Türkiye’de hukukun üstünlüğü geçerli değil.
Hukuk devleti de yok!
Kanun devleti de yok!
Peki ne var?
Erdoğan devleti var!
O kadar.
Anayasa rafa kaldırılmış durumda.
Erdoğan’ın deyişiyle:
Anayasa ‘bekleme odası’na alınmış durumda.
Erdoğan şimdi adım adım Saray’da kendi tek adam devletini kuruyor, örtülü ödenek kanunlarıyla, iç güvenlik yasalarıyla ya da son olarak internet örneğindeki gibi özgürlüklerin başına geçirilen çuvallarla…
Bütün gücü kendi elinde toplamak için her şeyi yapıyor ama yazın bir kenara:
Korku dağları bekliyor!
Erdoğan’daki 7 Haziran korkusu.
Eyy bu memlekette ‘Erdoğan devleti’ni istemeyenler…
Bu memlekette tek adamlık rejimine karşı olanlar…
Bir başka deyişle:
Bu memlekette demokrasi ve hukukun üstünlüğüne açılacak yollarda yürümek isteyenlerin, Tayyip Erdoğan’ın ‘7 Haziran korkusu’nu çok iyi bir şekilde yerli yerine oturtmaları gerekiyor.
Erdoğan kâbuslar âleminde
Üç noktada düğümleniyor Tayyip Erdoğan’ın 7 Haziran korkusu:
(1) Ya 367 çıkaramazsam...
(anayasayı, referanduma gitmeden, tek başına değiştirecek milletvekili sayısı)
(2) Ya 330’un üzeri olmazsa...
(anayasayı, referandum koşuluyla, tek başına değiştirecek çoğunluk)
(3) Ya 277’nin altında kalırsam...
(yani hükümeti tek başına kuramazsam)
Bu üç ihtimal de var.
Hem de uzak ihtimal değil hiçbiri.
Ama Erdoğan’ın gerçek kâbusu, milletvekili sayısı olarak 330 ya da 277’nin altında kalmak.
‘Erdoğan devleti’ne asıl ölümcül darbeler, seçim sandığında bu iki ihtimalin gerçekleşmesiyle vurulacak.
Çünkü bu iki durumda Erdoğan, tek başına anayasayı da değiştiremeyecek, ikinci durumda da tek başına hükümet kuramayacak.
Kulaklara provokasyon duyumları akıyor
Saray’daki Sultan’ın özellikle bu iki nedenle geceleri gözüne uyku girmediği söylenebilir.Ya tek başıma anayasayı değiştiremezsem…
Ya tek başıma hükümet kuramazsam…
Bu bir kâbus Erdoğan için.
Tek adamlığı bitecek çünkü.
Gayet iyi farkında bu gerçeğin.
Bu nedenle HDP’ye takmış durumda.
Selahattin Demirtaş’ı bu yüzden hedef tahtasına oturtmuş durumda.
HDP yüzde 10’a takılsın!
Erdoğan’ın bütün derdi bu.
7 Haziran’da HDP seçim sandığından çıkmasın istiyor.
Bunun içindir ki, Kürt sorunu yok diyor.
Kürt sözcüğünü ağzına almıyor.
Şoven millliyetçiliğin danikasını yapıyor.
Osmanlıcılık oynuyor.
Onun için Dolmabahçe’yi tanımıyor.
Öcalan’ın 10 maddelik ‘Dolmabahçe deklerasyonu’nu, yani demokratikleşme ve eşit vatandaşlık ilkelerini bu nedenle reddediyor.
O yüzden, ‘asker’le 1990’lardaki gibi kol kola fotoğraflar veriyor.(KCK Yürütme Konseyi Üyesi, kısaca PKK’nin Avrupa Sorumlusu Zübeyir Aydar’ınHürriyet’te Cansu Çamlıbel’e söylediği gibi:
“Ordu Tayyip Erdoğan’ın çizgisine gelmedi, Tayyip Erdoğan ordunun çizgisine geldi. ‘Kürtler bu ülkede ne olamıyor ki’ şeklindeki sözler tamamıyla 1990’lı yıllardaki eski söyleme dönüştür.” )
O nedenledir ki:
Dağlarda askeri operasyon, sokaklarda çatışma işaretleri her geçen gün daha çok suyun yüzüne vuruyor.
Her taraftan duyarlı kulaklara provokasyon duyumları akıyor.
Hedef ‘Kürt sokağı’nı karıştırmak!
Oyun gerçekten çok tehlikeli!
HDP’yi yüzde 10’un altında tutmak için her türlü provokasyon her an sahnelebilir.
Hem dağlarda, hem şehirlerde çatışmalar çıkarılabilir.
Hedef PKK’yi, HDP’yi, Kürtleri tuzağa çekmek, ‘Kürt sokağı’nı karıştırmaktır.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın şu sözlerinin altını özenle çizmekte yarar var:
İktidar oy kaybı yaşadıkça, koltuğun, saltanatın elden gitme ihtimali güçlendikçe, her türlü çılgınlığı yapabilirler.
Devletin içinde tek kişilik, ayrı bir devlet kurmuş durumda.
Çünkü seçim sonuçlarından şimdiden kaygılanmaya başladılar.
Ola ki iktidarı kaybederlerse parlamentoya bağlı olmayan, hesap vermeyen, denetlenemeyecek bir liderlik, bir dikta yönetimi oluşturmak istiyorlar.
İnanın ki, ülkenin barışı, demokrasisi asla umurlarında değil ve olmayacak.
Bu nedenle sizlere çok büyük görevler düşüyor.
Ne yaparlarsa yapsınlar, ne tür provokatif girişimlerde bulunurlarsa bulunsunlar, son derece sağduyulu davranmamız lazım.
Demokratik, eşit bir yarış olmadığının farkındayız.
Ama yine de en nihayetinde bir seçim yarışıdır.
Savaşa girmiyoruz.
Düşmanlarımız ile çatışmıyoruz. Ortada düşman yoktur.
Bu şekilde algı yaratmaya çalışacaklar.
Bu konuda mutlaka dikkatli, duyarlı olmamız lazım.
Erdoğan devleti başka türlü yıkılmaz!
“Başımıza bir iş gelirse, gemiyi limana götürün” diyen Selahattin Demirtaş’ın yukarıdaki sözlerine, lütfen, kulak verin.
Dağda ve şehirde çatışma çıksın, kan aksın isteyenlerin karanlık oyunlarını hep birlikte boşa çıkaralım.
Erdoğan devleti başka türlü yıkılmaz!
Bunun için başlangıç noktası 7 Haziran’dır.
Demokratik hukuk devletini, insan hakları ve özgürlükler düzenini bu topraklarda kurmaktan yanaysak, tuzağa düşmeyelim, HDP’ye el verelim, destek olalım.
HDP’nin yüzde 10’un üzerinde seyretmesi, Bülent Arınç’ın da sözünü ettiği o yüzde 11-12’i yakalaması, 7 Haziran seçimlerinin düğümüdür.
Bu düğümün çözülmesi de, Erdoğan’ın en büyük kâbusudur!