Cumhuriyet gazetesindeki “Acemi casus” başlıklı yazısında Dündar özetle şunları yazdı:
“Erdem’le Silivri’ye getirildiğimiz gece, ilk kayıtta hangi suçtan tutuklandığımızı sordular:
“Terör mü, adi mi?”
Arkama yaslanıp derin bir nefes aldım:
“Casusum ben” dedim, ciddi bir edayla…
Muhataplarımda yarattığı hayretle karışık hayranlığın keyfini sürdüm.
İyi de… Sorsalar hangi ülkenin casusu olduğumu, bilmiyordum. Bilsem, oranın bir casusuyla bir köprü üzerinde takas edilmemi isteyeceğim; ama söylemediler.
İşin kötüsü, elde casus olduğumu gösterebileceğim bir kanıt da yok.
Hâkimin kararına bakılırsa, acemi bir casus olduğum için, ele geçirdiğim belgeyi hemen alıp gazetede manşetten vermiştim. O da yakaladı tabii…
Eldeki tek kanıt bu…
Adalet biraz ağır işlediği için, 6 ay sonra fark etti bu durumu…
“Şu misafirler gitsin ben sana gösteririm” diyen dayakçı baba gibi, G20’nin bitmesini bekledi.
Ve misafirler gider gitmez “Delilleri karartmamam için” tutuklanmama karar verdi.
* * *
İkinci günümde “ıslah olmam için” psikolog karşısına çıkardılar. Âdettenmiş.
İçeri giren herkese uygulanan bir anket yaptılar. Zarif bir küçük hanım ve anketörler, “Sizi suçakim itti” diye sordu.
“Annem” dedim:
“Daha bebekken bana kitap okumaya başladı. Bir de ilkokul öğretmenim… Bana yazamayıöğretti.”
“Çıkınca suç işlemeye devam edecek misiniz?”
“Öyle görünüyor. İçeriden bile yazıyorum, baksanıza…”
Bir de kütüphaneden Don Kişot kitabı istediğimi duyunca, teşhisi koydular sanırım.
* * *
Şimdi Silivri’deki hücremin küçük havalandırmasında tek başıma volta atarken, kulaklarını çınlatıyorum.
“Karşıdan gelen” yok.
O omuz omuza volta atılabilen, kalabalık koğuşlu cezaevlerinin yerini F Tipi katı bir tecrit aldı çünkü.
Voltada bile yalnızsın.
Neysi ki havalandırmanın ortasında bir mazgal var. Oraya seslenirseniz, kanalizasyondan sesiniz şehre ulaşabiliyor.
Acemi bir casus olarak bunu 2. gün keşfedince ilk denememi yaptım, mazgala doğru eğilip fısıldadım:
“Midas’ın kulakları… Pardon MİT’in TIR’ları silah taşıyor.”
Casusunuz Silivri’den bildiriyor.
* * *
Neyse, bu kadar ajanlık yeter.
Henüz kâğıdım yok. Bu satırları yazdığım “İhtiyaç istem fişi” de tükenmek üzere…
Kalan tek sayfaya ihtiyaçları yazıp kantinden ısmarlamam lazım.
Alaturka tuvalet için maşrapa…
Kış hazırlığı için kapı bandı…
Yer temizliği için vileda…
Hangi sıvı deterjan daha iyi acaba?
Önceki gün Merkel, Hollande gibi 28 Avrupa liderine mektup yazdığım kâğıda hela pompası siparişi yazmak da varmış hayatta…
Zormuş bu casusluk işi…
Neyse, yine de hırsızlıktan iyi…”
Yazının tamamını buradan okuyabilirsiniz.İmc
Güncelleme Tarihi: 01 Aralık 2015, 10:04