Silvan'a saldırıların G-20 Zirvesi öncesi Cerablus ve Rojava'ya müdahalenin konuşulduğu bir dönemde gerçekleştiği vurgulanırken AKP'nin savaş politikalarının ülkeyi sınır ötesinde felakete ve iç gerilimlere sürükleyeceği belirtildi.
Emekçilerin Silvan'a dair gerçekleri öğrenmesinin de medya ambargosuyla engellendiği ifade edilerek "Silvan ablukası medya ambargosuyla birlikte sökülüp atılmalıdır" denildi.
EMEP'in açıklamasının tam metni şöyle:
"Askeri abluka altına alınan ve 10 gündür sokağa çıkma yasağı uygulanan Diyarbakır’ın Silvan ilçesinde, şu ana kadar 7 yurttaşın yaşamını yitirdiği bildirilmektedir.
Daha önce Yüksekova, Cizre, Nusaybin, Silopi, Lice ve Sur’da devreye sokulan ”kentlerin abluka altına alınması”, bu kez devlet şiddeti katbekat arttırılarak Silvan’da uygulanmaktadır. Binlerce askerin ve zırhlı aracın sevk edildiği ilçede özel harekat timleri ve kolluk güçlerinin de olanca şiddetiyle 'iş başında' olduğu görülmektedir.
İlçe halkından ve HDP’li vekillerden gelen haberler, durumun ne kadar vahim olduğunu göstermektedir. Abluka altındaki ilçeye bombardıman atışları yapıldığı, askeri helikopterlerden ateş açıldığı dile getirilmektedir. Yaşamını yitiren ve yaralanan yurttaşların sivillerden olması, sivil yerleşim yerlerinin atış sahası içine alındığının açık bir kanıtıdır. Abluka altındaki ilçede elektrik, su, gıda ve ilaç sorunu had safhadadır. Yaralı insanların alınması için ilçeye ambulans girişlerine izin verilmemekte, insanlar göz göre göre ölüme terk edilmektedir. Akrabalarından haber alamayan insanlar ilçe girişinde durdurulmakta, acılı ve kaygılı yurttaşlar bu duruma isyan etmektedir. Devlet Silvan’da suç işlemektedir.
Devlet televizyonlarına istediği gibi yön veren, medya kuruluşlarının çok önemli bir bölümünü ele geçiren siyasal iktidar, Silvan’da yaşanan gerçeklerin halka ulaşmasını engellemek için, adı konmamış bir sansür uygulamaktadır. Başka bir ifadeyle; Silvan askeri abluka altına alınırken Türkiye’nin işçi ve emekçileri de egemen medya tarafından ambargoya tabi tutulmaktadır. Ayrıca DİHA muhabirleri örneğinde olduğu gibi ilçede haber peşinde koşan gazetecilere de göz göre göre ateş açılabilmektedir.
Türkiyeli işçiler ve emekçiler, ülkenin barışını ve demokratikleşmesini isteyen tüm halk güçleri, gelinen yerde Silvan ablukasına daha fazla sessiz kalamaz, kalmamalıdırlar. Silvan ablukası medya ambargosuyla birlikte sökülüp atılmalıdır. Aksi durumda 1 Kasım seçim sonuçlarından aldıkları güçle savaş arabasına binenler, tam gaz yol alarak ülkeyi yeni bölünmelerin ve felaketlerin eşiğine sürükleyecektir. “Kaos ve koalisyon” demagojisine sarılıp çatışmaların son bulması için “tek parti” iktidarını şart koşanların niyetinin gerçekte ne olduğu da Silvan’da ortaya çıkmış bulunmaktadır.
Filistin’de uygulanan zulmü gösterip İsrail’e, “Siz insan öldürmeyi iyi bilirsiniz” diye tepki gösterenler, Kürt halkına uyguladıkları bu vahşet karşısında acaba ne diyeceklerdir? Zira ateş çemberine alınan Kürt kentlerinin Gazze’den bir farkı kalmamıştır.
G20 Zirvesi öncesi Cerablus’a ve dolayısıyla Rojava’ya askeri bir müdahalenin tartışıldığı böylesi bir dönemde Silvan’da ortaya çıkan manzara oldukça düşündürücüdür. Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyine yapacağı olası bir askeri harekat, ülkeyi sınır ötesinde felakete sürüklemekle kalmayacağı gibi iç gerilim ve çatışmaları da zirveye çıkaracaktır.
Bu nedenle Türkiye için tek çıkar yol; askeri çözümlere ve savaş politikalarına son vermek, hem içeride hem dışarıda barışı tesis etmek üzere hızla demokratikleşmeyi sağlamaktır. Bu yola ne kadar girilip girilmeyeceği ise işçi sınıfına, emekçilere ve demokrasi güçlerinin ortak mücadelesine bağlıdır." / Evrensel
Güncelleme Tarihi: 12 Kasım 2015, 15:05