HDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın babası Bedii Tan’ın sabaha kadar suyun içinde yatırıldıktan sonra sonra hayatını kaybetmesiyle ilgili davada 6 yıl hapis cezası alan Adnan Gündüz, komisyon üyelerinin sorularını yanıtladı.
‘İNSANİ VAZİFE İÇİN GELDİM’
Komisyon Başkanı Orhan Miroğlu, Adnan Gündüz’ü komisyon üyelerine, “Diyarbakır Milletvekili Altan Tan’ın babasının hayatını Diyarbakır Cezaevi’nde kaybetmesi daha doğrusu işkenceyle öldürülmesi olayında da bildiğim kadarıyla bir yargılama oldu sizinle ilgili olarak. Tabii, Adnan Bey’in tanıklığı çok önemli. Çünkü oradaki mekanizmanın nasıl işlediği, o mekanizmada kimlerin görev aldığını bilmek, öğrenmek açısından önemli, her zaman söylüyoruz” sözleriyle tanıttı.
Adnan Gündüz’se, komisyona geliş sebebini, “Ben de zaten bir vatandaş olarak geldim, bir insan olarak, insani vazifemi yapabilmek için” sözleriyle açıkladı. Gündüz, 1986 senesinde inşaattan düştüğünü, 1999’da yaşanan depremde enkazdan çıktığını belirterek unutkanlık yaşadığını dile getirdi.
Askerlik görevi yaparken özel olarak seçilerek Diyarbakır Cezaevi’nde görevlendirilen Gündüz, hatırlama problemi olduğunu söyleyerek Bedii Tan’ın öldürülmesine ilişkin ayrıntıları anlatmaktan kaçındı. Ancak Komisyon Başkanı AK Parti Mardin Milletvekili Orhan Miroğlu’nun, “Zaten siz cezasını da yatmışsınız, hakikaten, Bedii Tan olayıyla ilgili olarak ne biliyorsunuz” sorusu üzerine Gündüz bu kez yanıt verdi. Gündüz, Tan’ın hayatını kaybetmesine neden olan mahkumların üzerine su dökülmesi olayını doğruladı.
‘BİZİ ÖZEL OLARAK SEÇTİLER’
Diyarbakır’da askerliğini yaparken bir subay ve bir sivilin tabura geldiğini herkesten tekmil vermelerini istediklerini anlatan Gündüz, kendisinin de bulunduğu 20-25 kişilik grubun diğerlerinden ayrılarak seçildiklerini söyledi. Komisyonun, sorusu üzerine grubun içinde Güneydoğulu olmadığını aktardı. 1981’in sonundan 1982 yılına kadar Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi’nde görev yaptığını ifade etti.
‘BİR AY AYNI ODADA KALDIK’
Seçilen askerlerle birlikte bilmedikleri bir yere götürüldüklerini kaydeden Gündüz, geldikleri yer ilk başta okul zannettiklerini söyledi. Banyo yaptırıldıktan sonra bir odaya yerleştirildiklerini aktaran Gündüz, aynı odada bir ay boyunca kaldıklarını anlattı. Gündüz, kendilerine nereye geldikleri ve ne yapacaklarına dair bir şey söylenmediğini ifade etti.
‘CEHENNEM BURASI’
Daha sonra askerler cop verildiğini dile getiren Gündüz, ilk başta yeni gelenleri karşılayan sopalı askerlerin kendilerine de çok sert davrandığını belirtti. Gündüz sözlerine şu şekilde devam etti:
“Bize bir cop verdiler o zaman, işte yeni başlıyorduk, sadece bir cop o kadar. O sopayla gezenler ilk girdiğimizde banyoda duş aldırdılar bize yani ‘Hemen girin, çıkın…’ böyle bir, dedik ‘Nereye geldik, cehennem burası.’ Öyle bir sert davranış var ki hani ‘Nasıl bir askerlik böyle?’ diyoruz. Onlar hep üst çavuştu filan herhâlde, tam da bilmiyorum şimdi, bazıları sivil gibiydi galiba. Neticede, tabii, yavaş yavaş şeye başladık. Daha sonra, bir sefer görev yapacağım, orada marş ezberlettiler bize, bayağı bir marş ezberlettiler, işte Atatürk’ün Gençliğe Hitabesi, İstiklal Marşı. ‘Bunları içeride kalanlara ezberletin’ dediler”
‘GÖREVİ YAPMAZSAN VATAN HAİNİSİN’
“Biz bilmiyoruz PKK nedir, Kürt nedir” diyen Gündüz, kendilerine verilen görevleri yapmazlarsa “vatan haini” olarak suçlandıklarını kaydetti. Komutanların, mahkumlar arasında muhbirler olduğu söylediğini aktaran Gündüz, mahkumlara iyi davranırlarsa “haberimiz olur” mesajı verildiğini belirtti.
