Cumartesi Anneleri, gözaltında kaybedilen yakınlarının akıbetini sormak ve faillerin yargılanması talebiyle sürdürdükleri adalet arayışlarının 536'ncı haftasında da Galatasaray Meydanı'nda bir araya geldi. Eyleme, katledilen Savaş Buldan'ın eşi ve HDP Grup Başkanvekili Pervin Buldan, HDP milletvekilleri Filiz Kerestecioğlu ve Hüda Kaya ile CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da destek verdi. "Failler belli kayıplar nerede?" yazılı pankartın önünde oturan Cumartesi Anneleri, ellerinde "faili meçhul"e kurban giden yakınlarının fotoğraflarını ve sevgiyi temsil eden kırmızı karanfilleri taşıdı. Cumartesi Anneleri'nin bu haftaki eyleminde, 1993 yılının Mayıs ayında JİTEM'le bağlantılı Hizbul-kontra tarafından evlerinden alıkonularak kendisinden bir daha haber alınamayan İbrahim Çelik ve oğlu Edip Çelik'in akıbeti soruldu.
'Babam insanlık onuru için mücadele etti'
Eylemde ilk olarak gözaltında kaybedilen Hüseyin Taşkaya'ın oğlu Şerif Taşkaya söz aldı. Taşkaya, babasının gözaltına alındığında işkenceye maruz kaldığını ifade etti. Babalarını son görüşleri olduğunu ve bir daha göremediklerini belirten Taşkaya, bu güne kadar verdikleri mücadelede ise hiçbir sonuç elde edemediklerini dile getirdi. "Gözaltına alınması babamın ölümüymüş" diyen Taşkaya, babasının mezarının olmamasına tepki gösterdi. Devletin kendilerine hiçbir zaman insancıl bir yaşam sunmadığını söyleyen Taşkaya, "Her zaman işkence, baskı ve asimilasyona maruz bırakıldık. Babam bu baskılara inat insanlık onuru için mücadele etti. İnsan olmak istiyorlarsa failler bulunsun" diye konuştu.
'Çocuklarım dedesini ve dayısını arıyor'
Daha sonra söz alan "faili meçhul" bir şekilde kaybedilen İbrahim Çelik'in kızı Feryal Çelik, 30 yıldır babasının akıbetinin belli olmadığını söyledi. Babasının ve kardeşi Edip Çelik'in hiçbir suçunun olmadığını dile getiren Çelik, "Tek suçumuz Kürt olmaktı" dedi. Babasının akıbetini sorduklarında, "Gidin sizi Apo kurtarsın" şeklinde yetkililerden yanıt aldıklarını aktaran Çelik, "Kardeşim ve babamın mezarını istiyorum. Şimdi çocuklarım da dedelerini ve dayılarını arıyor. Bu zulüm daha ne kadar sürecek" diye konuştu.
'Ağar, mağdur diye savunuldu'
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu da konuşmasında, dün 14 Haziran'da 1993 tarihinde Şırnak'a bağlı Görümlü beldesinde altı köylüyü gözaltına aldıktan sonra işkenceyle öldürülüp bedenlerini kaybettikleri iddiasıyla Ankara 9'uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezası talebiyle yargılanan emekli Tuğgeneral Mete Sayar'ın da aralarında bulunduğu 6 subay hakkında çok önemli tanıklıklara rağmen beraat kararının çıkmasına tepki gösterdi. Yine 90'lı yıllarda 19 faili meçhul cinayetle ilgili Ankara 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davada, İstanbul'dan telekonferans yöntemiyle ifade veren dönemin Emniyet Genel Müdürü Mehmet Ağar'ın suçlamaları reddettiğini belirterek, "Devlet Ağar'ı davaya getiremedi" dedi. Tanrıkulu, davada tanıklık eden 2 kişinin ise "Mehmet Ağar bu davanı mağdurudur" dediğini belirterek, tepkisini dile getirdi. Mücadelelerini Galatasaray Meydanı'nda sonuç alıncaya kadar sürdüreceklerini ifade eden Tanrıkulu, "Buradaki insanlardan özür dileyene kadar biz mücadelemize devam edeceğiz" dedi.
