Haber takibi için Siverek'e giden ve kendisinden bir daha haber alınamayan Babaoğlu'nun 75 yaşındaki annesi Makbule Babaoğlu, 19 yıldır her kapı çaldığında Nazım'ın gelmiş olabileceğinin umudunun yüreğini kabarttığının ifade ederek, "Kendime devamlı diyorum, acaba bir yerden çıkıp gelecek mi? Ama gelmedi. Benim oğlumun etini de kemiğini de kaybettiler" dedi.
Faili meçhul cinayetlerin en yoğun yaşandığı yıllar olan 90'lı yıllarda, "gerçeklerin karanlıkta kalmaması" için çalışan Özgür Günden gazetesi Urfa Muhabiri Nazım Babaoğlu, katledilen onlarca özgür basın çalışanından sadece biri. Urfa'da kaldığı gazetenin bürosuna "Biriniz mutlaka Siverek'e gelin, çok önemli bir haber var" diye gelen telefon üzerine, 12 Mart 1994 tarihinde Siverek'e giden 19 yaşındaki genç gazeteciye bir daha ulaşılamadı. Lise son sınıf öğrencisi olan genç gazetecinin katledilmesinin üzerinden 19 yıl geçmesine rağmen hala ne kendisinden bir haber alındı ne de failleri bulundu.
'Kapı her çaldığında yüreğim kabarıyor…'
Katledilişi ile ilgili hukuki olarak bir sonuç elde edilemeyen Nazım Babağolu davasında bir yıl içerisinde herhangi bir sonuç çıkmazsa dava zaman aşımına uğrayacak. 75 yaşındaki anne Makbule Babaoğlu, 19 yıldır her kapı çaldığında Nazım'ın gelmiş olabileceğinin umudu ile yüreğini kabarttığını ifade ederek, oğlunun faillerin bir an önce ortaya çıkarılmasını istedi. Oğlu Nazım'ın kaybolduğu 19 yıl içerisinde sürekli bir gün eve gelmesini beklediğini belirten anne Babaoğlu, Nazım'ı bulmak için aramadık yer bırakmadığını dile getirdi. Babaoğlu, "Kayıp olduğu gün sağda solda her yerde aradım bulamadım. Daha sonra gazeteden bana Siverek'e gittiğini söylediler. Ertesi gün kalktım Siverek'e gittim. Herkese sordum kimse bana bir şey söylemedi. Urfa'ya geri döndüm. Urfa'da da karakola gidip oğlum Nazım'ı sordum. Karakolda da 'biz nerde olduğunu bilmiyoruz, biz görmedik' dediler" diye konuştu.
Savcının yanıtı: Niye oğlunu bu gazeteye koydun
Daha sonra çocuğunu bulmak için tekrar Siverek'e gittiğini söyleyen anne Babaoğlu, şunları anlattı: "Siverek'te savcının yanına gittim. Savcıya dedim oğlum burada kaybolmuş. Savcı, 'sen niye oğlunu koydun bu gazeteye' dedi. Oradan Siverek Başsavcısı'nın yanına gittim. Başsavcıya da aynı soruları sordum. Savcı bir defter getirdi, deftere baktı. Bana 'başın sağ olsun Allah rahmet eylesin' dedi. Ben de 'madem ölmüş, oğlumun cenazesi mezarı nerde, nereye gömdünüz, onun yerini gösteriniz' dedim. Başsavcı bana 'biz Urfa'ya göndermişiz' dedi. Aynı gün Urfa'ya giderek savcılığın yanına gittim. Ona dedim Siverek Başsavcılığı bana 'oğlunu Urfa'ya göndermişiz' dedi, oğlum nerededir dedim. Urfa'daki savcı bana dedi ki 'senin oğlun PKK'li.' Ben de 'madem oğlum PKK'li sizin tutup öldürmeniz mi lazım, yakalayıp cezaevine koyun.' Ondan sonra oğlumdan hiçbir haber alamadım. Kimseden hiçbir şey duymadım."
'Tek isteğimin oğlumun kemiklerinin bulunmasıdır'
Oğlu Nazım'ın kaybolması üzerinden 19 yıl geçtiğine belirten Babaoğlu, bütün çabalarına karşın hiçbir sonuç alamadıklarını kaydetti. Babaoğlu, "Sadece oğlumun nereye gömüldüğünü bilseydim bana yeter. Bana sadece onun kemiklerini bulun. Bu nasıl adalet ve nasıl devlettir. Bize de günah, Allah kimseye yürek acısı vermesin. Bizim ciğerimiz yandı başkasının yanmasın. Benim tek isteğim oğlumun mezarı neredeyse onun mezarını bulsunlar. Daha sağken oğlumun mezarını görmek istiyorum" diye konuştu.
'Her akşam oğlumun yüzü ile beraberim'
Nazım'ın zeki bir çocuk olduğunu belirten Babaoğlu, Nazım'ın ne yaptığını iyi bildiğini dile getirerek, yaşadığı acıları şu cümleler ile dile getirdi: "Oğlum ne yazdığını ne yaptığını gayet bilincinde olan biriydi. Daha liseye gidiyordu, son senesiydi. Üniversite sınavına girip kazandı. Oğlum üniversiteye gitmeden kaybettirdiler. Her akşam yatağa girdiğimde oğlumun yüzünü görüyorum, düşüyor gözlerime. Sabaha kadar yatamıyorum. Her kapı çaldığında diyorum, belki oğlum Nazım geldi. Kendime devamlı diyorum, acaba bir yerden çıkıp gelecek mi? Ama gelmedi. Benim oğlumun etini de kemiğini de kaybettiler." DİHA
Güncelleme Tarihi: 11 Mart 2013, 09:35