‘BURADA YATANLAR VATAN HAİNİ’
Yaşananları şimdi anladığını anlatan Gündüz “Sonra, bize hep şunu dikte etmeye çalıştılar, yavaş yavaş tabii alışıyoruz, öyle hatırlıyorum: ‘Burada yatanlar vatan haini, bunların hepsi vatan hainidir.’ Hep devamlı o şey söyleniyor. ‘Vatan haini ne oluyor?’ diyorum kendi kendime, ‘Savaş mı oluyor, ne oluyor da vatan haini?’ Sürekli o dikte ediliyor. Daha sonra, yavaş yavaş bir gardiyanla beraber yine işte başladık koğuşta şeye. Şimdi, onlar bize öğretiyorlar işte ne yapmamız gerektiğini. Her sabah toplanılırdı, işte ‘Herkes en iyi şekilde görevini yapsın. Görevini yapmayan da vatan hainidir.’ Mesela bu. Büyük bir psikolojik baskı vardı” dedi.
‘ASKERLİK YAPTIRIYORLAR SONRA DA CEZA ALIYORSUN’
Adnan Gündüz, “Kafamda ben de sorguluyorum, bu nasıl bir düşüncedir ki seni askere götürüyorlar, askerlik yaptırıyorlar ve daha sonra da ceza alıyorsun ve hiçbir şeyden haberin olmadan, hiç kendini savunamadan” şeklinde konuştu.
Sabıkasından dolayı iş bulamadığını anlatan Gündüz, aldığı cezadan ise haberinin olmadığını söyledi. Selimiye Kışlası’na ifade için çağrıldığını belirten Gündüz, hapis cezasını burada öğrendiğini dile getirdi.
ALTAN TAN, ‘GESTAPO’ LAKABINA DİKKAT ÇEKMİŞTİ
6 yıl 8 aylık cezanın 3 yıla yakınını cezaevinde geçirdiğini aktan Gündüz, komisyonun “Altan Tan’la hiç karşılaştınız mı” sorusuna “Hayır” yanıtını verdi.
Diyarbakır 5 No’lu Cezaevi Alt Komisyonu’nda daha önce babası Bedii Tan’ın hayatını kaybettiği olayla ilgili konuşan HDP milletvekili Altan Tan, gardiyan er Adnan Gündüz’e dikkat çekmiş ve “Gestapo” lakaplı Adnan Gündüz” dendiğini ifade etmişti.
‘SU DÖKÜLEN KOĞUŞTA BEDİİ TAN DA VARDI’
Orhan Miroğlu, toplantının ilerleyen saatinde Adnan Gündüz’e, “Anlatıp anlatmamakta serbestsiniz ama yani bunu hakikaten duymak isterdik. Zaten cezası görülmüş yani siz cezasını da yatmışsınız, hakikaten, Bedii Tan olayıyla ilgili olarak ne biliyorsunuz” diye sordu. Adnan Gündüz’ün anlattıkları tutanaklara şöyle geçti:
Adnan Gündüz – Şimdi, şöyle oldu: Mesela, koğuşta sürekli disiplin vardı, işte, dediğimiz gibi, ayaklarını kaldıracaksın, sert yere vuracaksın, sesin çıkacak, gür ses çıkacak marşlarda. Daha sonra oranın bölük komutanı dışarıdan bağırdı “Ne biçim şey, ne oluyor gardiyan burada, hiç ses çıkmıyor, nasıl yürüyor bunlar?” diye abartılı bir şekilde bağırdı. Abartılı bir şekilde bağırınca, tabii, bizim çavuşla, yedek çavuşlar filan var, onlarla beraber gittik. Neticede onlarla beraber ne oluyor filan gibilerden…
Daha sonra, orada bir baskı oluyor neticede o olaydan dolayı. Oradan emirler geliyor, sen de emirleri uygulamak zorundasın yani ne emir veriyorsa onu uygulamak zorundasın.
Başkan – Ne emir verdiler?
Adnan Gündüz – Orada şöyle bir emir verildi benim hatırladığım kadarıyla: Oradaki mahkûmların üzerine su dökülmesi. Yazdı zaten, sıcakta var. O, su dökülmesi olayını hatırlıyorum, öyle bir şey oldu.
Başkan – Koğuşta mı döktünüz bu suyu?
Adnan Gündüz – Koğuşta, tabii.
Başkan – Su seviyesi ne oldu?
Adnan Gündüz – Hiç hatırlamıyorum. Sadece bidonlarla üzerlerine su döktüler, o kadar, işte o şekilde bir cezalandırma olayı oldu.
Başkan – Herkes ranza altı oldu tabii.
