Karanlık Tarafımız İle Yüzleşmek

Karanlık Tarafımız İle Yüzleşmek

ERSİN TEK/YAZDI

Yazar Ersin Tek 'Karanlık Tarafımız İle Yüzleşmek' adlı yazısını okuyucuları için yayınladı.

ERSİN TEK'İN YAZISI ŞÖYLE:

Hepimiz insanız. Zihnimiz aydınlık düşüncelerden oluşur ama gerisinde karanlık düşünceler de vardır. Hepimizin aydınlıkyüzleri var ama aynı zamanda karanlık yüzleri de var. Kendimiz üzerine düşünmeye başlamak istediğimizde anlamamız gereken en önemli şey budur. Her bir parçamızın hayatımızda bir rolü vardır. Kısa vadede bu iki tarafımızdan birini görmezden gelmek veya onun var olmadığına kendimizi inandırmaya çalışmak mümkündür. Ancak er ya da geç karanlık tarafımızla yüzleşmek zorunda kalırız. Gerçek şu ki, bizler bu dünyaya imtihana tabi tutulduğumuz bir yolculuk yapmak ve kendimizi bulmak için geldik. Değişen ve yenilenen bir sürecin içindeyiz hepimiz. Hayat yolu ise hiç de kolay ve pürüzsüz değildir, hayat paradoks ve çıkmazlarla doludur.

Peki karanlık tarafımız nedir?

Hepimiz hayatımızda aydınlık taraflarımızın ve net olan şeylerin farkındayız. Bir şeyden bahsederken farklı kelimeler veya kavramlar kullansak da, bir şeyin iyi, güzel, bize hitap ettiği yönleri biliriz ve işimize geldiği gibi kullanırız. Hayatımız boyunca şeylerin bu aydınlık tarafını geliştiririz. Bilinçli veya bilinçsiz olarak neyin güzel ve iyi olduğunu görmek isteriz çünkü. Fakat hepimizin karanlık bir tarafı da var. Peki içimizdeki bu karanlık taraf tam olarak nedir? Bu, bizim isteğimizin ve irademizin tam tersi midir? 

Tam olarak değil. Aslında çoğu zaman karanlık tarafımız ya da kişiliğimizin en sevmediğimiz yönü, büyük bir enerjiyle saklamaya çalıştığımız duygular, durumlar, korkular, hayal kırıklıkları, arzular yığınıdır... Karanlık tarafımız çoğu zaman kendimizde en çok nefret ettiğimiz şeydir. Başarısızlık korkumuz, aşırı utangaçlığımız, bağımlılığımız, saldırganlığımız, cinsel dürtülerimiz, başkasında görmek istemediğimiz davranışlar, tiksintiyle bahsettiğimiz şeyler, vs. olabilir.

Karanlık taraf aynı zamanda başkalarında nefret ettiğimiz, kıskandığımız ya da bizde olmasını istediğimiz şeyler de olabilir. Birisi gelip bizi kızdırmaya ve üzmeye çalıştığında, bunun sebebi çoğunlukla karanlık tarafımıza dokunmaya çalışmasıdır. Örneğin birileri ailesiyle veya dünya malıyla olan ilişkisinden bahsederek sizi depresyona sokuyorsa veya hayal kırıklığına uğratıyorsa, bunun nedeni büyük ihtimalle sizin de bunlarla kötü bir ilişkinizin olmasıdır.

Karanlık tarafımızı ne besliyor peki? 

Zihnimizin karanlık tarafı, sefaletten, korkudan ve kendini yok etmekten, kendimiz hakkında reddettiğimiz her şeyden ve gerçekleştirmeyi başaramadığımız arzulardan beslenir.Bütün bu olumsuzluklar ruhumuzun en karanlık tarafını besler, bu taraf olumsuz duygu, düşünce ve davranışlarımızla, hayatımızdaki toksik insanların üzerimizde bıraktığı etkiyle büyür. Aynı şekilde hayatımızda her defasında olumsuz bir şey olduğunda ya da hoşumuza gitmeyen bir şey hatırladığımızda, karanlık tarafımız tekrar gündeme gelecek ve sanki başka seçenek yokmuş gibi o olumsuzluğa tutunacaktır. Zihnimizin karanlık tarafını beslememek onu kontrol etmenin tek yoludur.

Karanlık tarafımızı neden kabul etmek zorundayız?

Birçok din veya öğreti bize kötülüğü ‘öldürmemiz’, düşmanı ‘yok etmemiz’, düşmanlarımıza karşı ‘zafer kazanmamız’ vb. gerektiğini söyler. Bu yıkıcı, olumsuz bir bakış açısıdır. Kişiliğimizi iki kutup arasında basitleştiriyor: iyi ve kötü. Gerçekte insanın zihinsel, ruhsal olarak ikiye bölünmesi mümkün değildir. Karanlık taraflarımızı kabul etmek ise bize avantajlar sağlar.

