kaçak bahis

deneme bonusu

casino siteleri

canlı bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

bahis siteleri

porno izle

kaçak bahis

deneme bonusu

casino siteleri

canlı bahis siteleri

deneme bonusu veren siteler

bahis siteleri

porno izle

'O namlu tüm gazetecilere çevrilmeden harekete geçmeliyiz'

Silvan'da haber takibi yapan DİHA muhabiri Serhat Yüce'nin özel harekat timi tarafından boğazı sıkılıp kafasına silah dayandırıldıktan sonra Özgür Gün TV kameramanı Murat Demir ile gözaltına alınmasına tepki gösteren gazeteciler, Kürt sorununun yeniden çatışmalı sürece evirilmesiyle birlikte Kürt gazetecilerin hedefte olduğuna dikkat çekerek, "O namlu tüm gazetecilere çevrilmeden harekete geçmeliyiz" uyarısı yaptı.

'O namlu tüm gazetecilere çevrilmeden harekete geçmeliyiz'
 Diyarbakır Silvan'da özel harekat timleri tarafından önceki DİHA Muhabiri Serhat Yüce'nin boğazı sıkılıp kafasına silah dayandırılarak ve Özgür Gün TV kameramanı Murat Demir'in darp edilerek gözaltına alınmasına gazetecilerden tepki geldi. Yeniden çatışmalı sürecin başlaması ile birlikte Kürt gazetecilerin de birer hedef haline geldiğine dikkat çeken gazeteciler, "O namlu tüm gazetecilere çevrilmeden harekete geçmeliyiz" mesajı verdi.

'ORTAK MÜCADELE ŞART'

Geçmiş dönemlerde de benzer baskıların yaşandığını ifade eden gazeteci Celal Başlangıç, Özgür Ülke gazetesinin muhabirleri öldürülürken Türkiye kamuoyunun bundan habersiz olduğunu söyledi. "Kürt illerinde gazetecilerin kafasına silah dayatılırken batıdakiler bundan haberdar olmuyorsa, buna tepkisiz kalıyorsa asıl bölünmüşlük budur" diyen Başlangıç, Silvan'da DİHA muhabirinin kafasına silah dayatılmasını "korkunç" olarak niteledi. DİHA'ya karşı yapılan her türlü baskıya karşı meslek örgütlerinin harekete geçmesi gerektiğini belirten Başlangıç, ortak mücadele etmenin şart olduğunu dile getirdi. Başlangıç son olarak, bölgedeki gazetecilerle ortak toplantı yaptıklarını ve oradaki çalışma koşullarının çok zor olduğunu bildiğini belirterek, önümüzdeki günlerde bir grup gazeteci ile birlikte tekrardan bölgeye gideceklerini açıkladı.

'DEVLET KÜRT GAZETECİLERİ DÜŞMAN OLARAK GÖRÜYOR'

Radikal Gazetesi'nden Gazeteci İsmail Saymaz, Kürt sorununda çözüm politikasının terk edilip savaş politikasına geçilmesi ile birlikte devletin gözünde, Evrensel, DİHA, ANF gibi basın organlarının da düşman olarak tanımlandığını söyledi. "Düşman basın" olarak değerlendirilen bu kurumlarda çalışan muhabirlerin polisin gözünde, silahsız ve sivil olmalarına rağmen, birer milis gibi değerlendirildiğini ifade eden Saymaz, "Bu kurumlarda çalışan gazeteci arkadaşlarımız hedef durumundalar. Devlet, Kürt basınında çalışan gazetecileri hedef olarak niteliyor. 90'lardaki gibi gazetecilerin öldürülmesi aşamasına henüz varmadı durum ama gazetecilerin başına silah dayatılması, basın organlarının web sayfalarının yasaklanması bile esasen savaş politikasının sadece silahlı güçlere karşı değil, sivillere karşı görevi gazetecilik olan meslektaşlarımıza karşı büyük bir tehlike" dedi.

'BU NAMLU TÜM GAZETECİLERE DÖNECEK'

Kürt gazetecilere çevrilen namlunun bir gün batıdaki gazetecilere de çevrilebileceğine dikkat çeken Saymaz, "Ahmet Hakan'ın evinin önünde paramiliter güçler tarafından dövülmesi bu gelişi gösteriyor. Sadece 'Kürtler'in başına gelir' diye bakmamak lazım. Şiddet en zayıf üzerinde meşrulaştırılırsa toplumun tümüne yayılır. Biz bugün DİHA muhabirlerine yapılan baskının hesabını sormazsak, yarın bu silah tüm gazetecilere dönecek" diye konuştu.

