Tahliyenin çıkmadığı duruşmada, mahkeme salonu önünde avukatlara kimlik sorulması tartışmalara neden oldu. Mahkeme, dosyanın 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen "KCK Ana Davası" ile birleştirilmesine karar verdi.
DİHA Editörü Tayip Temel, Derik Belediye Başkanı Çağlar Demirel, BDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Erkan Pişkin ile DTK, BDP yöneticilerinin de aralarında bulunduğu 16'sı tutuklu 23 kişi hakkında açılan davanın 13. duruşması görüldü. Duruşmaya, tutuklu sanıklar Tayip Temel, Abdullah Bozkoyun, Mehmet Salih Yıldız, Resul Erkaplan, Erkan Pişkin, Tuncay Ok, Atila Koca, Mehmet Nesip Gültekin, Burhan Karakoç, Ahmet İlan, Aygül Arat, Abdulserdest Tan, Mehmet Güzel, Hüsamettin Çiçek duruşmaya katılırken, Derik Belediye Başkanı Çağlar Demirel mazeret bildirerek duruşmaya katılmadı. Kimlik kontrolü ile başlayan duruşmada, davanın görüldüğü 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nin bulunduğu koridoru bariyerlerle kapatan polis, duruşmaya girmek isteyen sanık yakınlarının, avukatların ve gazetecilerin üst aramasının yapılması tepkilere neden oldu. Avukat Sabahattin Korkmaz ile Feride Laçin, duruşma salonunda hakime "Koridorda neler oluyor, bizden kimlik soruluyor" diyerek tepkisini dile getirdi.
Avukatlara kimlik sorgusu!
Avukat Feride Laçin, Türkiye'nin her tarafında özel yetkili mahkemelerin olduğu yerlerde davalara girdiğini belirterek, kendilerinden kimlik sorulması ile ilk defa 6. ve 7. Ağır Ceza mahkemelerinde karşılaştığını vurguladı. Polislerin bu şekilde kimlik sormasını eleştiren Laçin, "'Güvenlik güçleri' bizi tahrik edercesine bizden üzerimizde cübbe ve dosya olmasına rağmen ısrarla kimlik sormalarını mesleğime hakaret olarak görüyorum. Bu, adliyelerde istenmemezlik anlamını teşkil etmektedir, bu savunma hakkımızın engellenmesi anlamına da gelmektedir" dedi. Mahkeme başkanının sadece duruşma salonunun içinden değil dışından da sorumlu olduğunu vurgulayan Laçin, mahkeme başkanının istemesi halinde bu uygulamaya son verebileceğinin altını çizdi.
'Sıkıyönetim mahkemeleri bile daha hukukiydi'
Bu tartışmanın ardından avukatların savunmalarına geçildi. Sanık Mehmet Salih Yıldız ve diğer sanıkların da müdafisisi avukat Fethi Gümüş, bu davada şimdiye kadar tahliye olmamasını eleştirerek, bu tahliyelerin olmamasının nedeninin davanın hukuki olarak değil siyasi olarak görüldüğünün kanıtı olduğunu belirtti. Hakimlerin yargılama yaparken kendi düşüncelerini dışarıda bırakması gerektiğini belirten Gümüş, ancak tüm özel yetkili mahkemeler gibi bu mahkemenin de böyle davranmadığını ve sıkı yönetim mahkemelerinin daha hukuki olduğunu kaydetti.
'Yargılama yetkisi kalmamıştır'
Ardından söz alan sanık Abdullah Bozkoyun'un müdafisisi avukat Sinan Tanrıkulu, hakimlerin tarafsız bir şekilde davranması gerektiğini belirterek, hakimlerin ve savcıların tarafsız olmaması durumunda demokratikleşmenin önünün açılmayacağını kaydetti. Sanık Tayip Temel ve Abdulserdest Tan'ın müdafisisi avukat Cemil Özen de, özel yetkili mahkemelerin adli yargılama yapamadığından dolayı kaldırıldığını hatırlatarak, "Kanun koyucu istediği an kanun çıkartma yetkisine sahip olduğu için teşbihte hata olmasın, hukuk kanun koyucunun fahişesidir. Bu anlamda mahkemeniz kaldırılmıştır. Bizce yargılama yetkisi kalmamıştır. Yapılması gereken hemen herkes için beraat kararının verilmesidir" ifadesini kullandı.
Sanık Hüsamettin Çiçek'in müdafisisi avukat Ali Ekrem Atalay, davanın 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen "KCK" davası ile birleştirilmesinin yanlış olacağını belirterek, davanın 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde birleştirilmesi halinde çok uzayacağını ve sanıkların mağdur olacağını vurguladı.
'Kürtçe konuşmalar yanlış çevirildi'
Tüm sanıkların avukatı Sabahattin Korkmaz savunmasında, sanıkların tutukluluk hallerinin devamının davayı kilitlediğini belirterek, anadilde savunmanın yapılmaması sonucunda sanıkların sorguya iştirak edemediğini belirtti. Sanık Burhan Karakoç'un müdafisi avukat Keziban Yılmaz ise, davanın 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki "KCK" davası ile birleştirilmesinin yanlış olduğunu belirterek, birçok delilin hukuksal olarak delil olamayacağını belirtti. Yılmaz, tape kayıtlarının büyük bir kısmının Kürtçe olduğunu bundan dolayı da Türkçeye tercüme edilirken yanlış tercüme edildiğini belirterek, konuşmaların çoğunun parti arkadaşları ile yaptıkları konuşmalar olduğunu kaydetti.
Sanıkların büyük çoğunluğu Kürtçe savunma yaparken, sanık Abdulserdest Tan Türkçe savunma yaptı. Mahkeme Kürtçe savunmayı "Türkçe dışında başka bir dilde cevap verdiği görüldü" diyerek tutanaklara geçirdi.
Mahkeme verdiği kısa aranın ardından kararını açıkladı. Tutuklu sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar veren mahkeme heyeti dosyanın 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen "KCK Ana Davası" ile birleştirilmesine karar verdi.
Mahkemenin sanıkların tahliye edilmemesine ilişkin herhangi bir gerekçe yazmaması ise dikkat çekti. / Diha
Güncelleme Tarihi: 06 Ağustos 2012, 15:22