17 barodan Hasankeyf çağrısı: Bu inattan vazgeçin!

17 kentin barosu 'Hasankeyf sular altında kalmasın' etkinliğinde bir araya geldi. Barolar, Hasankeyf'in sular altında kalmaması gerektiğini söyleyerek yetkililere, "Bu inattan vazgeçin" çağrısı yaptı.

17 barodan Hasankeyf çağrısı: Bu inattan vazgeçin!
 İzmir, Aydın, Antalya, Yalova, Tekirdağ, Kırklareli, Mardin, Siirt, Şırnak, Van, Tunceli ve Diyarbakır baro başkanlarının aralarında bulunduğu 17 kentin baro başkanı, Batman Barosu’nun organize ettiği ‘Hasankeyf sular altında kalmasın’ etkinliğinde bir araya geldi. Tarihi Hasankeyf’in baraj altında kalmamasını isteyen baro başkanları, “Bu inattan vazgeçin, 12 bin yıllık geçmişi olan insanlığın ortak mirasını, 50 yıllık ömrü olacak bir baraja kurban etmeyin!” dedi.

‘MEDENİYETLERİN KESİŞTİĞİ BİR YER…’

“Bırakın Dicle Özgür Aksın”, “Tarihi Yaşatalım, İnsanlığı Yaşatalım, Hasankeyf’i Yaşatalım” pankartını açan baro başkanları, bir basın açıklaması yaparak, baraj yapımından vazgeçilmesini istedi.
Ortak basın açıklaması metnini okuyan Batman Barosu Başkanı Abdulhamit Çakan, Hasankeyf’in kurtarılması için henüz geç kalınmadığını söyledi. Çakan şunları söyledi: “Tarihi yaşatalım, insanlığı yaşatalım, Hasankeyf’i yaşatalım. Henüz geç değil, Hasankeyf kurtarılabilir ve yaşatılabilir şiarıyla bugün bir araya geldik. Sırtımızı kadim bir kente dayamanın verdiği güçle ve müsaadenizle toprağına ayak bastığımız bu açık hava müzesine dair bir kaç bilgi vermek isterim. Hasankeyf, binlerce yıldır kesintisiz olarak insan yaşamı için mekân olmuş, Dicle Nehri kıyısında yirmiden fazla medeniyete beşiklik etmiş, insanlık için çok derin bir hafıza oluşturmuş, insanlığın ortak kültürel ve doğal mirasıdır. Bu doğal, kültürel ve anıtsal yapılarını günümüze kadar koruyan, geniş bir alana yayılan açık hava müzesi görünümünde neolitik ve antik bir kent. Türkiye’de Ortaçağ’a ait bütünlüğünü koruyabilen tek şehir olma özelliğini taşımakta. Hasankeyf, medeniyetlerin kesiştiği ve buluştuğu bir yer. 1978 yılında Arkeolojik SİT alanı ilan edilmesine rağmen, korunması ve sonraki nesillere bırakılması için gerekli hiçbir çalışma yapılmamıştır. Arkeolojik olarak sadece yüzde 5, yüzde 10 civarlarında kazının yapılabildiği, yer altında kalan arkeolojik kalıntıların gün yüzüne çıkarılabilmesi için 50 hatta 70 yıl kadar daha zamanın ancak yetebileceği bizzat kazı uzmanları tarafından değerlendirilmektedir.”

ÇED RAPORU YOK

Çakan, söz konusu projeyle ilgili olarak bir ÇED (Çevresel Etki Değerlendirmesi) raporunun olmadığının altını çizerek şöyle devam etti: “Tüm bunların bilinmesine rağmen, ne yazık ki Hasankeyf, ömrü ancak 50 yıl olabilecek Ilısu barajı ve Hidro Elektrik Santral (HES) projesine feda edilmek istenmektedir. Bitme aşamasına gelmiş Ilısu Projesi yapılırken ulusal ve uluslararası hiçbir sözleşme ve yasa dikkate alınmamıştır. En basitinden projenin bir Çevre Etki Değerlendirme yani ÇED raporu dahi bulunmamaktadır. UNESCO’nun Dünya kültürel miras kriterlerinin onda dokuzunu karşılayan dünyadaki tek yer olma konumunda olmasına rağmen UNESCO da Hasankeyf’e ilgisiz kalmıştır. Ayrıca kültürel mirasın korunmasına yönelik Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, yapılan başvuru sonucunda, konunun Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi kapsamına girmediği yönünde karar vererek kültürel ve tarihi yıkıma ortak olmuştur. Bu zamana kadar yedi anıtsal eser, doğal yerlerinden koparılmış, başka yere taşınmış, kalenin etrafına devasa set örülmüş ve diğer fiziksel çalışmalarla Hasankeyf tahrip edilmiş olsa bile, geri kalan devasa büyüklükteki arkeolojik alanlar ve Dicle vadisi hala kurtarılabilir.”

“Evet Ilısu Barajı’nın bitirildiğinin ve yakında su tutmanın başlayacağının farkındayız” diyen Çakan barajla ilgili ciddi paraların harcandığını bildiklerini söyleyerek sözlerini şöyle sürdürdü: “Baraj dolayısıyla çok ciddi anlamda maddi harcamaların yapıldığının ve pek çok alanının kamulaştırıldığının da farkındayız. Ancak tüm bunlara rağmen Hasankeyf’in, Dicle vadisinin tarihi ve kültürel dokusu düşünüldüğünde, bu baraj nedeniyle tüm bunların yok olacağı göz önünde bulundurulduğunda, en önemlisi de barajın getirisi ve götürüsü kıyaslandığında iş bu baraj projesinin durdurulmasının ve akabinde iptal edilmesinin ülkemizin daha faydasına olduğunu düşünmekteyiz. Tarih ve kültür ile kıyaslandığında milyarlarca liralık harcamaların bir anılamınn olmadığı kanaatindeyiz.”

‘YEŞİL HAVZAYA DÖNÜŞTÜRÜLEBİLİR’

Hasankeyf’i sular altında bırakmadan acil vazgeçilmesi gerektiğini söyleyen Çakan son olarak şöyle devam etti: “En azından bu yöndeki uzman raporlar da göz önünde bulundurularak barajın kodunun düşürülmesi yoluyla Hasankeyf’in sular altında kalmasını engelleyecek bir seçeneğin daha olduğunun, bu seçeneğin çok önem arz ettiğini ve nazara alınması gerektiği kanaatindeyiz. Bu yolla Hasankeyf’in gerisinde kalan ve kamulaştırılan alanların ıslah yoluyla parklara, mesire ve orman alanlarına dönüştürülmesi ayrı bir seçenek olarak düşünülebilir. Böylelikle bu kuru bozkır belki yeşil bir havzaya da dönüşür. Sonuç olarak bütün yetkililere buradan, bu kadim topraklardan, çağrıda bulunuyor, insanlığın geçmişi ve hafızası olan Hasankeyf ve Dicle vadisinin kurtarılması için harekete geçmelerini bekliyor ve bu vesile ile her birinize ayrı ayrı saygı ve şükranlarımı iletiyorum.”

Basın açıklamasından sonra oturma eylemi yapan baro başkanları, daha sonra tarihi kenti gezdi. (DUVAR)

Güncelleme Tarihi: 18 Temmuz 2019, 19:36
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER