Hastalık nerdeyse hepsinde aynı. 80’li yıllara dair hatıralarımızı süsleyen, eski Türk filmlerinde boy gösteren 131’leri yaşatmaya çalışıyorlar.
Şöyle bir düşünün kimimiz direksiyonunda oyun oynadı kimimiz gelin arabası yaptık. Eski albümlerde görünce işte babamın arabası, bak dayımın eski Murat’ı…
NEREDEYSE 40 YAŞINDA
Tofaş tarafından Bursa’da 29 Aralık 1976 tarihinde üretime başlayan, İspanya’da Seat 131, Amerika’da Fiat Brava ismi ile tanınan, 80’lerin başında ismini kuş serisine (Doğan, Şahin, Kartal) bırakan efsane. “Murat!”
Murat’tan Murat’a da fark var bu arada. 78-83 arası 1300 motor ve dört vites olarak çıkıyorlar yollara. Önden badem farları, arkadan yatık T şeklindeki stopları ile meşhur. Zaten meraklıları bu yüzden “Tstop” diyor onlara.
Ekipteki arkadaşların hepsinin arabası ile duygusal bir bağı var diyerek söze başlayan TİKOD Başkanı Ufuk Çıtlak, kimse arabasını günlük kullanmıyor. Yağışlı havalarda kapalı garaja hapsediyoruz, güneşi görünce salıyoruz dışarıya. Zaten yıllar araçlarımızı yıprattı, yağmurun çamurun hırpalamasına izin mi vereceğiz?
PARÇA ASLANIN AĞZINDA
Yıpransa ne olacak yerli araba parçası bol değil mi bunların?
O eskidenmiş, imalatı bitti parça sıkıntısı başladı şimdi parça aslanın ağzında.
Zaten bu arkadaşları bir araya getiren sebeplerden biri de yedek parça sıkıntısı, al far ver stop geçinip gidiyoruz.
Bir Murat 131 de ben toplasam kaça çıkar?
Düzgün bir arabayı 9-10 bine alırsın, sonra kaporta döşeme derken ufak ufak masraf başlar. Derdi zor değil ama asla bitmez, kumbara gibi sürekli para atarsın.
HELLA, MOMO, BEYAZ YANAK
Bir de aksesuar kısmı var?
Evet, ya orjinal jant kapakları bulacaksın ya da dört Momo jant alacaksın.
Daha albenili jantlar var onlardan alsam?
Momo yakışıyor, o yılların modelleri. Metal kapakta nikelajlı olursa kabul. Lastiği beyaz yanaklı bulabilirsen iyi ama sanırım artık getirmiyorlar Türkiye’ye. Ön tampona da 2 yada 4 tane Hella ister, felaket yakışıyor kerataya.
Motora bakayım derken kaputun altından bir korna çıkıyor motordan büyük nerdeyse.
Başkan bu ne?
Buna çat çat derler abi, havalı korna. Hastalık işte, Amerikancılardan gördük.
Ses düzeninde tercih Pioneer’dan yana, daha pahalı setler var ama işin raconu bu.
İTALYANCILAR
Evet orjinal toplayan arkadaşlar var. Onlar fabrikadan çıktığı hale sadık kalıyorlar. Koleksiyonluk diyebiliriz. Bazıları İtalyan arar Mirafiori modeline düşkünler. Amerikan pazarı için üretilen körüklü tamponlular da çok makbul ama aramakla bulamıyoruz. Bazıları da etiketçidir, kırklı yıllardan kalma metal etiketleri bulur yapıştırırlar. Genelde eski Amerikan armaları...
Kaç kişisiniz?
70 milyon abi... Gülüyor. Derneğimizin üyeleri, İstanbul içinden 60 İstanbul dışından 40 civarında. Anadolu’da da bu arabaları toplayan birkaç bin kişi olduğunu tahmin ediyoruz. Ama alan her gün daralıyor, tek başına yürütmek zor, birbirimize destek olmasak işimiz var.
ONUN ARABASI VAR
Bakıyorum da arkadaşlar birbirlerine karşı çok saygılı.
Biz herkese saygılıyız, ne pati çeker ne lastik yakarız. Belki müzik sesi biraz yüksek olabilir o kadar. Bunlar babalarımızın arabasıydı, onların hatıralarını yaşatıyoruz bir manada. Burada abi kardeş gibiyiz, inan kimin hangi takımı bile tuttuğunu bilmiyoruz. Varsa yoksa, motor parça... Bir araya geldik mi semaveri yakar, ay çekirdeği alırız. Arabaların başında toplanır muhabbet yaparız. Arabalarımızı genellikle birbirimize satarız, meraklısından başkasının yürütmesi zor. Diyelim dışarıdan iyi bir araba buldun daha notere gitmeden haberi düşer ekibe. Yani düşün nefes alışınız bile kontrol altında. Yerli araba kullanıyor, yerli müzik dinliyor, yerli filmleri izliyoruz. Yerliyiz bayrağımıza, komşumuza, ailemize bağlıyız. Bu meşgale bizi kötü alışkanlıklardan uzak tutuyor, hoş, gün boyu elinden bez düşmeyen bir gencin kime ne zararı olur.
DIŞI SENİ İÇİ BENİ
Ekip genç ve hareketli maşallah
Sigortacılar da sizin gibi bakıyor. Hem sürücü genç hem araba eski, iki riski toplayıp fiyatı çakıyorlar. Bazı arkadaşlar bin liradan fazla ödüyor.
Ne yakar bunlar?
Fabrika verilerine bakarsan 8 litre ama aşar. Çoğunda gaz var. 25 kuruşa gezdirir rahat.
Geçen Tofaş davet etti, hep birlikte Bursa’ya gittik. Bu arabaları yapan ustalarla tanıştık fabrikada. Düşünebiliyor musunuz hiçbir araba arıza yapmadı. Zaten bunlar yolda koymaz, sistemi basittir borudan benzin kablodan elektrik gelsin tamam. Diyelim bir araba bozuldu, Amerikancılar yürür gider. Biz ellimiz birden üşüşürüz başına. Kalacaksak hep birlikte, kimseyi bırakmadık yolda.
SEVEN ÖLSÜN MÜ?
Cüneyt Güler kardeşimiz anlatıyor: “Geçen bir arkadaş ‘iznin olursa seninkini gelin arabası yapalım’ dedi, Tamam bize uyar. Gittik kız evinin önüne, herkesin ilgisi üzerimizde, farını açan, kornaya basan. Ev de cadde üzeri mecburen dörtlüleri yakmışım. Gelin hanım geldi, oturdum direksiyona. Marşa bastım gıv gıv. Tık yok akü bitmiş. Neyse mahalleli el attı, itip uçurdular, taktım ikiye, ayağımı kaldırdım debriyajdan. Yürü be koçum seni kim tutar.
Ben mahcup oldum tabii ama gelin ve damadın nasıl hoşuna gitti anlatamam. İnsanımız bu arabaları seviyor, kusurlarını görmezden geliyor. Milyarlık arabalardan kafalarını çıkarıp bize bakıyor, telefonunu çıkaran selfi yapıyor.
Trafık polisleri ile de aramız çok iyi, bizim aşırı hareketler yapmadığımızı yapmayacağımızı biliyorlar. Netice de onların da hatıraları var. Arabalarımız bakımlı, muayeneyi ilk elde geçiyorlar. Ama bakanlar trafiği aksatıyorlar mı. Ne yazık ki bu bizim elimizde değil.” İHA