Adnan Gündüz – Tabii, yani koğuşun içinde herkes… Öyle bir su dökülme olayı oldu.
Başkan – Bedii Tan da onların içindeydi.
Adnan Gündüz – İçindeydi, evet. Biz tanımıyoruz ki kimin ne olup olmadığını. Neticede, tabii, bu olay… Dediğimiz gibi, içerideki bölük komutanı sürekli geziyor, sürekli takip ediyor seni, her adımını. Sonra, içeride istihbarattan şeyler var, haber götürüyorlar.
Başkan – Muhbirler.
Adnan Gündüz – Dışarıda zaten baskı var, çavuş var, onbaşı var, şunlar var, bunlar var. Tabii, o olay olduktan sonra, aradan zaman geçti, rahmetliği hastaneye kaldırmışlar.
Başkan – Bedii Tan’ı.
Adnan Gündüz – Evet, Bedii Tan Bey’i. Daha sonra da aradan bir zaman geçti, tam hatırlamıyorum, beş on gün mü ne, rahmetli olduğu söylenildi. Rahmetli olduktan sonra biz şey yaptık, beni bir de o “şişman” dediğimiz minik asteğmeni beraber morga çağırdılar. Şimdi onu hatırlıyorum. Morga gittik. Morgda da yanılmıyorsam bir yüzbaşı vardı…
Başkan – Esat Oktay mı?
Adnan Gündüz – O başka biri, ya hâkim ya da savcı yüzbaşıydı yanılmıyorsam. Bir bayan doktor vardı, bir de orada görevli vardı morgda. Otopsi yaptılar rahmetliye, hatta ben de yardımcı oldum otopsiye, “Sen de yardımcı ol.” dediler. Kafası şuradan öyle kesildi, baktılar içinden herhangi bir şey çıkmadı. Bir de buradan göğsünü yardılar içine bakmak için. O esnada, ciğerleri yemyeşil olmuş, orada gördük, onu hatırlıyorum. Bayağı bir ciğerleri etkilenmiş, yemyeşil olmuş. Daha sonra diktiler onlar.
Başkan – Neden olmuş yani?
Adnan Gündüz – Ben daha sonra koğuşa geldim, koğuş sorumlusuna sordum, dedim ki “Niye bu rahmetli oldu?” falan, dedi ki “Çok önceden hastaydı. Zaten hasta olduğu için de şeyleri ayaklarını çok kaldıramıyordu, çok marş söyleyemiyordu, onun için sesi çıkmıyordu.” Çok önceden yani daha önceden hastaymış, biz onun farkında değildik, herkese tek tek çok fazla detaylı bakamadığımız için… Ama bayağı önceden hastaymış, artık nasıl hasta oldu, onu bilmiyorum. İşte bu şekilde gelişti olay. Raporda da rahatsızlığından dolayı…
Başkan – Ölüm sebebi neydi yani ölüm sebebi ne olarak geçti?
Adnan Gündüz – Ciğerlerindeki problem galiba.
Başkan – Ciğerlerinin patlaması.
Adnan Gündüz – Yok, hayır, ciğerlerini üşütmüş, rahatsız olmuş galiba ciğerlerinden, ondan dolayı… Zatürre gibi bir hastalıktan dolayı, evet. Dediğim gibi, çok önceden hastaymış, o hastalığından dolayı da herhâlde çok fazla yürüyüş yapamıyordu, sesi çıkmıyordu, öyle bir şeydi yanılmıyorsam.
Daha sonra oradan geldik biz. İşte, aralığın sonunda ben tezkere aldım, tezkere aldıktan sonra da, 1986 yılıydı yanılmıyorsam, haber geldi, işte böyle böyle… Tekrar, herhâlde bir rapor mu düzenlendi yeniden, otopsi mi yapıldı, hiç benim olaylardan bir haberim olmadı. Bana sadece “Selimiye’ye gidip ifade vereceksin.” dediler. Ben de Selimiye’ye gittim, aynı şekilde ifade verdim.
Nurettin Yaşar (Malatya) – Ne sordular size, ne ifadesi verdiniz?
Adnan Gündüz – Vallahi, nasıl oldu bu olay, nasıl gerçekleşti, aynı o şekilde anlattım size anlattığım gibi.
Başkan – Anlattınız ve altı yıl ceza aldınız.
Adnan Gündüz – Altı sene sekiz ay ceza aldım, evet.
Adnan Gündüz – Olay bu yani, benim hatırladığım… Ben, kesinlikle, Allah şahidimdir, hepsini doğru söylemeye çalışıyorum. Belki eksik, hatırlamadığım olabilir ama aşağı yukarı bu şekilde gelişti olay.
Güncelleme Tarihi: 22 Ekim 2016, 10:21