'GAZETECİLER OLARAK HAREKETE GEÇMELİYİZ'

"Gazetecilere baskının ve susturma denemelerinin faşizmin yükseldiği dönemde arttığı bilinen bir gerçek" diyen Bianet editörü Ayça Söylemez, Kürt gazetecilerin devletin hedefinde olduğunu dile getirdi. Söylemez, "Bölgede alışkın olunan, sosyal medya aracılığıyla halkın da artık daha çok şahit olduğu gözaltı, polis baskını, darp, ölüm tehdidi, gazete/site kapatma, davalar gibi birçok iktidar uygulaması yine gözümüzün önünde yaşanıyor. Özgür Gündem'in İstanbul'un ortasında bombalanmasından yaklaşık 20 yıl sonra gazeteciler devlet terörüyle karşı karşıya. Bu baskılara ancak memleketin tüm gazetecileri olarak bir arada durursak karşı çıkabiliriz. Faili meçhul bırakılan Kadri Bağdu cinayetini de, dün başına silah dayanıp gözaltına alınan meslektaşımızın durumunu, şikayetini de takip etmek tüm gazetecilerin sorumluluğudur" şeklinde konuştu.

'BASINA YÖNELİK SİSTEMATİK BASKIYI GÖSTERİYOR'

Özel harekatçıların DİHA muhabirlerinin kafasına silah dayatmasının basına yönelik sistematik işkenceye bir örnek olduğuna dikkat çeken gazeteci Mehveş Evin ise, "Memurun yargılanması şart fakat yetmez; basın meslek birlikleri ortak ses çıkarmalı ve özellikle Kürt gazetecilere yönelen ve giderek ağırlaşan şiddete karşı tek ses olmalı" dedi. "Çalıştığı kuruma göre basın özgürlüğünü savunmakla olmuyor" diyen Evin, "Bunu anlamadığımız sürece basın özgürlüğü ve çoğulculuğundan bahsedemeyiz" diye konuştu.

'YÜCE VE DEMİR'E SAHİP ÇIKMAZSAK GAZETECİLERİN ÖLÜM HABERİNİ YAPACAĞIZ'

Diken.com. tr'den gazeteci Tunca Öğreten de, "Hürriyet'ten Ahmet Hakan'ın başına gelen saldırı olayına nasıl sahip çıktıysak, DİHA ve Gün TV muhabirlerine de sahip çıkmalıyız" vurgusu yaptı. Şiddet olayları arasında kıyaslama yapılamayacağını belirten Öğreten, muhabirleri korumakla görevli olan kişilerin muhabirlerin kafasına silah dayatmasının kabul edilemeyeceğini söyledi. Gazetecilere yönelik bu saldırıları "vahim" olarak değerlendiren Öğreten, "Ahmet Hakan için sokağa çıkan tanınmış gazeteci ve yazarların, basına daha da artan baskı ve şiddet karşısında, bugün daha da kalabalık olarak harekete geçmesi gerekiyor. Aksi takdirde Ahmet Hakan'a inen yumruk ve Serhat Yüce ile Murat Demir'in kafasına dayanan silahtan sonra bir başka gazetecinin katledildiğine dair haber yapacağız" dedi.

'DEHŞET VERİCİ'

Gazeteci Aslı Aydıntaşbaş da, saldırıyı "dehşet veren bir olay" olarak değerlendirerek, saldırının, iktidarın muhalif medyaya bakışını özetlediğini söyledi. Bu karelerle Türkiye'nin saygın dünya ülkeleri arasında yeri olamayacağını belirten Aydıntaşbaş, "Herkesin dilinde 90'lara dönüş lafı var ben gidişatın çok daha kötü olduğunu rotayı Suriye istikametine kırdığımızı düşünüyorum" dedi. "Medyaya yönelik baskılar bitmedikçe Türkiye'yi demokratik ülkeler katagorisinde değerlendiremeyiz" diyen Aydıntaşbaş, "Herkes aynı gemide Hürriyet'e yönelik saldırı ile DİHA'ya yönelik saldırıların bir farkı yok. Birlikte mücadele etmeyi öğrenmeliyiz" diye konuştu.

'YARIN HER ŞEY DAHA KORKUNÇ OLABİLİR'

Gazeteci Burcu Karakaş da, Kürt basınına yönelik baskıların ne ilk ne de bu gidişle son olacağını söyleyerek, iktidarların Kürt basınına yönelik saldırıları, "terörle mücadelesi"nin bir parçası olduğunu söyledi. "Bu yüzden de çoğu meslektaş tarafından kabul edilemeyecek bir şekilde yıllardır yalnız bırakılıyorlar" diyen Karakaş, "Anaakım medyanın ise Ahmet Hakan saldırısı ile işi ciddiye almaya başladığı kanaatindeyim. Bugün toplu şekilde ses çıkarmazsak basın özgürlüğü adına yarın her şey daha korkunç olacak" dedi.

'KORKUNÇ'

Muhabirlere yönelik baskıyı "korkunç" olarak değerlendiren bir isim de gazeteci İsmet Berkan oldu. Bu türlü şiddet ve sansür içerikli hareketlerin kabul edilemeyeceğini belirten Berkan, gazetecilerin ortaklaşarak mücadele etmesi gerektiğinin altını çizdi.Diha

Güncelleme Tarihi: 05 Ekim 2015, 14:02
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER