Açıklamanın tam metni şöyle:
"Yeni Anayasa tartışması, AKP hükümetinin önceliklerine bağlı olarak yeniden açıldı. Bu tartışma ifade özgürlüğünün rehin alındığı, basına sansür ve baskının yoğunlaştığı, gazetecilerin tutuklandığı veya tutuklanma tehdidi ile baskı altına alındığı, basın ve medya kurumlarının iktidarın ve hükümetin baskın, soruşturma, mali kontrol gibi tehditlerine ve şantajlarına maruz kaldığı bir süreçte açıldı.
Baskı ve tehditler sadece basın ve ifade özgürlüğü ile sınırlı değildir. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın HDP Eşbaşkanları için; “dokunulmazlık zırhına bürünemeyecekler, yargı gereğini yapmalıdır, bunlar vatana ihanet etmiştir, herkes yaptıklarının hesabını verecek” mealindeki açıklamaları açıkça HDP' ye ve Kürt siyasal hareketine yönelik saldırıların yoğunlaşacağını ve daha da sertleştirileceğini göstermektedir. Bu tutumu ile Cumhurbaşkanı hem yargının hem de parlamentonun yerine kendisini koyarak açıkça anayasa suçu işlemiştir ve üstelik bunu ilk kez yapmamaktadır. Daha önce de, fiili başkanlık sisteminin zaten uygulandığı ve yeni anayasa ile bu fiili durumun adının konulacağı yönündeki açıklamalarıyla, tarafsızlık ilkesini açıkça ihlal etmiş; parlamentoyu devre dışı bıraktığı pek çok durumda ve yargıya doğrudan müdahale ederek bu suçu defalarca işlemiştir.
Yeni anayasa tartışmaları kapsamında halkın nabzını tutma adına sarayda kurulacak iletişim merkezi aracılığıyla, konferans usulü ile görüş alınacağı söylenmektedir. Ama Meclis’te grubu bulunan HDP ile görüşme iptal edilmiştir ve AKP sadece CHP ve MHP ile görüşmektedir. Aslında bu görüşmeler de, 7 Haziran seçimleri sonrası yürütülen koalisyon kurma turları gibi göstermeliktir ve Anayasa tartışmalarını başkanlık sistemi eksenine kilitlemeye yöneliktir. Cumhurbaşkanının tek adam, tek parti diktatörlüğünü tesis etme emellerini gerçekleştirme hedefine uygun adımlardır.
Başkanlık sistemi sadece Erdoğan'ın hayali değildir. Bu sistem Sermaye sınıfının ve bölge gericilikleri ile yapılan ittifakların güncel siyasal ihtiyaçlarını en iyi biçimde karşılamayı amaçlayan bir değişimdir. Başkanlık sisteminin gerekçesi olarak gündeme getirilen istikrar ihtiyacı da sermaye sınıfının ve onun siyasi temsilcilerinin iktidarının ihtiyacıdır. Başkanlık sistemi bu ihtiyacın karşılanmasını güvence altına alma yolu olarak öne çıkmaktadır.
İktidarın siyasi rakiplerini saf dışı bıraktığı, işçi sınıfı ve emekçi halkın örgütlü gücünün neredeyse sıfırlandığı, hak ve özgürlük talep eden Kürt halkının sokak istilaları ile güvenlik güçlerince katledildiği bu savaş, kaos ve baskı ortamında halkın taleplerini gözeten, demokratik bir anayasa yapılmasının koşulları yoktur. AKP iktidarı bu koşullarda ne yapıp edip bir anayasa yaparsa, bu, demokratik bir anayasa olmayacaktır. Mevcut anayasa, üzerinde onlarca kez değişiklik yapılmasına rağmen nasıl hala "12 Eylül ya da darbe" anayasası olarak anılıyorsa bu koşullarda çıkarılacak bir anayasa da "AKP-Başkanlık" anayasası olarak adlandırılacak ve öyle anılacaktır.
Oysa; İşçi sınıfının, emekçilerin, Kürt halkının ve ezilen tüm halk kesimlerinin karşı karşıya kaldığı sorunları çözecek ve bu çözüme halkın iradesinin yansıyacağı yeni ve demokratik bir anayasaya elbette ihtiyaç vardır. Bu anayasa metni, bir kez daha hatırlatıyoruz ki; sendikaların, meslek örgütlerinin, inanç örgütlerinin, üniversitelerin, halk ve işçi inisiyatiflerinin, Kürt siyasal hareketinin, siyasi partilerin dahil olduğu tartışmalardan süzülüp gelen, bir toplumsal mutabakat ile oluşturulabilir ve ancak bu koşullar sağlanırsa demokratik bir anayasa oluşturulma şansı bulunabilir.
Halkın mutlak egemenliği ve iktidarını, demokratik hak ve özgürlükleri temel alan, Kürt sorununun eşit haklara dayalı demokratik çözümünü, gerçek laiklik ve inanç özgürlüğünü, işçi sınıfı ve emekçiler başta olmak üzere halkın iktisadi, demokratik ve siyasal örgütlenmelerini, basın ifade özgürlüğünü, cinsiyet eşitliğini esas olan, doğayı ve tüm yaşam alanlarını, tarihi ve kültürel varlıkları korumayı gözeten bir anayasa ile demokratik bir düzen tesis edilebilir ve böyle bir inisiyatifle güvence altına alınabilir.
Emek, demokrasi ve barış güçlerinin kendi ihtiyaçları doğrultusunda, kendi birliktelik zeminlerinde bu tartışmalara dahil olarak, taleplerinin karşılanmasını sağlayabilmeleri için demokrasi talepleri etrafında birleşmek ve mücadeleyi ortaklaştırmadan başka seçeneği yoktur. Sadece talep ederek bu taleplerin karşılanmayacağı açıktır. Bugün bölge barışı ve Kürt sorununun demokratik çözümü için, baskılara, hak gasplarına karşı mücadeleyi birleştirmekten başka yol yoktur.
Bugün, emek, demokrasi ve barış güçleri için AKP hükümetinin ve Cumhurbaşkanı'nın anayasa tartışmaları ekseninde kurduğu tuzağı halk nezdinde tüm açıklığıyla teşhir ederek, anayasa tartışmalarını da bir olanak olarak değerlendirerek demokrasi mücadelesini büyütme zamanıdır."Evrensel
Güncelleme Tarihi: 05 Ocak 2016, 13:48