P24'ün düzenlediği "İfadeye özgürlük" panelinde konuşan Özgür Gündem Gazetesi Eş Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin, basına yönelik baskının geçmiş dönemlerden çok daha vahim durumda olduğunu belirtti. Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, geçmiş dönemlerde Kürt medyasına yapılan baskıların bugün genişletilerek tüm basına yapıldığını vurguladı. Gazeteci Hasan Cemal de, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi sesinin dışında hiçbir sese tahammülü olmadığını ifade ederek, "Cumhurbaşkanı kendi sesine meftun" dedi. Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulhamit Bilici ise, "Zamanında tepki verseydik bugün başımıza bunlar gelmezdi" dedi.
Bağımsız Gazeteciler Platformu P24 tarafından İstanbul'da Pera Palas Otel'de "ifadeye özgürlük" başlıklı panel düzenlendi. Gazetecilerin maruz kaldığı devlet baskısının masaya yatırıldığı ve çözüm önerilerinin tartışıldığı panelin moderatörlüğünü T 24 Genel Yayın Yönetmeni Doğan Akın yaptı. Konuşmacılar arasında Özgür Gündem Gazetesi Eş Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin, Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar, Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulhamit Bilici ve gazeteciler Hasan Cemal, Perihan Mağden'in de bulunduğu panelin açılış konuşmasını yapan Akın, haberin internet ve TV'de tüketildiğini belirterek, çok sayıda TV'nin mahkeme kararı olmadan digital medya ulaşımına engel koyulduğunu ve bu şekilde seçime gidildiğini söyledi. Pek çok haberin mahkeme olmadan hükümetin atadığı bir kurum tarafından internet ortamından çıkartıldığını söyleyen Akın, her gün yüzlerce haber ve fotoğrafın da internet ortamından çıkartıldığı dile getirdi. Böylesi durumların tesadüfen öğrenildiğini belirten Doğan Akın, gazetecilerin ortaklaşması gerektiğine dikkat çekti. Keskin: Bizim sesimizin çıkmasını engelliyorlar Doğan'ın ardından Özgür Gündem Gazetesi Eş Genel Yayın Yönetmeni Eren Keskin söz aldı. Keskin, Kürt medyasına yönelik baskıları anlattığı konuşmasında, "Özgür Gündem daima Kürdistan'da yaşananları anlattı, ancak kimse o dönemler bu gazeteyi okumadığı için haberdar olmadı. Bugün, Özgür Gündem'in yazdığı gerçeklerin gizlenemediğini biliyoruz.
TOMA arkasında gezdirilen cesetler, çıplak bedeni sergilenen gerillalar geçmişte de oldu ama bunlardan Türkiye'nin haberi olmadı" dedi. Gazetemize yönelik sayısız dava açıldı, erişim engellendi" diyen Keskin, "Bizim sesimizin çıkmasını engelliyorlar. Eskiden belli konular vardı. Kürdistan demek, Ermeni sorunu gündem yapmak suçtu. Şimdi cumhurbaşkanına hakaret etmek en büyük suç" dedi. 'Derin devlet ve görünen devlet anlaştı' Keskin, "Biz bu coğrafyada aslında iki görüşün arasına sıkıştırılmış durumdayız. Birincisi İslami düşünce, ikincisi devlete karşı çıkanlar. Bu iki görüş gerçekten zıt mı? Devletin keskin kırmızıçizgileri var, onlara karşı çıkanlara karşı bu iki düşünce birleşti. Şimdi demokratik bir çizgi oluştu. Bu, yok edilmek isteniyor" diye konuştu. Eskiden bölgeye gidildiğinde başka bir devletin olduğunu bildiklerini dile getiren Keskin, " Eskiden, köyler yakılırdı, gittiğinizde kaymakam sizi karşılamazdı tayini çıkmış olurdu, onun yerine yüz başı otururdu. Şimdi kaymakam karşılıyor. Derin devlet ve görünen devletin uzlaştığını görüyorum" dedi. Ergenekon Davası'na değinen Keskin, "Derin devlete hizmet eden Veli Küçük yargılanıyordu. Devlet onları özür dileyerek serbest bıraktı. Şu anda kendilerini kurtarmak adına derin devlet ve görünürdeki devlet anlaştı" şeklinde konuştu.
'Çıldırmış bir yapı ile karşı karşıyayız' AB'nin daha fazla eleştirilmesi gerektiğini belirten Keskin, AB'nin Türkiye'ye yeterli baskıyı yapmadığını belirtti. "Çıldırmış bir yapı ile karşı karşıyayız" diyen Keskin, "En önemli kaynağımız basın. Basın üzerindeki etkilerin bu kadar olduğu bir dönemi hatırlamıyorum. O zaman militarist yapı vardı. Özgür Gündem çıktı ve o her türlü baskıyı yaşadı. Şimdi durum daha kötü herkes baskı altında, işsiz kalma korkusu öldürülme korkusu var" diye konuştu. Cemal: Cumhurbaşkanı kendi sesine meftun Keskin'in ardından konuşan gazeteci Hasan Cemal de, Türkiye'nin darbeler ülkesine döndüğünü belirterek, yargıya, medyaya ve bürokrasiye darbe olduğunu söyledi. "Sistemin değiştiğini itiraf eden Saray'daki sultanın kendisi, bir anayasa darbesi yapan Erdoğan'dan başkası değil" diyen Cemal, şöyle devam etti: "Telefonla gazeteci attıran da O, bir telefonla Saray'a tabi medya oluşturan da O. Saray'daki sultan yalnızca kendi sesini seviyor. Kendi sesine meftun. Farklı sesler duyunca onun tüyleri diken diken oluyor.
Huzuruna kendisini rahatsız etmeyecek soruları soracakları ve Saray şaklabanlarını topluyor. Farklı ses çıkaranları işinden ediyor, dava açtırıyor. Onları aşağılık ilan ediyor. Bu nedenle sosyal medyayı baş belası ilan ediyor" diye konuştu. '1 Kasım'a az kaldı gideceksin' Erdoğan'ın tarafsız olması gerektiğini belirten Cemal, "Bir Cumhurbaşkanı gibi değil bir parti lideri gibi davrandığı ortada. Kendisinin de söylediği gibi anayasa darbe yapmıştır" dedi. Erdoğan'a seslenen Cemal, "Barış, özgürlük, hukukun üstünlüğü, inançlara saygı diyorsak şunu iyi bil gideceksin. 1 Kasım'a az kaldı gideceksin. Aklından çıkarma bu dünya despotlara kalmadı" dedi. Mağden: Baskınlar hukuki değil Cemal'in ardından edebiyatçı-gazeteci Perihan Mağden konuştu. Mağden, Nokta Dergisi'ne yönelik baskının haksız ve hukuksuz olduğunu dile getirerek, "cumhurbaşkanına hakaret suçu" diye bir suçun olmadığını söyledi.
Hukuksal olarak gazetecilerin baskı altına alınmak istendiğine dikkat çeken Mağden, gazeteciler için durumun vahim olduğunu ifade etti. Dündar: Kalıcı bir baskı sarmalının altındayız Mağden'in ardından Cumhuriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Can Dündar söz aldı. Dündar, demokrasi tarihi ile basına, baskının paralel düzeyde devam ettiğini belirterek, Türkiye'nin gazete basanları terfi ettirmesi ile meşhur bir ülke olduğunu söyledi. Demokrasinin kuruluşundan beri Türkiye'nin suçluyu yargılamak yerine ödüllendirildiği bir süreç yaşandığını belirten Dündar, "Basına baskılar yeni değil. Geçmişten beri gazeteciler baskı altında. Bunda biz gazetecilerin de çok büyük sorumluluğu var. Gazeteciler iktidar yanında olarak bugünkü baskının adımlarını attı" dedi. Türkiye'nin gazetecileri baskı altına aldığı en yoğun baskı döneminden geçtiğini belirten Dündar, şunları söyledi: "Çok kapsamlı bir dönemden geçiyoruz. Daha önce Kürt medyasının yaşadığı bombalama, şiddet yargılamanın bugün tüm medyayı sardığını, kapsamının genişlediğini görüyoruz.
Birçok meslektaşımız işsiz kaldı, hapse girdi tehditlere maruz kaldı. Çoğumuz mesaimizin çoğunu adliyelerde geçiriyoruz. Yoğun etnik bir baskı sarmalının altındayız. Kalıcı bir baskının altındayız." 'Gazeteciler teslim alınmak isteniyor' Türkiye'de bütün kurumların tek tek teslim alındığını belirten Dündar, "Sokağa çıkmak neredeyse yasaklandı. Üniversite, işçi sendikaları hepsi baskı altına alındı, teslim alındı. Böyle bir ortamda bir şeyler söylemeye çalışan gazeteciler var. Bugün bizim gazetemiz de baskı altında. Yalnız bırakıldık ve korunmadık. Bugün bu süreç öğretici. Buradakiler bir araya gelmeyen gazetecilerdi bugün baskı sonucu bir araya geldi. Geçmişte yasaklara rağmen yayın yapmayı öğrendik, bugün de bunu sürdüreceğiz" dedi. Bilici: Zamanında tepki verseydik bugün başımıza bunlar gelmezdi Dündar'ın ardından Zaman Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Abdulhamit Bilici de, genel yayın yönetmenlerinin tutuklandığını hatırlatarak, "Ülkede saçma sapan bir tablo var.
Artık o kadar çok dava var ki normal sayıda bir avukatla yetişmek mümkün değil. Barolar da artık bu konuda harekete geçmeli. İki yıl önce meslektaşlarıma bu durumun böyle olacağını söylemiştim. Bir çığ geliyor bir şeyler yapalım. Olanları öngörüyordum. Ülkede demokrasi elden gidiyor bu çığ hepimizin başına geldi. Zamanında tepki verseydik bugün başımıza bunlar gelmezdi" diye konuştu. Panel, baskılara karşı "Ne yapabiliriz?" tartışmalarıyla devam ediyor./Besta Nüçe
Güncelleme Tarihi: 19 Ekim 2015, 17:19