslında toplumsal sorunun bunların çözümüne katkıdan ziyade angarya yada biraz yük olduğunu düşünüyorum. Bu doğru bir temelde doğru bir düşüncede toplumla bütünleşirse toplum görüş ve önerileri doğrultusunda gelişen bir sivil toplum örgütlenmesi büyük bir yarar sağlayacaktır.
İNSANLARIMIZIN SAĞLIK KURUMLARINDAN YARALANMA OLANAKLARI NELERDİR? YETERLİ BULUYOR MUSUNUZ?
-Sağlık konusunda alt yapı bilinçlendirme zihniyet geliştirme noktasında çok hizmetsel olarak eksiklik görüyorum. Bu temelde insan sağlığı daha doğarken buna yönelik belli bir program belli bir sistem geliştirilmesi gerektiğine inanıyorum. Sağlıklı bir toplum yetiştirme adına gerçekten toplumu doğru bu temelde bilgilendirme ve önleyici tedbirlerin alınması daha doru olacağını düşünüyorum.
Güncelleme Tarihi: 19 Mart 2015, 18:16
Bize böylesi adaylar lazım. Yolun yüreğin gibi açık olsun.