İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) Başkanı Ekrem İmamoğlu, hakkında açılan 'ahmak' davasına ilişkin İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi’ne bu kez bizzat dilekçe vererek duruşma talep etti.
İmamoğlu İstanbul Bölge Adliyesi'nde 'ahmak davası'na ilişkin açıklama yaptı. İmamoğlu, "Milletin iradesine kafa tutmayın" değerlendirmesinde bulundu.
İmamoğlu'nun konuşmasından öne çıkanlar şöyle:
Dört bir yanımızda tarihin en büyük jeopolitik sınavları yaşanırken hamaset dışında başka hiçbir şey üretmeyen aciz dış politikadır ısdırabım. Öncelikle açıkça ifade etmek isterim ki kamuoyunda ahmak davası olarak bilinen bu dava İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nin seçilmiş başkanı olarak bana değil, aziz milletimizin iradesine yöneltilmiş açık bir darbe girişimidir.
'SİYASİ BİR DAVA'
Bu dava kesinlikle hukuki bir dava değil, siyasi bir davadır. Açıkçası belli mahfillerde kurgulanmış ucuz bir siyasi mühendislik içeren bir projedir. 23 sene önce yasaklara karşıyız diyerek yola çıkan iktidar İstanbul’da üç seçimdir bükemediği bileği entrikayla kırabilmenin açıkçası hesabı kitabı içerisindedir. Tam saha bakanlarıyla, milletvekilleriyle, bürokratlarıyla siyaset yapanlar bir kez daha milletin sandıktaki tokadını yemiştir.
Oturup nerede hata yaptığını anlamak yerine, nasıl bir yanlış içerisinde olduğunu anlamak yerine, iktidarlarını sürdürmek için ne yazık ki yargı dâhil her enstrümanı kullanmaktan başka hiçbir yol bulamamışlardır. Demokrasi tarihimizi ve büyük bedellerle elde ettiğimiz kazanımlarımızı hiçe sayan bu dava siyasi tarihimize sürülmüş ne yazık ki kara bir lekedir. Yassıada yargılamalarını, Denizlerin, Mahirlerin idamlarını, 1980 darbesi sonrası siyasi yasakları, 28 Şubat sürecini, 15 Temmuz darbe kalkışmasını yaşamış ve dâimâ bu süreçleri demokrasiye sarılarak atlatmış aziz milletimiz ne pahasına olursa olsun masa başında kurulan bu tuzakları da kesinlikle bozacaktır.
'SIRTIMI YASLADIĞIM YER BELLİ'
Darbelerden bugünkü gibi her türlü vesayetten ve siyasi yasaklardan çok çekmiş olan milletimiz haklarının yeniden bir yargı darbesiyle ellerinden alınmak istendiğinin de farkındadır ve halkımız süreci tüm vicdanıyla, adalet duygusuyla izlemektedir. Bilinmelidir ki bu süreç bırakın bizim demokrasi mücadelemize ket vurmayı, milletimize hizmet yolunda bizleri daha da güçlendirecek ve daha da iyi hizmet etme yolculuğunda kararlı hâle getirecektir. Benim bu yolda sırtımı yasladığım yer bellidir. Güvendiğim yegâne güç, önce Allah sonra da 86 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının iradesidir. Milletin iradesinin üzerinde de başka hiçbir güç yoktur. Sonuna dek demokrasinin ve millet iradesinin gerektirdiği nezaket ve ahlâkla bir ve beraber olarak yolumuza devam edeceğimizin kesin olduğunu milletimizin buradan duymasını istiyorum.
'MİLLETİN İRADESİNE SAYGI GÖSTERİN'
Milletimizin iradesine, millete saygı gösterin. Demokrasinin önünü açın. Bir vesileyle söylemiştim tekrar ifade etmek isterim. Millet İmamoğlu’nu nerede görmek istiyorsa, isterse, millet İmamoğlu’na neyi yakıştırmışsa yakıştırıyorsa, İmamoğlu orada olacaktır. Bu daha önce de böyle olmuştur. Bundan sonra da böyle olacaktır. Korkmayın ve ifade ediyorum ki asla ve asla sürecin en büyük en yüksek cesaretle tarafımızdan takip edildiğini de bütün yurttaşlarımın bilmesini isterim. Açıkçası net ifade edeyim. Milletin iradesine kafa tutmayın.
Mertçe yarışalım. Kıymetli dostlarım ve değerli basın mensubu arkadaşlarım, bana sarf edilen ahmak ifadesini kime iade ettiğim bellidir. Zaten o kişi bana ben de ona dava açtım. Ahmak ifadesinin suç olmadığı da Yargıtay kararlarıyla ortadadır. Basında bu kararlar da yayınlanmıştır. Beni haklı bulan bilirkişi raporları da ortadadır. Dünyanın en zorlama siyasi yasak davasın artık Türkiye gündemini işgal etmesini ben istemiyorum. Umarım hak yerini bulacaktır. Hakkın yerini bulması için emek harcayan ve harcayacak olan herkese, özellikle yargı mensuplarına, hâkimlere, savcılara şükran duyuyorum. Milletimiz bu emekleri asla unutmadı, unutmayacak. Teşekkür ederim. Bugün yapmış olduğum bu başvuruyla ben bir duruşmaya katılmak istediğimi tekrâren talep etmiş bulunmaktayım."
İşte İmamoğlu'nun dilekçesi:
"Sayın Başkan ve değerli üyeleri,
Daha önce avukatlarım tarafından 04.01.2022 tarihinde ve 03.09.2023 tarihinde duruşma talebinde bulunulmasına rağmen bu talepleri kabul edilmedi. Bu kez hakkımda verilen 2 yıl 7 ay 15 gün hapis cezasına ilişkin olarak, adil yargılanma hakkımın açıkça ihlal edildiğini ve bu kararın, aşırı ölçüsüz ve daha ilk bakışta “adaletin açıkça reddi” anlamına geldiğini, düşündüğüm için bu talebi bizzat kendim ileri sürme gereği hissettim.
'BİZZAT SAVUNMA HAKKI TANINMALI'
Bu cezanın yalnızca şahsımı değil, temsil ettiğim toplumu ve kamu yararını da derinden etkileyecek sonuçları olacaktır. 31 Mart 2024 İstanbul yerel seçimlerinde tercihlerini ortaya koyan 11 milyon seçmenin iradesini geçersiz kılacak olan bu cezaya karşı mahkemeniz huzurunda doğrudan savunma yapabilmemin, hukuka olduğu kadar hukukun kaynağı olan milli iradeye de saygının bir gereği olduğuna inanıyorum.
Seçilmiş bir yöneticinin, görevini yapmaktan ve siyasi faaliyette bulunmaktan yasaklanmasının evrensel hukuk ölçüleri ve kamu vicdanı karşısında meşru olabilmesinin temel şartlarından birinin söz konusu yöneticiye kendini bizzat savunma hakkı tanınması olduğunu düşünüyorum. Bu nedenle, milli iradeye saygının ve Türk yargısına olan güvenin korunması için, mahkemeniz huzurunda doğrudan savunma yapabilmeyi ve ciddi endişelerimi ifade edebilmeyi istiyorum. Siyasi faaliyetten yasaklanma kararları vatandaşın seçimlerde ortaya koyduğu ve bundan sonra koyacağı iradeyi yok sayma, etkileme, yönlendirme niteliğine sahiptirler. Bu tür kararların sonuçları ceza verilmek istenen kişiyle sınırlı kalmaz, kalamaz. Kamuoyundaki hakim kanaati ben de paylaşıyor ve bu davanın ülkemizin geleceğini etkileyecek önemde olduğuna inanıyorum. O nedenle, yargılanma sürecinin bütünüyle adil yürütülmesi, sadece benim için değil, tüm ülkemiz için büyük bir önem taşımaktadır. Kamu hizmeti sorumluluğum çerçevesinde, adil yargılama hakkımın korunması için duruşma talebimin kabul edilmesinin, yalnızca şahsımın değil, Türk halkının da adalete olan inancını pekiştireceğine eminim.
'TAKDİRİ İNDİRİM ŞAHSIMA UYGULANMAMIŞTIR'
Ayrıca, yerel mahkeme aşamasında sunulan mütalaalar gibi istinaf aşamasında dosyaya sunulan ek uzman (Prof. Dr. Adem Sözüer ve Doç. Dr. Tolga Şirin’in) mütalaası, davanın seyrini köklü biçimde değiştirecek nitelikte yeni ve esaslı bir delil teşkil etmektedir. Bu mütalaanın adil yargılanma hakkımın sağlanabilmesi için detaylı bir şekilde incelenmesi ve ilgili uzmanların duruşmada dinlenmesi hayati bir önem arz etmektedir. Uzmanların mahkemeniz huzurunda dinlenmesi ve kendilerine soru yöneltilmesi, savunma hakkımın etkili şekilde kullanılmasını sağlayacaktır. Önceki uzman mütalaalarının yanı sıra Anayasa’ya aykırılık iddialarımızın da mahkemeniz nezdinde kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve bu iddiaların layıkıyla ele alınması gerekmektedir. Halk arasında beyaz gömlek indirimi olarak bilinen, toplumsal infial yaratan olayların sanıklarına bile uygulanan takdiri indirim, basında siyasi iktidara dair söylediğim bir ‘Mahkemeyi ciddiye almadığım’ şeklinde yorumlanması sonucunda şahsıma uygulanmamıştır.
Hakkımda yapılan yargılama dahil olmak üzere, tüm yaşantım boyunca özel hayatımda, iş hayatımda ve siyasi hayatımda her türlü hukuksal işlemlere, yargı makamlarına sorumlu bir vatandaş olarak yaklaştım. Bu hâl ve davranışlarım, adına karar verdiğiniz TÜRK MİLLETİ tarafından bizzat tasvip edilmiştir. Girdiğim dört farklı seçimde, milletimizin tarafıma teveccüh etmesi şerefine nail olmam buna en yüce kanıttır.
Ben bir suç işlemedim.
Bu nedenle beraat etmem gereken bu davada, eğer bir cezaya hükmedilecekse bu cezanın yüzüme tefhim edilmesinin hakkım olduğuna inancım tamdır. TÜRK MİLLETİ adına karar veren Sayın Mahkemenizin bu hususu dikkate alması gerekliliğini, durumu değerlendirebilmeniz için yüz yüze gelebileceğimiz bir duruşmada bu durumu bizzat ortaya koyma isteğimi takdirlerinize arz ediyorum.
Gereğini saygılarımla arz ederim."