BDP"li milletvekillerinin tahliyelerine ilişkin talebin kaçma ve delilleri karartma gerekçesi ile reddinin gülünç bir durum olduğunu söyleyen BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Av. Meral Danış Beştaş, Ne milletvekillerinin bırakılmama kararı, ne de diğer tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar ne de 3. Yargı Paketi bir birinden bağımsız değildir dedi.
Kamuoyunda büyük bir beklenti yaratılarak çıkarılan 3. Yargı Paketi ile ilgili tahliye umutları bölgede karşılığını bulmadı. Başta BDP"li milletvekilleri olmak üzere siyasi nedenlerden kaynaklı yargılananlara ilişkin tahliye talepleri takdir yetkisi verilen mahkemeler tarafından CMK 100/3 maddesi gerekçe gösterilerek reddedilirken BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı ve Anayasa Uzlaşma Komisyonu üyesi Av. Meral Danış Beştaş, paketin halkta hak etmediği bir beklentiyi yarattığına dikkat çekti. Paketin AKP tarafından Türkiye"nin demokratikleşmesinde çok ciddi bir yasal reform olacak şekilde yansıtıldığına işaret eden Beştaş, çıkan sonucun ise hukuk, demokratikleşme ve AKP"nin Kürt sorununun çözümü adına bir skandaldan öte bir anlam ifade etmediğini kaydetti. Paketin kendi içinde tutarsız olduğu bunun da en bariz kanıtının Özel Yetkili Mahkemeler kaldırılacak diyen AKP"nin ÖYM"yi TMK"ye taşıması olduğunu söyleyen Beştaş, bunun da Kürtlere özel mahkeme kurma anlamına geldiğine işaret etti. Yeni yargı sisteminin İstiklal, Sıkı Yönetim ve DGM"leri kuran zihniyetin çok daha gerisinde bir zihniyet tarafından kurulduğunu söyleyen Beştaş, 1925"te İstiklal Mahkemesi'nin kararı ile Şeyh Said'i idam edenler, DGM"lerde Erdal Eren"in yaşını büyüterek idam edenler; bu gün küçücük çocuklara, yaşlılara, kadınlara hiçbir ayrım yapılmadan ne cinsel ne sınıfsal ne yaş kategorisi ayrımı yapmadan herkese suç olarak asla nitelendirilemeyecek olgular ile yüksek cezalar veriyor. Kurulan bölge mahkemelerinin amacı da Kürt sorununa yargı eli ile çözümsüzlüğü dayatmaktır dedi.
"Ceza indirimi takdire bırakılmamalıydı"
Başta seçilmiş milletvekilleri olmak üzere bir çok yurttaşın tahliyesine ilişkin yapılan başvurulara olumlu her hangi bir cevabın verilmediğini söyleyen Beştaş, nedenin ise iktidarın zımnen yargı ile anlaşma içinde olmasından kaynaklandığına dikkat çekti. Tahliyelere ilişkin hükümet kanadından yapılan açıklamalar ile yargının iktidarın mesajını aldığını ifade eden Beştaş, Umarım bu mesajı aldığı gibi uygulamaz ve yargı kendi takdir hakkını gerçekten özgürce uygular. Çünkü iktidar isteseydi ki bizim önergelerimiz, çok sayıda önerge verdik üçüncü yargı paketine. Dedik ki siz ceza indirimini takdire bırakmamalısınız. Yargı bu sorumluluğun altına girmemelidir. İktidar yasama organı siyasi erk bu konuda iradesini göstermelidir. "İndir" diyebilir. Bunu söyledikten sonra yargıçların mahkemelerin takdir hakkı söz konusu olmaz. Çünkü yasayı uygulamakla görevlidir. Ama bütün önergelerimiz ve muhalefetimize rağmen maalesef "indirilebilir", "düşürülebilir" gibi hükümlerle mahkemelere "Takdiri size bırakıyoruz; ama bizim görüşümüz kesin indirmekten yana değil" şeklinde mesaj verildi diye konuştu.
"Hukuk devleti olsaydık hükümette bir sarsıntı yaratırdı"
Seçilmiş milletvekillerine ilişkin tahliye taleplerinin kaçma ve delileri karartma gerekçesi ile reddine de tepki gösteren Beştaş, bu gerekçelere ancak gülünebileceğini ifade etti. Tahliyelere ilişkin mahkemelere yapılan başvuruların karar-red aşamasında iken başta Başbakan Erdoğan olmak üzere hükümetin bu konuda açıklama yapmasının bir skandal olduğunu dile getiren Baştaş, konuşmasına şu sözlerle devam etti: Bu konuda konuşulması bir hukuk devleti olsaydık; skandal bir sarsıntı bir iktidar sarsıntısı yaratmalıydı. Ne milletvekillerinin bırakılmama kararı, ne diğer tahliye taleplerinin reddine ilişkin karar ne de üçüncü yargı paketi kapsamında kurulan mahkemeler bir birinden bağımsız değildir. Bu tek merkezden yürütülen bir politikadır, bir mekanizmadır. / Diha