Aslında karanlık bir yanımızın olduğunu ve bunun bizim bir parçamız olduğunu kabul etmek, onunla savaşmak için harcadığımız enerjiyi başka hedeflere yönlendirme şansı verir. Bu kabulleniş artık kavga etmiyoruz, kendimizi olduğumuz gibi kabul ediyoruz davranışına götürür bizi. Üstelik bu davranış bize daha fazla gurur verir, kendi hayatımız üzerinde daha fazla kontrole sahip olmamızı sağlar. Karanlık tarafımızıkabul etmek aynı zamanda kendimizi kabul etmeye doğru bir adımdır. Bunu yapabildiğimiz takdirde "Ben kötü bir insanım, hiçbir işe yaramıyorum, ben bu değilim, şu değilim, ben değişemem" gibi aşağılayıcı ve kalıp ifadeleri kendimize söyleme olasılığımız da azalacaktır. Ayrıca kendimizi tanıma yolunu da açacaktır.

Karanlık tarafımızı nasıl kabul edebiliriz?

Günlük hayatta bu kadar basit değil tabii, katılıyorum. Bir sabah uyanıp, "Tamam, benim de karanlık bir yanım var ve bunu kabul ediyorum." diyemezsiniz. Bunu kabul ediyorum.Bu bir sihir değil. Biraz cesarete, enerjiye ve her şeyden önemlisi kendimiz üzerinde çalışmak için iradeye ve zamana ihtiyacımız vardır. Bu sadece gerçek bir bağlılık değil, aynı zamanda sabır da gerektirir. Hoşumuza gitmeyen şeylere karşı tepkilerimizi görmeye ve anlamaya çalışmak iyi bir başlangıç ​​noktası olabilir.

Yaşayacağımız bu duyguları ve durumları kelimelere dökmeye çalışıyorum ama biliyorum kolay iş değil. İlk başta zor gelebilir ama her şeyde olduğu gibi, ne kadar çok denersek o kadar kolaylaşır. Şeyleri, durumları, duyguları, hayal kırıklıklarını adlandırıp bunların nereden geldiğini bildiğimizde, harekete geçebilir ve düşüncelerimizi, davranışlarımızı vb. değiştirebiliriz. Bu durumlardan birini bile tespit etmeyi başardığımızda kendimize dönüp şunu söyleyelim: "Bu durumu kabul ediyorum, kendimi tanıyorum."

Eninde sonunda bu karanlık yanımızı kabul ederek kazanacağız. Kendimizi daha özgüvenli, daha kontrollü, daha dingin, daha rahatlamış, daha az sinirli ve daha az hata yapan bir olarak görecek, hissedeceğiz. Daha önce gergin, korkak, karışık hissettiğimiz durumlarda bile muhtemelen kendimizi daha bir özgüvenli ve rahat hissedeceğiz. 

Karanlık tarafımız iyi niyetlerle, tavizlerle, yapılması gereken şeylerle ilgili değildir. Bu tarafımız gizleniyor, eziliyor ve bizim içimizde büyüyor, çünkü bir çıkış yolu arıyor. Dolayısıyla karanlık tarafımızı keşfetmek, kendimiz üzerinde yeniden kontrol sahibi olmamızı, kendimizi anlamamızı ve kendimizi tanımamızı sağlayacaktır.  Karanlık tarafımızın neyi sakladığını öğrenerek hayatımızın kontrolünü yeniden ele alabilir ve olumsuzluğun bizi ele geçirmesini engellemeyi öğrenebiliriz.

Zihnimizin karanlık bir tarafının var olduğunu ve onu bastırdığımız için yok olamayacağını kabul etmeliyiz. Baskı onu daha da güçlendirecek ve fırsat buldukça daha büyük bir güçle patlayacaktır. "Bastırılmış duygular asla ölmez. Diri diri gömülür ve daha sonra olabilecek en kötü şekilde ortaya çıkarlar." der Freud. Freud, duygularımızı görmezden gelmenin ve susturmanın tehlikesi konusunda bizi uyarır. Duyguları bastırmak, her an patlayabilecek görünmez bir gücü kontrol altında tutmaya çalışmak gibidir.

Bir insanın duygularını bastırması, onların yok olmasını sağlamaz. İçsel olarak beslenmeye ve büyümeye devam ederler. Bu durum bir dizi psikolojik, fiziksel ve sosyal soruna yol açar. Kendilerini bir bütün olarak göremeyen, olumlu ve olumsuz özelliklerinin farkında olmayan bireyler, kendilerine ilişkin gerçekçi olmayan bir bakış açısına sahip olabilirler ve bu durum, bir sorunları olduğunu kabul etme ve yardım isteme yeteneklerini de zayıflatır.

Oysaki cesur olmalı, kendimize karşı dürüst olmalı ve bu olumsuzlukları üzerimizden atmaya çalışmalıyız. Çünkü bastırılmış duyguları anlamak, kimliği yeniden keşfetmenin bir yoludur.

Sorunları görmezden gelmek, pislikleri halının altına süpürmek gibidir. Ne kadar ertelersek, o kadar çok dağınıklık biriktiririz ve temizleme işini o kadar zorlaştırırız. Dünyamızı ve ahiretimizi korumak için bu karanlık tarafımızla yüzleşmemiz şart.

Güncelleme Tarihi: 28 Şubat 2025, 01:23
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER