55’inci Asliye Ceza Mahkemesi, ‘2911 sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet’, ‘görevi yaptırmamak için direnme’, ‘kamu malına zarar verme’, ‘özel kıyafetleri usulsüz kullanma’, ‘ibadethaneyi kirletmek suretiyle zarar verme’gerekçesiyle sanıklara mahkumiyet cezası verdi.
Mahkeme tutuksuz sanıklar Murat Akıllı, Murat Gülbay, Onur Yener ver Emre Güleryüz’ün savunmalarının alınmadığını belirterek dosyalarının ayrılmasına karar verdi.
Üzerine atılı tüm suçlardan beraat eden 7 sanığın ayrı ayrı beraatlerine karar veren mahkeme, 244 sanığı ise değişik suçlardan 2 ay 15 gün ile 1 yıl 2 ay 16 gün arasında değişen hapis cezası verdi.
Sanıklara ‘camiyi kirletme’ cezası
Asistan Doktor Sercan Yüksel ve Erenç Yasemin Dokudan’ın da aralarında bulunuğu 4 sanık hakkında “ibadethaneyi kirletme” suçundan 10 ay hapis cezası veren mahkeme, cezayı ise erteledi. “Özel işaret ve kıyafetleri usulsüz kullanma” suçundan 3 sanığa 2’şer ay 15’er gün hapis cezası veren mahkeme, cezayı ertelemedi.
‘Görmedim’
Öte yandan davada Dolmabahçe Bezm-i Alem Camii’nin iki güvenlik görevlisi de camiye zarar veren, içeride içki ve sigara içen birilerini görmediklerini ifade etti.
Güvenlik görevlisi Savaş Dinç, “Olay günü mesai saatlerim saat 18.30 ile 08.00 arasındaydı. Beşiktaş da ağaç eylem vardı. Olay mesai saatleri içinde oldu. Olay günü etraf çok kalabalıktı. Biz camiinin içinde duruyoruk. İnsanlar içeri camiiye akın ediyorlardı. Yaralılar içeri geliyordu. Olay günü camiye ayakkabı ile girilmemesi konusunda uyarıda bulundum. Hatta ayakkabısıyla içeri giren bir vatandaşı uyardığımda bana çok sert davrandı. Ben şahsın kokusundan alkollü olduğunu anladım. Ancak vatandaşların ayakkabı ile girilmesine engel olamayınca halıların üzerine hasır serdik. Halılar zarar görmedi. Caminin içinde alkol alan herhangi birini de görmedim. Camiinin içinde birşeyler içen, tüketen ya da sigara içildiğini görmedim” diye konuştu.
‘Yaralananlar camiye geldi’
Atılan gazlardan kendisinin de etkilendiğini söyleyen tanık Savaş Dinç ise, “İçeride 15- 20 kişi yaralılara müdahale ediyordu. Yaralıların gözlerine ilaç sıkıyordu. Sabah herkes gitti. Sağlıkçılarda tıbbi malzeme içeren mavi torbalarla camiiden ayrıldılar. Ben olay günü dışarıda tahmini 15 bin kişinin olduğunu düşünüyorum. Polis camiiye müdahale etmedi. Polis müdahalesinden sonra yaralananlar ve gazdan etkilenenler camiye geldi. Kalabalık grup can havliyle gazdan korunmak için kapıya yüklenince kapının pimi attı. Kapı açıldı ancak kapı kırılmadı, kapı sağlamdı” ifadelerini kullandı.
Kameraların bulunduğu 1,5 metrelik direklerin sökülüp yere düşmesi sonucunda kameraların zarar gördüğünü belirten Dinç, “Camiinin karşısındaki sosyal tesisin de kapı ve parmaklıkların söküldüğünü sabahleyin gördüm” dedi.
‘Nöbetim esnasında sorun olmadı’
Diğer tanık güvenlik görevlisi Sercan Özcan da “Gündüz nöbetçiydim. Davaya konu olay benim görevimden önce olmuştu. Nöbeti devraldığımda camiide kimse yoktu. Nöbetim esnasında herhangi bir sorun olmadı. Ayrıca görev yaptığım sürede basın mensuplarını ya da başkasını camiye almadık” diye konuştu.
‘Fotoğraflar mizansen olabilir’
Tanığın bu ifadesinin ardından söz alan bazı sanıkların avukatı da“Tanık beyanlarımızdan ulaştığımız sonuç Bezm-i Alem Camii’ne basın mensupları girmemiş. Basında çıkan fotoğraflar üzerine dava açıldı. Basında çıkan fotoğraflar (bira kutusu) ya başka yerde çekildi ya da mizansel fotoğraflar olduğu görüşündeyim” ifadelerini kullandı.
‘Doğru zamanda doğru yerdeydik’
Hakimin davayı karar bağlayacağını söylemesi üzerine altı tutuksuz sanığın son sözleri soruldu. Tutuksuz sanık Ahmet Küçükkayalı, “Doğru zamanda doğru yerdeydik. Demokratik hakkımızı kullandık. Yanlış bir şey yapmadık” dedi.
Ne olmuştu?
Gezi Direnişiyle ilgili 255 kişinin yargılandığı davada sanıklar, 1, 2, 3, 4, 5, 6, 11, 13, 16, 17 Haziran ve 4 Ağustos 2014’teki eylemlere katılmakla suçlanıyor.
Savcı İsa Dalgıç’ın hazırladığı iddianameye göre, sanıkların tamamı 2911 Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ve polise mukavemetten yargılanıyor.
İddianamede, Gezi Direnişi’nin yasal eylem olarak başlayıp yasadışı hale dönüştüğü ileri sürülerek “Başlangıcında Taksim Dayanışma Platformu isimli oluşum ile bazı sivil toplum kuruluşları ve bu arada yasadışı örgütler tarafından eylemler düzenlenmeye başladığı, ancak bu eylemlerin ilerleyen süreçte hukuki hak arama yollarının dışına çıkarak yasa ve hukuk dışı nitelik kazanmaya, Gezi Parkı’nı işgal, kolluk görevlilerine direnme ve saldırı, çok sayıda kişinin yaralanması, kamu ve özel mallara zarar verme niteliği almaya, toplum huzurunu ve barışını olumsuz yönde etkilemeye başladığı…” deniliyor.
İddianamede deliller; misket, sprey boyalar, deniz gözlükleri, gaz maskeleri, joker maske, atkılar, havlular, gazın etkisini azaltma amaçlı solüsyon, eldiven, dövizler, ve baret olarak gösteriliyor.
Şimdiye kadar ifade veren tüm sanıklar, polis şiddetine maruz kaldıklarını anlattı.
Polisler hakkında açılmış bir dava henüz yok. İMC
Güncelleme Tarihi: 24 Ekim 2015, 00:16