'Askerlerin ölü bedenlerine basılarak siyaset yapıldı'
Ardından haftanın açıklamasını yapan Mukaddes Şamiloğlu, devleti yönetenlerin milliyetçi ve statükocu politikalardaki ısrarının Türkiye'nin sorunlarıyla yüzleşmesini, barışa ve hukuk devletine yönelişini engellediğini söyledi. Şamiloğlu, "Savaş politikalarının yarattığı büyük yıkımın mağdurları ve bu yıkımın tanıkları olarak, zorunlu askerlik yapan evlatlarımızın ölü bedenlerine basarak kendilerine siyasi rant sağlamak isteyenlere karşı barışı savunmaya devam edeceğiz" diye konuştu.
'Suç duyurusunda bulunuldu akıbet hala meçhul'
Şamiloğlu, Türkiye'de yargı, hukuk ve adaletin olmadığını, devleti yönetenlerin kendilerini haklı çıkarmaya devam ettiğini belirterek, şunları kaydetti: "Dönemin İçişleri Bakanı İsmet Sezgin'in 'PKK'ya karşı örgütlendirildi' diyerek, devlet bağlantısını en yetkili ağızdan itiraf ettiği Hizbullah, 90'lı yıllarda kendine üs olarak Batman'ı seçti. Mensuplarının büyük çoğunluğu Batman kökenli olan örgüt, JİTEM'le işbirliği yaparak Batman'ı, infaz ve kayıplar kentine çevirdi. Yüzlerce insanı gündüz vakti herkesin gözü önünde infaz etti. Evlerinden aldıkları insanları, vahşi yöntemlerle sorgulayıp katletti, kaybetti. Hizbullah-JİTEM iş birliğinin kurbanlarından biri de İbrahim Çelik ve oğlu Edip oldu. 10 Temmuz 1994 gecesi maskeli ve silahlı 4 kişi, Çelik ailesinin Batman Soğuksu Mezrası'ndaki evlerinin kapısını çaldı. 50 yaşındaki İbrahim Çelik'i yer göstermek bahanesiyle evden aldı. 19 yaşındaki Edip Çelik de babasının yalnız bırakmamak için peşlerinden gitti."
Olayın ardından baba ve oğulun bir daha eve dönemediğini söyleyen Şamiloğlu, "Aile jandarmaya ve emniyete başvurdu. Olayla ilgili Hizbullahçı Talat Rüzgar, Aziz Önlük, İlhan Önlük, Resul Güneş ve Çetin Dursun isimli kişiler hakkında suç duyurusunda bulunuldu ancak Çelik'lerin akıbeti açıklığa kavuşmadı. İbrahim Çelik ve Edip Çelik dosyasındaki 21 yıllık cezasızlık son bulmalı ve onları kaybeden devlet politikalarının planlayıcıları, emir vericileri, yargılanmalıdır" dedi.
Eylem açıklamanın ardından son buldu.DİHA
Güncelleme Tarihi: 04 Temmuz 2015, 22:14
'Çocuklarım dedesini ve dayısını arıyor'
Her hafta Galatasaray Lisesi önünde Cumartesi Anneleri tarafından yapılan "Failler belli kayıplar nerede?" eylemi, 536. haftasında devam etti. Bu haftaki eylemde 1993 yılında JİTEM bağlantılı Hizbul-kontra tarafından evden alıkonularak kaçırılan ve kendisinden bir daha haber alınamayan İbrahim Çelik ve oğlu Edip Çelik'in akıbeti soruldu. Eylemde konuşan İbrahim Çelik'in kızı Feryal Çelik, "Çocuklarım dedesini ve dayısını arıyor. Bu zulüm daha ne kadar sürecek" dedi.